Sinema
terapisi, Ufuk Maviengin’e göre, belli psikiyatrik sorunları olan kişilere,
seçilmiş belli filmleri beli bir sırayla seyrettirmek oluyormuş.
Soru
yok, yorum yok imiş.
Olmadı.
Dakika
sıfır, gol on.
Klasik
ana akım söylemlere göre, şiddete aşırı eğilimli bir tipimiz var. Taa
çocukluğumzdan beridir de, şidde içeren filmleri severiz. Bizim yaşadığımız,
onları seyrederek fiili şiddetten uzak durmak ya da şiddeti kuramsallaştırmak
oldu.
İşte bu
nedenle, seyirci ve sinema kuramcısı olarak, çoğul olarak, yukarıda yapılan işe
karşıyız.
Bir
kere, bir psikiyatristin bir filmi anlamasını beklemeyiz. Kafası basmaz çünkü.
Film okumayı bilmez çünkü. Eleştirmenler ve kuramcılar bile bilmiyorlar çünkü.
Belli
filmlerin, belli psikiyatrik rahatsızlıklara iyi veya kötü geldiğine ilişkin
global bir literatür veya konsensus yok ortada çünkü.
Belli
filmlerin belli bir sırayla izlenmesinin sonuçlarının zihinsel açıdan
yönetilebilir ve birebir saptanabilir olmasını hiç mi hiç beklemiyoruz. 6 bin küsur
film seyrettik çünkü, hepsinin izlenimlerini anı anına anımsıyoruz çünkü.
Bunların
yaptığı, doktor kuyuya taş atmış, 40 delinin başı belaya girmiş, durumu
olmakta.
Tabii ki
asıl amaç, ahan da yeni kekleme alanı bulduk, bin üzeri m (1000 m) kök le de (LD)
kök le (L), olmakta.
İnternette
bir sürü bu konuyla ilgili pazarlama uzmanı var, ne demekse.
Harcanıp
gitti caanım bir epistemik alan daha…
(26 Kasım 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder