Cuma, Kasım 03, 2017

Sıkılma Tipleri

Benim bakış açımla, bunu tanımlamayı, psikoloji / psikiyatri değil, edebiyat başlattı.
İlk kutsal kitap / metin, Musil’in ‘Niteliksiz Adam’ıdır bence.
Sonra, Sartre romanları gelir.
Bizde Sait Faik’in bir öyküsü vardır, Anday’ın Aylaklar’ı vardır.
Şimdi gelelim bu metnin yazılma nedenine:
02.11.17 tarihinde psikoloji öğrencisi gençkızın biri, Atılgan ve Atay haricinde, sıkılmayla ilgili kitap önerisi istedi, ödev yazacakmış tabii ki.
Sıkılganlıkla sıkıntı arasındaki farkı ona anlatamadım gibime geldi. Dinleyen diğer kişilere de öyle.
Asıl önemlisi ise, sıkılmanın tarihçesinin çok değişik olması.
Benim için sıkılan kişi Yağmur’dur ve o ayırtsızdır, bu, onun kendisi için kullandığı sözcük: Almanca olarak, indifferenz.
Ayırtsız burjuva çoktur, sıkılan burjuva azdır.
Sıkılan yetişkin azdır, sıkılan ergen ve yaşlı çoktur. Yaşlılarınki biyolojik nedenli. Gençlerinki ve ergenlerinki psikolojik nedenli.
İşte bu psişik sıkılmanın tarihine bir bakmak gerektiğini düşündüm ve klavyenin başına oturdum.
Niteliksizlik sıkılma yaratır mı?
Hayır. Çünkü Yağmur aşırı nitelikli biri idi ve asıl bu, onu sıkıyordu.
Onun sıkıntısının ve ayırtsızlığının nedeni, hiçbirşeyi elde etmek için, terlememiş olmasıydı. Herşeyi, zekası dahil, hazır bulmuştu ve karşılığını ödememişti çünkü.
Bunu bana söylediğinde evsizdim ve hala kitap okuyordum, sürünüyordum kısacası. Ödediğim bedel yüksekti. Bu durumla (onun durumuyla) ilk kez karşılaşmıştım ve çok şaşırmıştım. Epeyidir buna şaşırmıyorum ama. Çünkü, öyle burjuva çok tanıdım sonradan, sıkıntıdan evliyken toplu seks yapan bile vardı.
Oysa, Sartre tipi psişik sıkılma, varoluştan ileri gelir, içine atıldığın varoluş koşullarından.
Sıkıntının klasik deyimi, ‘hiçbirşey olmuyor abi’ olabilir. Sartre’da da (onun bakış açısına göre) hiçbirşey olmaz.
Ancak, derdimiz ayrı:
1988’li, 1998’li, 2008’li eksi zekalı ve eksi bilgili ezeli-ebedi ergenleri de sıkılıyor.
Hiçbirşey olmadığı falan yok. TC bitti, tarih bitti. Onların da yetişkinliği bile çoktan bitti (en büyüklerinin yani). Savaş da var, terör de var. Bunlara toslayınca, pekala aksiyon yaşayıp, sıkıntıdan çıkıyorlar tabii ki ama çok az orandakilerin başına felaket gelebiliyor ne yazık ki.
Ancak, vasıfsız-altı durumdalar ve sınıfsal konumları vasıflı-üstü statüde. Anababaları ödedi ve ödüyor bedeli çünkü.
Tabii asıl sıkıntı, ayaklarının altına serilmiş gibi görünen kırmızı halının eşek şakasıyla çekilmiş olması. Bunu Ekşi’cilerin ekşiliklerinde izleyebiliyoruz (30-35 yaş sonrası tribi).
Ancak, ne olursa olsun, bu sıkıntı da diğerleri gibi. Sartre da beleşçiydi yani. Babası ölmüştü çünkü, başında bir patriyark hiç olmadığı gibi, onu destekleyen bir sürü hanımlar korosu vardı.
Bence en önemli sıkıntı, Musil tipi olanı. Epeyi Kafka tipi bu tip:
Prag bok gibi, azınlık olmak bok gibi, marazi olmak bok gibi, kadınlar bok gibi, vd, vb. Sonuçta da, ola ola bok böceği oluyorsun, ‘la, biz bu kadar boku neden yedik?’ oluyorsun.
Avusturya-Macaristan batıyor. Akademisyen olamıyorsun. Baban para vermiyor. Maaşın yetmiyor. Karılar desen, hepten acaip.
Sen de, Atay’ın çok mavra ‘Babama Mektup’unu yazıyorsun sonuçta ola ola. (Bir Bilim Adamı’ndaki) İnan’ın tamir ederken, bozması oluyorsun sonuçta.
Şahsen tanıdığım, (1999-2000 doğumlu) 15-18 yaş arasını uyuşturucuyla travmatik geçiren biri var. Bence, o da sıkılıyor. Sıkılmaya erken başlardı, erken bitirdi yalnızca.
O kıza o ödevin verilmesinin nedeni de, bu sıkıntılı tiplerle ömür boyu uğraşacak olması.
Bundan sonrası, aşırı istatistik:
İncir çekirdeğine eziyet şeylere önem vermek. Kısırdöngülü takıntılara girmek (ama bu obsesif-kompalsif olmak değil, inatçı ve sabitfikirli olmak ki o da cehaletin birinci özelliğidir).
Sıkıntıdankurtulsalar bile, bu kez sıkılamadıkları için sıkılacaklar. Gidip de, yaralı parmağa işeyeyim bari, demeyecekler.
Ve feci ezilecekler Ammar.
Beter olsunlar beteer.
Dipnot.
Konunun dışında ama varlık +1, yokluk / hiçlik 0 olmakta. Tanıma 0 sokulunca, eksi varlık tanımlı oluyor ve o zaman sürekli ölüm kalıyor ortada, sıkıntı değil.

(2 Kasım 2017)

Hiç yorum yok: