Bir
haber:
“Bu
anlayışın (sıla-ı rahim) Türkiye'nin içinde bulunduğu gerginlik, karşıtlık ve
ötekileştirme ortamında tam da Türkiye'nin muhtaç olduğu, ihtiyaç olduğu bir
anlayış olduğunu düşünüyorum. Sıla-ı rahim anlayışını tozlu raflardan indirip
şimdi çok daha geniş anlamda bütün ötekilere, bizim gibi bakmayan ve bizim gibi
düşünmeyen ama bizim bir parçamız olan toplumun bütün kesimlerine yönelik bir
zihniyet devrimi yapmaya çağırıyorum. Sıla-ı rahim yapmaya çağırıyorum. Bütün
yöneticileri, iktidarı, siyaset yapanları herkesi. Bugün Türkiye'nin bir sıla-ı
rahim yapmaya ihtiyacının olduğunu düşünüyorum.”
Hürriyet
gazetesi şöyle bir tanım vermiş:
“Sıla-i
rahim: Hısım akrabayı ziyaret emek ve onlarla görüşmek ve mektuplaşmak; alakayı
devam ettirmek akrabanın kusurlarını affetmekdir. İslam dinin en önem verdiği
konulardan biridir. Sıla-i rahim, akrabalar, yakınlar arasındaki bağı ve
iletişimi sağlam tutmak bu ilişkileri koparmamaktır. Akrabalık ilişkilerinin
iyi olması için karşılıklı saygı sevgi ve yardımlaşmanın güçlü olması gerekir.”
Kardeşler
veya kardeş çocukları arasında kan davası olan bir ülkeden söz ediyoruz. “Hepsi
biraraya gelsin, birbirlerini öldürsünler, hepsinden toptan kurtulalım” mı
demek istedi acaba?
Yoksa,
‘hep birlikte anamızın örekesine veya rahmine ya da babamızın vitaminlerine
geri dönelim, Dünya bizden toptan kurtulsun’ mu demek istedi?
Baykaldır
bu, her an her yöne dönebilir, yaptığı da, dediği de.
Valla,
bence en iyisi Zaytung’un önerisi:
900
yıldır Anadolu’ya yerleşemedik zaten. En iyisi biz, Malazgirt’ten şöyle geri
çıkıp bir daha dönelim, hava almış oluruz.
(1 Eylül 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder