31.10.17
günü, 1 günde 3 tıpçı intihar etti ve öldü. 3’ü de çalışma koşullarının
kötülüğünden yakınıyormuş.
AKP
sayesinde sistemin çöktüğü kesin. Bundan tıpçıların da, akademisyenlerin de
aşırı pay aldığı kesin (3 tane kovulan akademisyen intihar edip ölmüştü),
adamlar bilgi düşmanı çünkü.
Gelelim
işin pşişik politiğine:
Biri
onlara daha önce, yaşamın (en azından bizim özelimizdekinin) gerçek yüzünün bu
olduğunu söylememiş veya söylemişse de, onlar ikna olmamış gbi. Yani, sanki bir
çözüm varmış da, çözümsüzlük olunca, intihar etmiş gibiler.
Oysa,
çözüm yok. Yani durum, cinayet durumu aslında.
İntihar;
iyi, doğru, güzel bilinen şeylerin ırzına geçilince artar (yani toplumsal
yapılar çözülünce veya aşırı değiştirilince). Gençler intihar ederler daha çok
(yaşlılar ne yaşasalar, kar diye bakarlar herhalde).
Dolayısıyla;
iyinin, güzelin, doğrunun ırzına geçip, gençleri açmazda bırakmak, onları
intihara zorlamaktır.
İntihar
edenler, özsavunmaya geçip, sisteme saldıracaklarına, ölmeyi yeğlediler.
Suçlama babında olmamak kaydıyla, bunun onların zayıflıkları olduğunu de
söyleyebiliriz.
Kendi
kalelerine gol atarak, takımlarını hezimete sürüklemiş de oldular.
Tabi ki
bu bir dalgaydı, gelir geçer. Mücadele modası ve salgını yeniden başlar. 2016
ertesiki AKP uç acımasızlığı, insanların tamamına yakınını hazırlıksız yakaladı.
(Zarrab dalgası AKP’yi salladıkça, insanlar yavaş yavaş yeniden atağa geçer
oldular.)
Bu
durumda benim yaptığım, tanıdığım gençlere başlarına gelebilecekleri baştan
söylemek oldu. Tabii ki bana inanmadılar, başlarına felaket geldikten sonra
bile.
Bunun
notlanması gerekiyordu.
(1 Kasım 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder