Cuma, Kasım 24, 2017

Tarihsel Momentsel Sorgulamalar

Tarih bilinciyle ve Dünya Sistemi modeliyle, son 17 yıldır tarihi yaşarken yazıyorum. Tandığım tüm üniversite mezunu Türkler ise, bilginin inkarı modundalar.
Sorgulamak istediğim şu:
Olup biteni aslında ne kadar seziyorlar veya hissediyorlar?
Ya da, ne kadarı inkar, ne kadarı korku hislerinin?
Hiç aymayanlar var ve çoklar, çünkü belli dogmalara kilitlenip kalmış durumlalar: Türkiye solunun hatalarını sorgulayan veya İletişim Yayınları’nın 9. cildinde Türk solunun tarihini yazanlar bunlardan. Gerçekte ne olup bittiğini hiç mi hiç bilmiyorlar. Çünkü, eğer ‘Devrimcinin Filistin Günlüğü’ kitabını okuduktan sonra, Deniz Gezmiş’i hala övebiliyorsa, bir insan böyledir. Yani, bilgiyi okusalar da, onun gerçekliğine  ayamayabiliyorlar.
Korku da var, çünkü tarih onları dışına attı, bildiğimiz huzurevine kovalanan ve dışlanan yaşlı hissi bu.
30 yaş üstünün bilgiyi inkarı biraz olsun anlaşılır, çünkü beyinleri bitiyor ama 20’li yaşlardakiler de hala aynı moddalar.
Benim 21 yaşındaki şair aday adayı, politika yazmamı olumsuzluyor, şiirin yalan söylediğini inkar ediyor, şiirin ve edebiyatın doğruyu söylemekle yükümlü olmadığını savunabiliyor. Ve bu adam, BÜ öğrencisi.
Ek: Ancak, ne olursa olsun Türkler, bir konuyu doğrudan kaynağından ve İngilizce okumuyorlar. Çatlağın oluştuğu nokta burası. Kabul gören Türkçe bilgi, en az 30 yıl eski oluyor çünkü. Bu, jeoloji uzmanı sayılan Celal Şengör için de böyle, kendini Annales’çi sayan Halil İnalcık için de böyle. Dünya’da ise, değil 30 yılda, her 5 yılda bir bir paradigma eşiği geçiliyor. Tabii bir de, ağaca bakarken ormanı, ormana bakarken ağacı görebilen bir çifte bakış açılılık yok onlarda. Ya da disiplinlerarasılık ve çokdisiplinlilik yok.
Bu durumda, bilginin inkarını, bilginin beyne girememesini ve bildiğimiz bilgi korkusunu ayrı ayrı şeyler olarak saptıyoruz.

(15 Kasım 2017)

Hiç yorum yok: