Cumartesi, Eylül 02, 2017

Taht Oyunları Oyuncu Seçmeleri

Güzelin ötesinde bir belgesel.
Bana yönetmenliğin ve oyuncu seçiminin ne olduğunu öğretti. Çünkü bir dizide / filmde ilk kez bu denli ayrıntılı olarak yoğunlaştım, hem de onlarca kişi üzerine. Ve gördüm ki kişilerin repliklerinin yerini ve zamanını doğru anımsıyorum hala (ilk kez ilk sezon ilk bölüm olarak 2013 Ocak’ında seyrettim diziyi).
1/10 hata vardı, hata da en beklenmedik olanda, büyücü kadında, ‘sıçtı’ diye düşündüm, o da ‘siktim attım / I fucked up’ dedi ve biplendi. Bu bile güzeldi ama.
Tek sürçmenin bile feci göze battığı ama bunun yanısıra, İngilizce / İngiliz tipi krallığın faşizm altkültür hegemonyasının teşhiri idi bu aynı zamanda.
Nasıl ki Ian Fleming, ‘James Bond’ ile baydıysa; nasıl ki John le Carre ‘Smiley’ ile baydıysa; roman / film ‘Yüzüklerin Efendisi’ de feci baydı, roman / dizi ‘Taht Oyunları’ da: Batalı 70 küsur yıl olmuş bir kabusun cennet hayali / rüyası sayılması veya öyleymişçesine pazarlanması, zavallıca bile değil.
Ama klasik-İngiliz-Shakespeare tipi oyunculuk hiç baymıyor. En mavra olanın, bu oyunculuğun Shakespeare ile hiçbir ilgisinin olmaması ve onun özgün koşullarda böyle oynanmamışlığı. Ancak, Hollywood’da belki 100’ün üzerinde İngiliz kökenli oyuncu var ve Dr. House tiplemesi,Yanki şivesi ile apaçıkça sıçardı, yani bu, ikinci aşırı-yorum.
Belgeselin linki şu:
İngiliz olmayan oyuncuları bile, tiplerinde ingilizleştirmek, ilginç bir tiyatro tekniği.
Ancak:
Dublajlar üzerinde feci oynanmış, miksajda ve elektronik masada yani. Hem de feci oynanmış, demek ki bunun bile programı / yazılımı var.
Daeneris aksamaktan öte, çuvallıyor asıl-özgün ses tonunda. Özgün oyuncu ile rol oyuncu arasındaki ayrım, onda ve büyücüde çok çok belirgin. Artı, yüzündeki oyunculukta bile fotoşop varmış ve ben buna yuh çektim. Kardeşim, o zaman olağan değil, tümden dijital oyuncu kullanın. Fantastik, tam-fantastik olurdu o zaman.
En merak ettiğim konunun yanıtını da aldım:
Mimikler, yavaş çekime alınmış. Tüm kadronun bu denli birebir rol uygunluğu taşıması imkansız idi zaten.
Vurgu:
Erkekler, oynamayı daha iyi beceriyorlarmış. Kadınlar, illa ki güzellik peşindeler, rol bunun tersini istese bile. Erkekler ise, rol yaparlarken, ferah feza çirkin olabiliyorlar, hem de yayıla yayıla.
Buna hayran oldum. Çünkü, çirkinlikler çeken bir görselci ve fotoğraf sanatçısı durumundayım. Bu bilgi, aklımda bulunsun: Konunun insan figürlerini ilkin erkek seçmeyi dene.
Köpek rolündeki ise, daha dakka bir gol bir, rolünün gereği mimiklere geçti yahu. Bu nedir, bu ne güzelliktir, bu ne rolüne saygıdır, bu ne başarıdır? Demek ki ‘rolünü kokluyor’ denilen türden oyuncular bunlar imiş.
Ayı tipli (ve bedensel açıdan gerçekten bir et dağı olan) Dağ’ın repliklerini belgesele uzun uzun almışlar ama yahu ben, dizide bu adamın konuştuğunu görmedim ki. Bir de, onu dörtte bir hıza filan düşürmüşlerdir herhalde, rolü uygun oynuyor ama hızlı oynuyor.
Bu arada, bu dizideki olay akışı yavaşlığı, tam da konunun özü imiş. Oyunculuk yavaşlığı ile bu apaçık anlaşılır kılınmış.
Mamoa, Drogo’da uçmuş, ne çekti merak ettim. Hep böyle roller oynadı bu adam. Sonu, Mickey Rourke gibi olacak sanırım.
Çıkış: Bravo ve bis.

(31 Ağustos 2017)

Hiç yorum yok: