Felaket
3 bölümlüdür:
Öncesi,
sırası, sonrası.
Felaket
öncesiyle, gelecekbilim önleyici olarak uğraşır.
Felaket
sırasıyla, felaket yönetimi uğraşır. İlk kurtarılacaklar ve ilk feda edilecekler
listesi yapar. Bunları sırayla ve/ya eşzamanlıca uygular.
Felaket
sonrasıyla; felaket anatomisti, patoloğu, değerlendiricisi, derleyicisi
uğraşır. Çıkarılacak dersleri listeler.
2001-2020
arasına bakınca, ABD’nin hem ülkesel, hem de global felaketler yaşadığı kesin.
Biz, bunu öncesinde, sırasında ve artık az da olsa sonrasında yazdık,
yazıyoruz, yazacağız.
En makro
ABD felaketleri; 2001 Eylül 11 İkiz Kuleler saldırısı ve 2003 uzay mekiği
kazası idi. 2003 kazasının öncülü olarak, 1986’da bir mekik kazası daha vardı.
Sonuncunun koşutu olarak da, 1986 Çernobil nükleer reaktör kazası vardı.
Teknolojik açıdan 2 süper güce hiç yakıştırılmayan inanılmaz hatalardı.
1986
Çernobil’in ne kadarı ABD işi, 1986 ve 2003 uzay mekiği kazalarının ne kadarı
SSCB işi, 2001 İkiz Kuleler ne kadar Çin işi, 2018’de bile hala belli değil.
Ancak, tüm olaylarda ilk kuşkulanılacak olanlar bu listedekilerdi.
ABD’nin
1941 Pearl Harbor’u bilip göz yumduğu önesürülür. Göz yumulması bölümünü
geçersek, Hemingway’den ekonomist bir Türk’e kadar epeyi kişi, Japonlar’ın
gidişinin o yönde olduğunu, resmi olarak ABD yetkililerine bildirmiş ama onlar bilgilere
aldırmamış gibi görünüyor. Benzer biçimde, sözü geçen olaylarda karşı tarafın
böyle bir iş yapabileceği CIA ve KGB türü kurumların elemanlarınca öngörülmüş,
bildirilmiş ama üst yetkililerce durum pas geçilmiş olabilir. Ayrıca, 2001’in
ABD şahinlerinin hiç mi hiç işine yaramadığı 2017 sonu momentiyle açıkça ortaya
çıktı.
Sözü
geçen süreçler, 1945-2015 arasındaki ABD 1 no’luğunun başlayışının,
yükselişinin ve çöküşünün öyküsüydü. Bu açıdan ABD, tarihin zirvesine hızlı girip hızlı çıkmış oldu. 1795-1945
arasındaki 150 yıl boyunca, AB’den milyonlarca göçmen alıp, hızla büyüyen bir
ülke için, pek başarılı bir sonuç değil açıkçası.
ABD, 1
no’lu olmanın bedelini ödedi bizce bu felaketlerle. Çünkü, herkesi kendine
düşman yaptı. Şu anda Dünya’da herhangi bir ABD kentine atom bombası atmayı
isteyebilecek 1 milyar kişi var en az.
Bu
durumdaki felaket silsilesi, ecel gelmiş cihane, başağrısı bahane, gibi bir
durumda oluyor. O felaket olmazsa, bu olur, gibi yani: Nükleer silahın en az 10
çeşidi var örneğin.
Ancak, 2
mekik kazasının ABD’nin SSCB’yi yıktığı dönemde ve onun 1 no’luğu döneminde olması,
felaket yönetimi açısından ABD’lilerin kötüden
daha kötü performans gösterdiğini açımlar bize.
O zaman
tüm bu felaketler olup bittikten sonra, felaket değerlendiricisi olarak neler
yazabiliriz?:
Birinci
olay, felaketin gelişini yok sayma ve inkar kültü.
İkinci
olay, birinci makro felaket olduktan sonraki 17 yıl boyunca, birinci felaketten
hiçbir ders almamak ve ikincisini gerçekleştirmek / yaşamak.
Üçüncü
olay, tüm felaketler olup bittikten epeyi sonra, durumu daha da kötü kılmışlık,
yani yangına hala benzin döküyorluk.
Felaketler,
insanları bir ülkeye sempati duymaya iterken, Dünya insanları, ABD’de bir
felaket olunca, göbek atıyorlar artık.
Bizce
bu, felaket psikolojisi ve duygu
yönetimi açısından feci bir sonuç: Megalomaninin sonu ve sonucu.
Ancak
rasyonel bakınca, tüm makro hegemonların tarihte aşağı yukarı böyle davranmış
olduğunu izliyoruz ki Dünya Sistemi modelli tarihin en negatif yanlarından biri
de bu:
Bazı
alanlarda insanlar, 5 bin yıldır % 1 bile performans gerçekleştirmesi
beceremediler. Geçmişten hiçbirşey öğrenmemekte ısrar ettiler. Tarihi sürekli
tekerrür ettirdiler.
Kendi
kendini batırma, büyük devletler açısından böyle bir nokta.
Yani:
Bir:
Hem
felaketi isteyebilecek ve hazırlayabilecek, onlarca makro ve mikro etken
üretmek.
İki:
Hem (makro
ve mikro) onlara birbirlerini öldürsünler diye malzeme vererek, aslında kendini
öldürecek malzemeleri vermek.
Üç:
Kendi
öldürttükten sonra da, bunu inkara geçmek.
Bu
durumda, ABD’ninki eksi çarpı eksi
(ama artı değil, çarpımla daha artan eksi) performans olmuş oluyor.
Peki,
büyükler ve küçükler bundan ne ders alabiliyor o zaman?:
Bir:
Öncelikle,
aynısını kendinin de yapabileceğini hiç unutmamak.
İki:
Düşene
bir tekme de sen vurup vurmayacağını iyi seçmek.
Üç:
Yıkıntıların
döküntülerinin saçılma alanı içinde bulunup da, altında kalmamak.
Dört:
Geçici
olarak Dünya Sistemi’nin dışına kaçmak.
Devletler
dediklerimizin hiç olmazsa % 50’sini yapsınlar ve/ya yapabilsinler, tam
psiko-tarih ve Seldon hesabı, önümüzdeki felaket-çöküş dönemi epeyi kısalabilir
ve/ya kısaltılabilir o zaman.
Ortalama
bir insanın planları ortalama % 70 tutar, onu da belirtmiş olalım. Biz daha aşağı
performans bekliyoruz ve bu bile kurtarabilir diyoruz.
(21 Kasım 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder