Takıyye
gördüm, dezenformasyon gördüm, ancak kendini ve başkalarını yanıltmanın bu
kadarını uzun süredir görmedim:
Efenim
Marx, şöyle şöyle demişmiş, böyle böyle demek istemişmiş:
“Paris
Komünü, özellikle bir şeyi ‘işçi sınıfının hazır bir devlet mekanizmasını ele
geçirip onu kendi hesabına kullanmakla yetinemeyeceğini’ tanıtlamıştır.”
Lenin:
“Marx’ın
düşünü, işçi sınıfının ‘hazır devlet makinasını’ kırmak, parçalamak ve onu ele
geçirmekle yetinmemek zorunda olduğu yolundadır…”
Yalanınızı
yiyiim.
Marx, 1.
Enternasyonel’de, anarşistlerin haklılığını görüp, onları gayet ahlakdışı bir
biçimde, kendisiyle Engels arasındaki ilişkiyi, Neçayef-Bakunin arasına
transfer ederek, onları tasfiye edip, yine parti diktatörlüğünü kurdu mu?
Kurdu.
Rosa
Luxemburg, Lenin’in parti diktatörlüğüne gittiğini daha o gerçekleşmeden
öngördü mü? Öngördü.
Ardından,
Lenin anarşistleri Troçki eliyle katledip tasfiye etti mi? Etti.
Sonra da
Stalin her ikisini tasfiye etti mi? Etti.Şimdi kim haklı?
Anarşistler
mi?
Marx mı,
devrimi yapar 3 adam mı, Luxemburg mu?
Tabii ki
anarşistler, daha 1844’te Stirner,daha 1850 Bellegarrigue, tabii ki Luxemburg:
Hepsi de, doğru bilgiyle, doğru öngörüde bulundular. Diğerleri değil. Onlar,
hempaları gibi, hep dezenformatör oldular.
Yalçındoğan
da kalkmış, yüzyıl sonra bizi yiyecek.
Devleti
tasfiye etmenin anafikrinin patenti anarşistlerdedir. Ben dec bir anarşistim.
50 küsur yıldır Allah’a, devlete, babaya karşı sivil-itaatsizlik içindeyim.
2013’ten beridir 1. TC’nin bitirilişini devletin tasfiyesini, sokağın tam da
içinde, bir evsiz olarak doğrudan izliyorum. Durum berbat. Ayaktakımı mıçıp
sıvadı.
Demek ki
tarihin bu momentinde devlet birilerini gerekli, birilerine de değil.
Bu;
anarşizmden de, marksizmden de, konuyla ilintili diğer ideolojilerden de (özeiklle
liberalizmlerden de) bağımsız bir olay.
Yani,
devleti yıkmak ayrı dert, kurmak ayır dert.
Tarihte
kurulan tüm yeni devletler, bir önceki devletin kurumlarının 5 99’unu aynen
devralır.
Ancak
bir şey daha var:
Tarihteki
tüm tezler ve antitezler, diyelim reel sosyalizm ve kapitalizm, % 99 aynı
gündelik yaşam biçimlerini sürdürür, kültürolojileri aşağı yukarı aynıdır yani.
Buna ‘zamanın ruhu’ diyen de var.
Yani,
söylenene bak, gerçeğe / olana bak.
Devam:
“‘Truman
Doktrini’ ile Türkiye ve Yunanistan komünizm tehlikesine karşı Amerikan
şemsiyesi altına alındı.”
Yuh.
Mustafa
Suphi ne zaman öldürüldü?
Truman
Doktrini’nden çok önce. Buna da Atatürk karar verdi. Atatürk yaşadığı sürece
TC, SSCB karşıtı falan olmadı.
Devam:
“Her şey
doğruydu ama, emperyalistler bırakmadı” ya da “Stalin olmasaydı, her şey daha
iyi olacaktı”, “Troçki düşmanlaştırılıp imha edilmeseydi durum farklı olurdu”
türünden hamaset yüklü yaklaşımlar dışında yapılan soğukkanlı değerlendirme ve
tartışmalar “başka bir dünya mümkün” arayışına katkı koyabilir ve ilerletici
olabilir.”
Bence,
devrimin birinci adamı Troçki (burjuva ve entelektüel olarak) idi ama Musevi
idi de. Rusya’da Musevi antipatisi vardı.
Lenin,
Kronstadt kararını vurularak ödedi, o nedenle de erken öldü. Troçki de, iç
savaşta alandaydı, Stalin, o dönemde bürokrasiyi ele geçirdi. Durum pratik
açıdan böyle işledi yani. Hizipçilik o zaman da vardı. Bolşevikler de,
Menşevikler’e karşı hizipçilikle, ayak oyunuyla kazandılar, etme bulma
Dünya’sı.
Ancak,
bazı gerçekler daha var.
Stalin
sanayileşme ile 20 milyon Rus’u açlıktan öldürdü, 1930’lar tasfiyesi ile orduda
general bırakmadı ama 2. Dünya Savaşı’nı kazandı ve uzaya gitti: ikisi de
tarihte zirve başarılar ve epeyi yüzyıl daha egalesi zor rekorlar.
Sonra,
Stalin’in gereğinden az adamı tasfiye ettiği, 1986 sonrasında açıkseçik
anlaşıldı. Aynı şey, Atatürk’ün de başına geldi: Tasfiyeyi başladın mı
bitireceksin, hiç ikinci adamın olmayacak, yoksa kalanlar seni ve devletin
kuyusunu kazarlar.
Evet,
SSCB Çarlık Rusyası’nın kurumlarını aşağı yukarı aynen devraldı, Putin Rusyası
da SSCB’ninkini öyle. Rusya hala Rusya ama. Transsibirya demiryolu ve en geniş
topraklı ülkelik hala baki. KİT’ler kaput ama onlar da geri alınır, kapitalist
ülkelerde bu aynen vakidir, diyelim kraliçeli İngiltere’de.
Yani,
tarihi okuyacaksın, cahillik etmeyeceksin.
Tarihi
doğru da okuyacaksın.
Dünya
Sistemi denilen bir şey var. 50 küsur yıldır var hem de. O da marksist
ideolojili hem de. Onu bileceksin, tarihe bakmadan önce. Martaval
okumayacaksın.
Devletler
kurulur, devletler çöker, devletler yine kurulur. Çekya / Prag bölgesinde 90
yılda 6 devlet kuruldu. Ancak sıradan insanlar hep aynı yaşamları yaşadılar,
standart biyografileri, zamanlarının ruhunu.
O
nedenle kapitalizm devleti silmek istese de, reel sosyalizm devleti yoğun
kullansa da, devlet yalnızca devlettir. Hatta ideolojiler bile, yalnızca
ideolojidir. Dünya nüfusunun üçte biri, en zenginlik dönemlerinde de, en çöküş
dönemlerinde de yanı yaşamları sürdürdüler, sürdürüyorlar. Yok edilmiş
Suriye’de durumdan etkilenmeyen çok insan var örneğin.
Devamında
batanlar, yalnızca hegemonlardır, parti bürokratları dahil. Yukarıda
metinlerini alıntıladığımıız kişi de, parti bürokratı zihniyetli, ya da partiye
bağlanmış entelenjiya, bağımsız düşünceli entellektüel değil.
2000’den
beridir tarihin çöküş dönemlerinden birindeyiz. 22007de kadar dalgalı olarak
böyle gider. 1. TC, Aralık 2013’te bitirildi. 3 liberalizm dalgası, bunun için
uygulandı. Fransa, 5.’den 6.’ya geçmeye çalışıyor. Demek ki bizim derdimiz,
SSCB bizin nasıl gerdi?, değil, 2. TC nasıl kurulur, olsa gerek?
Dün
dündür, doğmamışlara bo gelecek bırakmakla yükümlüyüz, birer entelektüel isek…
Gelecek
hep gelir ve uzun sürer.
Yarın, 2
gün sonra dün olur.
Tarihin
hiç mi hiç acelesi yok.
(6 Kasım 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder