Ön veri
koyutları:
İtalyan
Faşizmi ve Alman Nazizmi birbirinden epeyi farklıydı. Zaman içinde asıl faşizm,
Alman Nazizmi sayılır oldu.
İtalya
da, Almanya da, önceki AB ülkelerine göre, geç ülkesel birleşme, geç cumhuriyet
ve geç koloniyalist emperyalizm yaşadı.
Bu
açıdan asıl faşizm de, paçal bir faşizm. Çoğu sonrakiler de öyle.
İtalya
da, Almanya da, 1. Dünya Savaşı ertesinde, göreli 1. Dünya idi. 2. Dünya Savaşı
ertesinde, 2. Dünya değil, 3. Dünya faşizmleri veya faşizmcikleri
oluştu(ruldu).
Dolayısıyla,
2 dünya devrimi dalgası gibi, 2 faşizm dalgasını da, 2 dünya savaşının
getirdiği nedense, pek imlenmez tarihte. Bir de, o 2 dünya savaşının AB’nin
sonunu getirdiği ve onu başlamadan tarihten sildiği.
Teorik-pratik-praksis
açısından, ilk 2 faşizm ile 1 adamlı reel sosyalizmin otoriterlik / totaliterlik
başlığı altında aynı kaba konduğu ve özdeşleştirildiği de pas geçilir ama bu
sav, 2. Dünya Savaşı ertesindeki Soğuk Savaş’ın ürünüdür. Yoksa, SSCB’ye karşı
o yalanları üreten ABD, 2. Dünya Savaşı sırasında, o SSCB ile müttefik idi.
Tabii ki ABD’nin asıl tuttuğu yan, Alman Nazizmi idi ve savaş sırasında Almanya
ile ticaretini (üçüncü ülkeler üzerinden) hiç kesmedi.
Görüldüğü
gibi, birincil faşizm hakkında, geçerli olmayan birçok dogma ve yalan söylem
mevcut. Sonrakiler için de öyle.
2. Dünya
Savaşı ertesiki Latin amerika militarist faşizmi tümüyle ABD patentli, onun
beslediği eski Naziler destekli bir oluşum-süreç idi.
Alaturka
faşizm ise, ABD’nin tümüyle desteklediği bir sanayisiz / ekonomisiz militarist
faşizm oldu ancak. Bu süreçte, anti-komünist dernekler ve tarikatlar bilfiil
yer aldılar. Görünürde askerle çatışırken, aslında onlarla işbirliği yaparak, solun
tasfiyesini ve 1983 ertesindeki boş alanı o sayede edindiler ancak çünkü.
Arap
milliyetçiliğini Arap Faşizmi sayamıyoruz, sayan da pek yok gibi. Sonuçta, SSCB
destekli bir ulusalcılık idi bu çünkü.
Kore
Savaşı ertesiki Güney Kore’de, 1955-2000 arasında uygulanan şey, tümden bir Asya tipi özel faşizm idi bizce. Zatin
biz hep, faşizmin aslında Asya tipi bir kültür olduğunu, İtalya ve Almanya’nın
da, o zamanki Avrupa’nın (post-’laşan koloniyalizm momentindeki) Asyalılar’ı
olduğunu düşünüyoruz.
Aradaki
Soğuk Savaş ABD iç ve dış faşizmini pas geçiyoruz, o konu açıkseçik anlatıldı
çok yazar tarafından.
Geldik
en sonki, 11 Eylül 2001 ertesiki Yanki Faşizmi’ne:
‘Neo-con’cu,
savaş ekonomisici, uluslararası siyasette şahinci ve tekkutuplucu, tüketimi
üretimin önüne almış ekonomici, % 1’ci bile değil, %oo 1’ci, anti-göçmenci,
emperyalist, Arap Baharı’cı, vd, vb.
AB ise
bu moment sürecinde başka çizgi izledi:
Nüfusunun
% 20’ye kadarı göçmenken göçmen düşmanı yeni-ağ’cı, neo-faşist bir yön bir
tarafta. 1990’dan 15-20 yıl sonra Doğu Avrupa’da yeniden yükselen eski
komünizm, onun arıdndan 2015 göçmen karşıtlığıcı neo-faşizm ipuçları bir
tarafta. Unutmayın Hitler’in iktidara geçtiği mecliste; Hitler, komünistler,
sosyalistler biraradaydı ve son ikisi son 3 seçimde Hitler’den çok çok öndeydi.
Bu açıdan, günümüz neo-faşizmi, eskisinin belli yönlerini yineliyor bizce.
Ekonomi
çöktü. 1929 Krizi Alman Nazizmi’ni getirdi, 2029 Krizi ise tüm Dünya’ya toptan
faşizm getirebilir ama Yeni Orta Çağ’ı getirdi çoktan.
Burada
tuhaf bir panorama var.
İlk
birleşik Avrupa’nın uygulamada gerçekleştirildiği 800 Fransa’sı, aynı zamanda
ilk erken doğmuş rönesansı da yarattı ama ardından Vikingler gelip, oraları
düzledi.
Bugünün
faşizm-engizisyon birleşikliği ise, 3. Dünya savaşı ile değil, 3. Dünya
Savaşçıklaır ile simgeli. Günümüzün yeni barbar istilaları, lümpen 3.-7.
Dünya’lar’dan geliyor. 350 milyon kişi, 1.050 milyon kişinin içine 60 yılda göç
etti ki bu, üçte bir oran demek. Tarihin en büyük göç oranını anadolu,
1877-1922 arasında 12 milyon kişide, 3 geliş, 3 gidiş ve toplam (25 + 25 =) %
50 oran ile yaşadı. Bunu karşılaştır-karşıtlaştır yapma gerek.
Anadolu
bu süreçte ulus-devlet oldu ama benzeri süreçte AB, barbarları
uyruklaştıramadı, tersine kendi barbarlaştı: Bilim, sanat, düşün bitti koskoca
kıtada.
Klasik
Faşizm’in panzehiri yoktu, Neo-N-Faşizm’in de yok bizce.
Engizisyon
ve faşizm, sanıldığından daha çok askeri, iktisadi, siyasi arakesitler
taşıyormuş, bunun üzerinde sıfırdan başlayıp çalışılması gerek.
Tarihin
dönemsellikleri savı yaygın olarak bilinmese de, Klasik Faşizm döneminde de
vardı. Bugün ise, 17 yıldır tarihin çöktüğünü kesin gözlüyoruz ve biliyoruz.
Bunu Dünya Sistemi sistematiği öngördü.
Bildiğimiz
kadarıyla bu makro-makro çöküşe el freni az tutar ama araba durmaz. O nedenle,
Neo-N-faşizm’e çözüm yok, diyoruz. İsteyen kamikaze takılır, tarihin hafriyat
kabirine ve kuburuna bedensel, zihinsel, kültürel varlığını gömer.
Biz ise,
Bosch, Bruegel, Dürer çizgisindeki bir avangard
sanatla estetiko-politik eksodus peşindeyiz (ekonomik determinizmi başından beri red ettik ve 1980 ertesini yaratanın
bu marksist-liberal
iktisadi-askeri-siyasi model eşlenikliğinin olduğunu savladık, daha 1980
Temmuz’unda). Bunu da, 22. Yüzyıl anlayacak, çözümleyecek, irdeleyecek ancak.
Şimdi
küpler devriliyor ve herkes altında kalıyor.
(29 Ağustos 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder