Perşembe, Kasım 30, 2017

Zarrab Davasının Bağlayıcılıkları

Daha önceki örneklere göre ilerlersek:
Türkiye bankalarına para cezaları geleceğe benziyor. Toplam miktarlar birkaç milyar dolar olduğu için, 100 milyar dolar ebatındaki toplam işlemler içinde o kadar önemli değil.
Türkiye bankalarının uluslararası güvenilirliği konusu tartışması ise, kof bir tartışma, çünkü zaten bankalarımız taa 2001’de ortaya çıktığı üzere, uluslararası kriterlere asla ve kata uygun davranagelmediler. Tefecilikteki tatlı karlar, onlara olmadık riskler aldırdı ve iktisadi ve hukuki yasaları epeyi çiğnetti.
Aslına bakılırsa bu, epeyi uluslararası banka için de geçerli. Çünkü, internette İngilizce tarama yaptığınızda, uluslararası (ÇÜŞ) birçok bankanın birkaç yüz milyar dolar tutarında ceza yediğini görüyoruz. Bunun nedeni de, 2007’den sonra kapitalizmin kara para tarafının ak para tarafını geçmiş olması. Dolayısıyla bankacılık ortamı, mafyanın kara-kara parasının rahatça sisteme girebildiği duruma geldi, çünkü son 10-11 yıldır nakit para bir tek onlarda. Yakalananın toplama oranı da, genelde onda veya yirmide biri falan olabiliyor ancak.
Dolayısıyla Türkiye, 3. Dünya ülkesi olup, bir de 1. Dünya’ya kafa tutmasının bedelini ödüyor olacak. Ancak bunu kalkıp da, Erdoğan’ın anti-emperyalist mücadelesi geyiklerine döken tatlısu slaktivist geyiğine çevirmenin gereği yok.
Yani, ülkenin uluslararası maddi cezalarının altından kalkması kolay.
Zor olan, global hegemonyalar tarafından ipi çekilmiş AKP’nin iktidarına devam edememesi ve giderayak yapacağı zulümler. Çünkü daha önce yaptıklarını biliyoruz.
Yani, bu açıdan Türkiye yerine AKP koyarsak, bu dava doğrudan onları etkiliyor durumda, diyebiliriz. Sonuçta, son 15 yıldır iktidar onlar çünkü. Yani, her ne yapılmışsa, doğrudan onlar sorumlu.
Bağlayıcı yan ise, nakit paranın ortadan çekilişi olacak. Türkiye, yılda cebinden 100 milyar borç ödemesi gerekirken, dış ticarette üste 100 milyar dolar daha açık verip, borcu daha çok borçla, 200 milyar dolarla döndüren bir ülke durumunda. AKP, döneminde uluslararası piyasa, iç piyasaya 100 milyarlarca dolar akıtıp, bir bakıma onu finanse etti ve destekledi.
Şimdi, bu destek bitti.
Türkiye’nin iç-dış, özel-tüzel borçları 1,5 trilyon dolar. Bu, artık iflas demek, çünkü TC’nin 2 yıllık GSYİH’sına denk geliyor.
Türkiye’ye yapılan, Araplar’a yapılanın bir gömlek daha acımasız olanı. Onları, iflasın üstüne bir de ölüme yolladılar çünkü.
Dolayısıyla, yeni dönem ölümcül kapitalizmin ülkemiz için 2018 kararı, sağılmış ve sütü azalmış ineğin kesilmesi zamanı geldi, gibi oldu.
Ki bu da, doğrudan Barrett tezi:
Global sistem entegre edilemeyeceği (yani tam köle yapılamayacağı) ortaya çıkan devletlerin tasfiyesi (yani ortadan kaldırımı)…
Ki bu da, TC’nin göreli zorunlu dış savaşları ve 2. Cumhuriyet iç oluşumu momenti demek…
Yani ABD, TC’yi arkadan ittirdi…
TC de bol su yuta yuta da olsa, yüzmeyi hep beceren tuhaf bir kitle sahibi…
Yani:
Bu ülkenin içinde yaşıyor olmasak, tantanayı seyretmesi çok eğlenceli günler geldi…

(1 Aralık 2017)

Hiç yorum yok: