Faşizm,
öncelikle siyasi bir oluşumdu, seçimle başa geldi.
Faşizmin
siyasi olduğu denli, askeri ve iktisadi yönleri de vardı.
İlk 2
faşist yönetimli ülke olan Almanya ve İtalya, diğerlerine oranla, sömürgecilik
tarihinde geç kalıp, geç ulus-devlet olup, geç birleştikleri için,
faşizmlerinin emperyalizm-militarizm kanadı da gecikmeli oluştu. (1. Reich, taa
1648’de kalmıştı, 2. Reich da çok kısa sürmüştü.)
Almanya
ve İtalya, faşizmin siyasi ve askeri yönlerinde ortakken, iktisadi tipleri
farklı kaldı.
Almanya
Krupp ekonomik faşizmini yeğledi, İtalya korporatizmi.
“Korporatizm,
hepsi de tüketici olan bütün üreticiler tarafından, bütün tüketiciler için
düzenli üretimdir. Bir taraftan işleticilerle işletilenler, diğer taraftan da
üretim ile tüketim arasındaki ilişkileri değiştirme ve geliştirmeye yönelik bir
ekonomik ve politik bir sistemdir.”
Krupp’izm’de
ise, neredeyse bedavaya çalıştırılan işçiler, temelde tüketici değillerdir,
olamazlar da zaten.
Tuhaf
olan şey, ABD tipi Krupp faşizminin, vardığı
yer olarak, korporatizm tanımına daha yakın düşmesi. Çünkü 1980 sonrasında
insanlar, 2 yıllık gelecek gelirlerini bile tükettiler.
Ha, bu
yine Krupp’un sisteminin vardığı yere vardı ama insanlar 1980-2007 arasında
patlayacaktan daha çoğunu yediler. Sonra da deniz bitti.
Almanya
tipi Krupp faşizminde ise, adamlar 1. ve 2. Dünya Savaşı’nı ve bilmem kaç
milyon nüfusu yitirdiler ama hala Dünya’nın hala üçüncü sanayi gücü
durumundalar. ABD ise, (şikeyle kazandığı ve Avrupa’nın tümünün yitirdiği 2
dünya savaşına karşın) pilini 62 yılda (1945-2007) tüketti.
Almanlar’ın
da, ABD’lilerin de milyonlarca göçmeni var tabii ki.
Tuhaf
olan şey, Almanya’nın konuk işçilerle, işçi değil, insan aldığını
ayırsamasından onyıllarca yıl geçtikten sonra ABD, çok yakında nüfusunun
yarıdan çoğunun karakafa olacağı biçimde göçmen almaktan vazgeçmiyor bir türlü,
çünkü insan öğesinin hesaba katamıyor. Bunu, 1980 momentli Askeri Strateji
2000’de de yaptı ve onda da yanıldığını hala görmedi.
Asıl
önemlisi, Alman Nazizmi’nin güçlü devletinin de, ABD tipi global hegemon
devletin de, siyasi olarak kendi kendini yıkıma götürdüğü gerçeği. Almanya’da
bu Hitler’e kısmet oldu, ABD’de Trump’a.
Burada
saydıklarımızla, faşizmin askeri, siyasi, iktisadi ayakları arasında uyum
yürütülememiş gibi göründüğünü biliyoruz ve o kanıdayız zaten.
Bizi
asıl ilgilendirense, 2 tip iktisadi anlayışın da, açmaza girmesi.
Faşizm
yok olmaya mahkumdur zaten, geyiklerini gözardı ve sözardı ediyoruz.
Korporatizmde
loncasal düzenle, olayın ayan ve eşraf meclisi tipi, az gelişmiş bir siyasi
model olduğunu da belirtelim.
Ancak
ısrarla vurgulayalım:
Diktatörlük,
bazı koşullarda bir ve yalnız bir kişiye göredir. Almanya için bu Hitler,
İtalya içinse Mussolini’dir.
Ancak
Krupp faşizmi, ilk çıkışından 100 yıl sonra bile, hala mevcut ve sürüyor:
Asgari
ücretle, 2017 koşullarında, G-7 ülkelerinde bile, 1 kişi kendine yetemiyor.
Asgari ücretin üçte birine çalıştırılan göçmen işçiler var. Sigorta ve sağlık
güvencesi kalmadı artık.
Yani, şu
anki global koşullar da, bir bakıma Krupp ekonomik faşizmi olmakta: Korporatizm
değil ama.
Dipnot:
İkisinin
birbirlerine dönüştürümü de tartışılsa gerek ama makro-makro ekonomik teorik
bilgimiz o kadar derin değil.
(2 Kasım 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder