Perşembe, Kasım 09, 2017

Osmanlı 1915 – TC 2015: Yanılmış Devletin Gündelik Yaşam Kültürolojileri

Toplumsal Tarih dergisi, sayı. 194, Şubat 2010, sayfa: 56-87.
Osmanlı 1880-1925 göstergeleri:
Kocasını zehirleyen kadınlar, akıllıyken tımarhaneye atılanlar, sarhoş polisler, diplomasız polisler, 1 yerine 17 birim fiyatlı ekmek / kıtlık.
Not: Konunun derleyicisi, ‘nizama gelmez aktör’ gibi tuhaf bir terim uydurmuş. Tarih bir oyun değil, insanlar devletin kadrolu oyuncusu değil, ne desem boş yani bu konuda.
Devam:
O dönem için göze batan bir intihar artışı var: Bir azınlık bu konuyu 1916-1926 arası için kitap yapmış.
Sonra göçler var: Kalması gerekenler gidiyorlar, gitmesi gerekenler kalıyorlar. Ceza alması gerekenler almıyorlar, almaması gerekenlere ceza veriliyor. Vd, vb.
‘3 İstanbul’, meşrutiyet, 1. Dünya Savaşı, mütareke dönemlerini irdeler. Oysa, meşrutiyetten önce istibdat, mütareke sırasında direniş ve Kurtuluş Savaşı ve ardından Cumhuriyet vardır. 5 ana, 6 toplam dönem-durum demek bu, 3 değil.
1880-1925 arası da bu demek zaten.
Savaş ayrıca; harp zengini, İstanbul’a ilk kez gelen sentetik uyuşturucu (eroin, kokain), göçmenlerin getirdiği fuhuş, göçmenlerin getirdiği müzik ve yemek, işbirlikçi, hain azınlık, vd demek de oldu.
Beyaz Ruslar 1917-1922 yerine, siyah Suriyeliler 2014-2019 var bu kezinde.
Onların uyuşturucuları yerine, öbürlerinin salgın hastalıkları var.
Devrim tarafından geçersizleştirilen Çarlık Rusyası rubleleri yerine, geçerli dolarlar var bu kez.
Sarı votka ve şnitzel yerine, falafel var bu kez.
Gelelim o zamanın göze batanlarıyla, bu zamanın göze batanlarına:
Kadınlar kocalarını artık zehirlemiyorlar, onun yerine onları ya aldatıyorlar, ya terkediyorlar, kimi zaman çocuklarını bile.
Gereksiz yere tımarhaneye atılan yok, 2016’da psikiyatrik muayene görmüş 8,5 milyon TC vatandaşı var.
Ekmek 1 yerine 17 değil, 5 değerde ama et 1 yerine 20 değerde.
Diplomasız doktor ve hemşire de var, avukat ve öğretmen de. Alan çeşitlendi yani. Zaten nitelikli dolandırıcılık, on binlerin mesleği oldu.
Sarhoş polisler yok, tarikatçı polisler var, onlar daha bert dertler.
Tabii her zamanki gibi salgın var.
1913 Bakırköy kolera salgını yerine, 2013 İstanbul gribi, 2017 çocuk felci, bilmem ne virüsü, şu bu ile olmak üzere, 5-10 yeni ve farklı hastalık salgını oluştu. Geldi demiyoruz, oluştu. 1 ve yalnız 1 kereliğine.
Not: 1350 AB veba salgınına benzer bir durum şimdi de var: Aynı virüs, hem solunum, hem sindirim hastalığı yapıyor. Ardışık ve büyüyen etkili yapıyor, ölüme kadar yolu var. Bu tür ölümler, ölüm nedeni biçimi olarak kayda ve hesaba geçmedi hala, son 5 yıldır. Devlet, durumu yok sayıyor, algılayamıyor belki de.
Burada, panoramada 2 vektör-moment var:
Bir:
Salgın, kıtlık, savaş gibi makro faktörlerin o yerzamanlara izdüşümlerinin kırınım saçakları.
İki:
Gündelik yaşamın kültürolojisinin mikro faktörlerinin aşırı çeşitliliği ve bunların derlenerek sınıflandırılması ve yorumlanması.
Bizce, Dünya Sistemi bakış açısı, bu yorumu da içeriyor, gündelik yaşamın kültürolojisini ve bunların ekonomi-politika-askeriye ilintilerini yani.
Tıpkı, ekonomi-politika-askeriye ve bilim-sanat-düşün ilintisi gibi.
Gündelik yaşam altyapı, bilim-sanat-düşün üstyapı, ekonomi-politika-askeriye tümyapı olarak yayılıyor.
Bu kavramsal çerçeve, konunun ele alınmasını çok daha kolaylaştırıyor.
Bir de, kamerayı nereye koyduğunda, ne görebileceğini önceden aşağı yukarı kestirebiliyorsun.

(8 Kasım 2017)

Hiç yorum yok: