Toplumsal
Tarih dergisi, sayı. 194, Şubat 2010, sayfa: 56-87.
Osmanlı
1880-1925 göstergeleri:
Kocasını
zehirleyen kadınlar, akıllıyken tımarhaneye atılanlar, sarhoş polisler,
diplomasız polisler, 1 yerine 17 birim fiyatlı ekmek / kıtlık.
Not:
Konunun derleyicisi, ‘nizama gelmez aktör’ gibi tuhaf bir terim uydurmuş. Tarih
bir oyun değil, insanlar devletin kadrolu oyuncusu değil, ne desem boş yani bu
konuda.
Devam:
O dönem
için göze batan bir intihar artışı var: Bir azınlık bu konuyu 1916-1926 arası
için kitap yapmış.
Sonra
göçler var: Kalması gerekenler gidiyorlar, gitmesi gerekenler kalıyorlar. Ceza
alması gerekenler almıyorlar, almaması gerekenlere ceza veriliyor. Vd, vb.
‘3
İstanbul’, meşrutiyet, 1. Dünya Savaşı, mütareke dönemlerini irdeler. Oysa,
meşrutiyetten önce istibdat, mütareke sırasında direniş ve Kurtuluş Savaşı ve
ardından Cumhuriyet vardır. 5 ana, 6 toplam dönem-durum demek bu, 3 değil.
1880-1925
arası da bu demek zaten.
Savaş
ayrıca; harp zengini, İstanbul’a ilk kez gelen sentetik uyuşturucu (eroin,
kokain), göçmenlerin getirdiği fuhuş, göçmenlerin getirdiği müzik ve yemek,
işbirlikçi, hain azınlık, vd demek de oldu.
Beyaz
Ruslar 1917-1922 yerine, siyah Suriyeliler 2014-2019 var bu kezinde.
Onların
uyuşturucuları yerine, öbürlerinin salgın hastalıkları var.
Devrim
tarafından geçersizleştirilen Çarlık Rusyası rubleleri yerine, geçerli dolarlar
var bu kez.
Sarı
votka ve şnitzel yerine, falafel var bu kez.
Gelelim
o zamanın göze batanlarıyla, bu zamanın göze batanlarına:
Kadınlar
kocalarını artık zehirlemiyorlar, onun yerine onları ya aldatıyorlar, ya
terkediyorlar, kimi zaman çocuklarını bile.
Gereksiz
yere tımarhaneye atılan yok, 2016’da psikiyatrik muayene görmüş 8,5 milyon TC
vatandaşı var.
Ekmek 1
yerine 17 değil, 5 değerde ama et 1 yerine 20 değerde.
Diplomasız
doktor ve hemşire de var, avukat ve öğretmen de. Alan çeşitlendi yani. Zaten
nitelikli dolandırıcılık, on binlerin mesleği oldu.
Sarhoş
polisler yok, tarikatçı polisler var, onlar daha bert dertler.
Tabii
her zamanki gibi salgın var.
1913
Bakırköy kolera salgını yerine, 2013 İstanbul gribi, 2017 çocuk felci, bilmem
ne virüsü, şu bu ile olmak üzere, 5-10 yeni ve farklı hastalık salgını oluştu.
Geldi demiyoruz, oluştu. 1 ve yalnız 1 kereliğine.
Not:
1350 AB veba salgınına benzer bir durum şimdi de var: Aynı virüs, hem solunum,
hem sindirim hastalığı yapıyor. Ardışık ve büyüyen etkili yapıyor, ölüme kadar
yolu var. Bu tür ölümler, ölüm nedeni biçimi olarak kayda ve hesaba geçmedi
hala, son 5 yıldır. Devlet, durumu yok sayıyor, algılayamıyor belki de.
Burada,
panoramada 2 vektör-moment var:
Bir:
Salgın,
kıtlık, savaş gibi makro faktörlerin o yerzamanlara izdüşümlerinin kırınım
saçakları.
İki:
Gündelik
yaşamın kültürolojisinin mikro faktörlerinin aşırı çeşitliliği ve bunların
derlenerek sınıflandırılması ve yorumlanması.
Bizce,
Dünya Sistemi bakış açısı, bu yorumu da içeriyor, gündelik yaşamın
kültürolojisini ve bunların ekonomi-politika-askeriye ilintilerini yani.
Tıpkı,
ekonomi-politika-askeriye ve bilim-sanat-düşün ilintisi gibi.
Gündelik
yaşam altyapı, bilim-sanat-düşün üstyapı, ekonomi-politika-askeriye tümyapı
olarak yayılıyor.
Bu
kavramsal çerçeve, konunun ele alınmasını çok daha kolaylaştırıyor.
Bir de,
kamerayı nereye koyduğunda, ne görebileceğini önceden aşağı yukarı kestirebiliyorsun.
(8 Kasım 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder