Bir
haber:
“HDP Eş
Genel Başkan Yardımcısı Nadir Yıldırım, birçok kamuoyu araştırmasının
sonuçlarına göre, AKP tarihinde bir ilk yaşanarak, Erdoğan'ın oylarının
partinin de gerisine düştüğünü söyledi. Yıldırım, "Erdoğan'ın oy oranı,
yüzde 30-34 arasında. AKP'nin oy oranı ise, yüzde 36-40 bandında" dedi.”
Kastedilen
olarak öyle olabilir ama eksik ve yanlış bir ifade de var, diye düşünüyorum.
Şu anki
durum şu:
Seçmenler,
ilk kez AKP ve Erdoğan için, ayrı ayrı düşünmeye / düşündürülmeye / karar
vermeye zorlandı. Bunu yapan da, ayrı ayrı ve birarada olarak, hem Erdoğan, hem
de AKP’nin aşamaları / momentleri.
TC tarihçesinde ilk olan asıl
durum da, bu
zaten.
Açımlama
da şu:
Erdoğan,
1994-2012-2017 arasında, aslında özü tek moment iken, kendisi çok-momentli-imaj-serisi
vermiş iken, imaj ve içerik olarak ilk kez sorgulanmaya başladı: Daha önce ona biat, kayıtsız şartsız idi.
AKP ise,
çokparçalılığını ilk kez, parçaların ayrı ve karşıt yönlere gidebilmesi /
gitmesi olarak sergilemeye başladı.
İkincisi,
tarihimizde yinelenen bir durum:
ANAP da
öyle oldu, Akbulut-Yılmaz üzerinden; DYP de öyle oldu, Demirel-Cindoruk-Çiller
üzerinden. ANAP’ın son momentinin Mumcu, DYP’nin son momentinin Ağar olduğunu
da, akıllarda tutmak gerekli.
AKP, sonun başlangıcı ile sonun sonu arasında bir yerlerde. Belki
senkoplu olarak sonun ortası
denebilir buna. Giderken de, kendisinden olanlar dahil, çok kişinin canını
yakacak ve götürecek.
Yani
AKP, daha çok yalpa vuracak, daha çok türbülans yaşayacak, daha çok ülkesel burgaç-anafor
yaratacak. Bunların bir bölümü onunla bitecek ama bir bölümü de onunla
bitmeyecek: CHP’ye devredilecek olan iç ve dış savaş-çık-lar durumu ve başkanlık
sistemi gibi: CHP’nin 1923-1938, 1938-1946, 1946-1950 dönemi tekpartililik
karnesi, eksilerle ve sıfırlarla dolu ama ondan çıkıp, onun üzerine gelen DP
desen, daha da berbat durumda: Bunlar hiç mi hiç unutulmamalı.
Yani:
Tarih
tekerrür ediyor ama değişik altbiçimlerdeki varyanslarla. Bugün Dünya’da bile, ekonominin
küçülmesini savunan bir sosyal demokrat parti veya iktidar hala yok, AB’de bile
yok, üstelik onlar 10 yıldır küçülüyorlar zorunlu olarak ama kafaüstü
çakılarak; bizim savunduğumuz ise, denetimli ve kademeli küçülme. Bunu da, bu
CHP yapamaz, aslına bakılırsa (henüz) kimse yapamaz, çünkü bunun gerekliliğini
düşünmeye geçen yok henüz: Herkes, ‘amman AKP gitsin, kurtulalım, gerisi
önemsiz’ derdinde.
Oysa,
zaman durmaz, tarih durmaz, gelecek durmaz, gelecek hep gelir ve uzun sürer.
Satranç
oyununda veya oyun kuramında, uzun vadeli gelecekte, bir hamle sonrasını değil,
5’er yıllık plandan 4-5 hamle sonrasını tasarlayabilenler ayakta kalabilecek
ancak.
CHP,
Adalet Yürüyüşü ve artı Platformu ile, kafa kafaya bir nötr-sıfır aldı (daha
önceki 15 yıl boyunca hep ekside idi ama): Alkol konusundaki tutumu, eksinin de eksisi idi ama: Oyunu
rakibinin koyduğu kurallarla oynamaya kalkarsan, baştan yitirmişsin demektir.
O
nedenle hala:
Küçük ve
dar çözümler, felakette ilk feda edilecekler listesi, komünler, bilim / sanat /
düşün köyleri, iltica / geçici gönüllü sürgün arası bireysel seçimler, vb, vd
diyoruz. Toplum, 34 yıllık hatalarının bedelini madden ve manen ödemeli,
diyoruz. Kürtler dahil, TC halklarını tarih
mahkemesinde çoktan gömdük, diyoruz. Ne yazık ki uluslararası hukuk, bunun
gereğini Sırbistan-1995 durumunda doğrudan görmüş olsa da, tıpkı 1940-1945
Almanya halkı için olduğu gibi, uygulumamış ve henüz uygulayamaz durumda.
Çanakkale
Savaşı’nda Galatasaray Lisesi öğrencilerini gömerseniz, ondan 8 yıl sonra
Cumhuriyet kurulduğunda, çalıştıracak yabancı dil bilen eleman bulamazsınız
sonra, diyoruz. Aynı hataları, bin kere yinelemeyin, diyoruz. O nedenle, 30 yaş
altını 2025 sonrasına kadar yurtdışına yolluyoruz: Yeterince sayıda gittiler ve
kurtuldular bile çok şükür: Dönerler veya dönmezler, onların özgür iradesinin
sorunu.
Olay bu
kadar kabak gibi ortada, diyoruz ve metnimizi bitiriyoruz.
(2 Eylül 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder