Salı, Kasım 07, 2017

Yalçın Türkdoğan Negasyonu: Ekim Devrimi: Devleti ele geçirmenin yetmediği kanıtlandı

Takıyye gördüm, dezenformasyon gördüm, ancak kendini ve başkalarını yanıltmanın bu kadarını uzun süredir görmedim:
Efenim Marx, şöyle şöyle demişmiş, böyle böyle demek istemişmiş:
“Paris Komünü, özellikle bir şeyi ‘işçi sınıfının hazır bir devlet mekanizmasını ele geçirip onu kendi hesabına kullanmakla yetinemeyeceğini’ tanıtlamıştır.”
Lenin:
“Marx’ın düşünü, işçi sınıfının ‘hazır devlet makinasını’ kırmak, parçalamak ve onu ele geçirmekle yetinmemek zorunda olduğu yolundadır…”
Yalanınızı yiyiim.
Marx, 1. Enternasyonel’de, anarşistlerin haklılığını görüp, onları gayet ahlakdışı bir biçimde, kendisiyle Engels arasındaki ilişkiyi, Neçayef-Bakunin arasına transfer ederek, onları tasfiye edip, yine parti diktatörlüğünü kurdu mu? Kurdu.
Rosa Luxemburg, Lenin’in parti diktatörlüğüne gittiğini daha o gerçekleşmeden öngördü mü? Öngördü.
Ardından, Lenin anarşistleri Troçki eliyle katledip tasfiye etti mi? Etti.
Sonra da Stalin her ikisini tasfiye etti mi? Etti.Şimdi kim haklı?
Anarşistler mi?
Marx mı, devrimi yapar 3 adam mı, Luxemburg mu?
Tabii ki anarşistler, daha 1844’te Stirner,daha 1850 Bellegarrigue, tabii ki Luxemburg: Hepsi de, doğru bilgiyle, doğru öngörüde bulundular. Diğerleri değil. Onlar, hempaları gibi, hep dezenformatör oldular.
Yalçındoğan da kalkmış, yüzyıl sonra bizi yiyecek.
Devleti tasfiye etmenin anafikrinin patenti anarşistlerdedir. Ben dec bir anarşistim. 50 küsur yıldır Allah’a, devlete, babaya karşı sivil-itaatsizlik içindeyim. 2013’ten beridir 1. TC’nin bitirilişini devletin tasfiyesini, sokağın tam da içinde, bir evsiz olarak doğrudan izliyorum. Durum berbat. Ayaktakımı mıçıp sıvadı.
Demek ki tarihin bu momentinde devlet birilerini gerekli, birilerine de değil.
Bu; anarşizmden de, marksizmden de, konuyla ilintili diğer ideolojilerden de (özeiklle liberalizmlerden de) bağımsız bir olay.
Yani, devleti yıkmak ayrı dert, kurmak ayır dert.
Tarihte kurulan tüm yeni devletler, bir önceki devletin kurumlarının 5 99’unu aynen devralır.
Ancak bir şey daha var:
Tarihteki tüm tezler ve antitezler, diyelim reel sosyalizm ve kapitalizm, % 99 aynı gündelik yaşam biçimlerini sürdürür, kültürolojileri aşağı yukarı aynıdır yani. Buna ‘zamanın ruhu’ diyen de var.
Yani, söylenene bak, gerçeğe / olana bak.
Devam:
“‘Truman Doktrini’ ile Türkiye ve Yunanistan komünizm tehlikesine karşı Amerikan şemsiyesi altına alındı.”
Yuh.
Mustafa Suphi ne zaman öldürüldü?
Truman Doktrini’nden çok önce. Buna da Atatürk karar verdi. Atatürk yaşadığı sürece TC, SSCB karşıtı falan olmadı.
Devam:
“Her şey doğruydu ama, emperyalistler bırakmadı” ya da “Stalin olmasaydı, her şey daha iyi olacaktı”, “Troçki düşmanlaştırılıp imha edilmeseydi durum farklı olurdu” türünden hamaset yüklü yaklaşımlar dışında yapılan soğukkanlı değerlendirme ve tartışmalar “başka bir dünya mümkün” arayışına katkı koyabilir ve ilerletici olabilir.”
Bence, devrimin birinci adamı Troçki (burjuva ve entelektüel olarak) idi ama Musevi idi de. Rusya’da Musevi antipatisi vardı.
Lenin, Kronstadt kararını vurularak ödedi, o nedenle de erken öldü. Troçki de, iç savaşta alandaydı, Stalin, o dönemde bürokrasiyi ele geçirdi. Durum pratik açıdan böyle işledi yani. Hizipçilik o zaman da vardı. Bolşevikler de, Menşevikler’e karşı hizipçilikle, ayak oyunuyla kazandılar, etme bulma Dünya’sı.
Ancak, bazı gerçekler daha var.
Stalin sanayileşme ile 20 milyon Rus’u açlıktan öldürdü, 1930’lar tasfiyesi ile orduda general bırakmadı ama 2. Dünya Savaşı’nı kazandı ve uzaya gitti: ikisi de tarihte zirve başarılar ve epeyi yüzyıl daha egalesi zor rekorlar.
Sonra, Stalin’in gereğinden az adamı tasfiye ettiği, 1986 sonrasında açıkseçik anlaşıldı. Aynı şey, Atatürk’ün de başına geldi: Tasfiyeyi başladın mı bitireceksin, hiç ikinci adamın olmayacak, yoksa kalanlar seni ve devletin kuyusunu kazarlar.
Evet, SSCB Çarlık Rusyası’nın kurumlarını aşağı yukarı aynen devraldı, Putin Rusyası da SSCB’ninkini öyle. Rusya hala Rusya ama. Transsibirya demiryolu ve en geniş topraklı ülkelik hala baki. KİT’ler kaput ama onlar da geri alınır, kapitalist ülkelerde bu aynen vakidir, diyelim kraliçeli İngiltere’de.
Yani, tarihi okuyacaksın, cahillik etmeyeceksin.
Tarihi doğru da okuyacaksın.
Dünya Sistemi denilen bir şey var. 50 küsur yıldır var hem de. O da marksist ideolojili hem de. Onu bileceksin, tarihe bakmadan önce. Martaval okumayacaksın.
Devletler kurulur, devletler çöker, devletler yine kurulur. Çekya / Prag bölgesinde 90 yılda 6 devlet kuruldu. Ancak sıradan insanlar hep aynı yaşamları yaşadılar, standart biyografileri, zamanlarının ruhunu.
O nedenle kapitalizm devleti silmek istese de, reel sosyalizm devleti yoğun kullansa da, devlet yalnızca devlettir. Hatta ideolojiler bile, yalnızca ideolojidir. Dünya nüfusunun üçte biri, en zenginlik dönemlerinde de, en çöküş dönemlerinde de yanı yaşamları sürdürdüler, sürdürüyorlar. Yok edilmiş Suriye’de durumdan etkilenmeyen çok insan var örneğin.
Devamında batanlar, yalnızca hegemonlardır, parti bürokratları dahil. Yukarıda metinlerini alıntıladığımıız kişi de, parti bürokratı zihniyetli, ya da partiye bağlanmış entelenjiya, bağımsız düşünceli entellektüel değil.
2000’den beridir tarihin çöküş dönemlerinden birindeyiz. 22007de kadar dalgalı olarak böyle gider. 1. TC, Aralık 2013’te bitirildi. 3 liberalizm dalgası, bunun için uygulandı. Fransa, 5.’den 6.’ya geçmeye çalışıyor. Demek ki bizim derdimiz, SSCB bizin nasıl gerdi?, değil, 2. TC nasıl kurulur, olsa gerek?
Dün dündür, doğmamışlara bo gelecek bırakmakla yükümlüyüz, birer entelektüel isek…
Gelecek hep gelir ve uzun sürer.
Yarın, 2 gün sonra dün olur.
Tarihin hiç mi hiç acelesi yok.

(6 Kasım 2017)

Hiç yorum yok: