Daha
önceki örneklere göre ilerlersek:
Türkiye
bankalarına para cezaları geleceğe benziyor. Toplam miktarlar birkaç milyar
dolar olduğu için, 100 milyar dolar ebatındaki toplam işlemler içinde o kadar
önemli değil.
Türkiye
bankalarının uluslararası güvenilirliği konusu tartışması ise, kof bir
tartışma, çünkü zaten bankalarımız taa 2001’de ortaya çıktığı üzere,
uluslararası kriterlere asla ve kata uygun davranagelmediler. Tefecilikteki
tatlı karlar, onlara olmadık riskler aldırdı ve iktisadi ve hukuki yasaları
epeyi çiğnetti.
Aslına
bakılırsa bu, epeyi uluslararası banka için de geçerli. Çünkü, internette
İngilizce tarama yaptığınızda, uluslararası (ÇÜŞ) birçok bankanın birkaç yüz milyar dolar tutarında ceza
yediğini görüyoruz. Bunun nedeni de, 2007’den sonra kapitalizmin kara para
tarafının ak para tarafını geçmiş olması. Dolayısıyla bankacılık ortamı,
mafyanın kara-kara parasının rahatça sisteme girebildiği duruma geldi, çünkü
son 10-11 yıldır nakit para bir tek onlarda. Yakalananın toplama oranı da, genelde
onda veya yirmide biri falan olabiliyor ancak.
Dolayısıyla
Türkiye, 3. Dünya ülkesi olup, bir de 1. Dünya’ya kafa tutmasının bedelini
ödüyor olacak. Ancak bunu kalkıp da, Erdoğan’ın anti-emperyalist mücadelesi
geyiklerine döken tatlısu slaktivist geyiğine çevirmenin gereği yok.
Yani,
ülkenin uluslararası maddi cezalarının altından kalkması kolay.
Zor
olan, global hegemonyalar tarafından ipi çekilmiş AKP’nin iktidarına devam
edememesi ve giderayak yapacağı zulümler. Çünkü daha önce yaptıklarını
biliyoruz.
Yani, bu
açıdan Türkiye yerine AKP koyarsak, bu dava doğrudan onları etkiliyor durumda,
diyebiliriz. Sonuçta, son 15 yıldır iktidar onlar çünkü. Yani, her ne
yapılmışsa, doğrudan onlar sorumlu.
Bağlayıcı
yan ise, nakit paranın ortadan çekilişi olacak. Türkiye, yılda cebinden 100
milyar borç ödemesi gerekirken, dış ticarette üste 100 milyar dolar daha açık
verip, borcu daha çok borçla, 200 milyar dolarla döndüren bir ülke durumunda.
AKP, döneminde uluslararası piyasa, iç piyasaya 100 milyarlarca dolar akıtıp,
bir bakıma onu finanse etti ve destekledi.
Şimdi,
bu destek bitti.
Türkiye’nin
iç-dış, özel-tüzel borçları 1,5 trilyon dolar. Bu, artık iflas demek, çünkü
TC’nin 2 yıllık GSYİH’sına denk geliyor.
Türkiye’ye
yapılan, Araplar’a yapılanın bir gömlek daha acımasız olanı. Onları, iflasın
üstüne bir de ölüme yolladılar çünkü.
Dolayısıyla,
yeni dönem ölümcül kapitalizmin ülkemiz için 2018 kararı, sağılmış ve sütü azalmış ineğin kesilmesi zamanı geldi, gibi oldu.
Ki bu
da, doğrudan Barrett tezi:
Global
sistem entegre edilemeyeceği (yani tam köle yapılamayacağı) ortaya çıkan
devletlerin tasfiyesi (yani ortadan kaldırımı)…
Ki bu
da, TC’nin göreli zorunlu dış savaşları ve 2. Cumhuriyet iç oluşumu momenti
demek…
Yani
ABD, TC’yi arkadan ittirdi…
TC de
bol su yuta yuta da olsa, yüzmeyi hep beceren tuhaf bir kitle sahibi…
Yani:
Bu
ülkenin içinde yaşıyor olmasak, tantanayı seyretmesi çok eğlenceli günler geldi…
(1 Aralık 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder