Güzelin
ötesinde bir belgesel.
Bana
yönetmenliğin ve oyuncu seçiminin ne olduğunu öğretti. Çünkü bir dizide /
filmde ilk kez bu denli ayrıntılı olarak yoğunlaştım, hem de onlarca kişi
üzerine. Ve gördüm ki kişilerin repliklerinin yerini ve zamanını doğru
anımsıyorum hala (ilk kez ilk sezon ilk bölüm olarak 2013 Ocak’ında seyrettim
diziyi).
1/10
hata vardı, hata da en beklenmedik olanda, büyücü kadında, ‘sıçtı’ diye
düşündüm, o da ‘siktim attım / I fucked up’ dedi ve biplendi. Bu bile güzeldi
ama.
Tek
sürçmenin bile feci göze battığı ama bunun yanısıra, İngilizce / İngiliz tipi krallığın faşizm altkültür
hegemonyasının teşhiri idi bu aynı zamanda.
Nasıl ki
Ian Fleming, ‘James Bond’ ile baydıysa; nasıl ki John le Carre ‘Smiley’ ile
baydıysa; roman / film ‘Yüzüklerin Efendisi’ de feci baydı, roman / dizi ‘Taht
Oyunları’ da: Batalı 70 küsur yıl olmuş bir kabusun cennet hayali / rüyası
sayılması veya öyleymişçesine pazarlanması, zavallıca bile değil.
Ama klasik-İngiliz-Shakespeare tipi oyunculuk hiç
baymıyor. En mavra olanın, bu oyunculuğun Shakespeare ile hiçbir ilgisinin
olmaması ve onun özgün koşullarda böyle oynanmamışlığı. Ancak, Hollywood’da
belki 100’ün üzerinde İngiliz kökenli oyuncu var ve Dr. House tiplemesi,Yanki
şivesi ile apaçıkça sıçardı, yani bu, ikinci aşırı-yorum.
Belgeselin
linki şu:
İngiliz
olmayan oyuncuları bile, tiplerinde ingilizleştirmek, ilginç bir tiyatro
tekniği.
Ancak:
Dublajlar
üzerinde feci oynanmış, miksajda ve elektronik masada yani. Hem de feci
oynanmış, demek ki bunun bile programı / yazılımı var.
Daeneris
aksamaktan öte, çuvallıyor asıl-özgün ses tonunda. Özgün oyuncu ile rol oyuncu
arasındaki ayrım, onda ve büyücüde çok çok belirgin. Artı, yüzündeki
oyunculukta bile fotoşop varmış ve ben buna yuh çektim. Kardeşim, o zaman olağan
değil, tümden dijital oyuncu kullanın. Fantastik, tam-fantastik olurdu o zaman.
En merak
ettiğim konunun yanıtını da aldım:
Mimikler,
yavaş çekime alınmış. Tüm kadronun bu denli birebir rol uygunluğu taşıması imkansız idi zaten.
Vurgu:
Erkekler,
oynamayı daha iyi beceriyorlarmış. Kadınlar, illa ki güzellik peşindeler, rol
bunun tersini istese bile. Erkekler ise, rol yaparlarken, ferah feza çirkin
olabiliyorlar, hem de yayıla yayıla.
Buna
hayran oldum. Çünkü, çirkinlikler çeken
bir görselci ve fotoğraf sanatçısı durumundayım. Bu bilgi, aklımda
bulunsun: Konunun insan figürlerini
ilkin erkek seçmeyi dene.
Köpek rolündeki
ise, daha dakka bir gol bir, rolünün gereği mimiklere geçti yahu. Bu nedir, bu
ne güzelliktir, bu ne rolüne saygıdır, bu ne başarıdır? Demek ki ‘rolünü
kokluyor’ denilen türden oyuncular bunlar imiş.
Ayı
tipli (ve bedensel açıdan gerçekten bir et
dağı olan) Dağ’ın repliklerini belgesele uzun uzun almışlar ama yahu ben,
dizide bu adamın konuştuğunu görmedim ki. Bir de, onu dörtte bir hıza filan
düşürmüşlerdir herhalde, rolü uygun oynuyor ama hızlı oynuyor.
Bu
arada, bu dizideki olay akışı yavaşlığı, tam da konunun özü imiş. Oyunculuk
yavaşlığı ile bu apaçık anlaşılır kılınmış.
Mamoa, Drogo’da uçmuş, ne çekti merak ettim. Hep böyle roller oynadı bu adam. Sonu, Mickey
Rourke gibi olacak sanırım.
Çıkış:
Bravo ve bis.
(31 Ağustos 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder