Bizde,
sağın kafatası içindeki kulak kirleri, beyincik sanılagelir hep.
Al biraz
anti-komünizm, koy devlet ulüfesi, ekle çok ABD hizmetçiliği, oldu sana 70-80 yıllık
sağ aydıncıkcığı.
Akyol da
bu gelenekten:
İktidarlara
hep yakın olmuş.
Yaşlanınca,
arada nedamet getirir gibi yapmak işine geliyor herhal.
Hürriyet
gibi bir gazetede özgürlükten dem vurmuş nedense.
“… hür
olmayan düşünce düşünce değildir.”
Cumhuriyet
tarihinde bin sol aydın içeri girmişse, 20-30 sağ aydın içeri girmiştir. Onlar
da, ‘bak bunları da cezalandırıyoz lan’ göstermeliği ile…
Bunu
yazmamış Akyol.
Akyol,
taktırmış özgürlüğü, gidiyor da gidiyor.
“Topçu
“hürriyet olmayınca, şuurun ve düşüncenin de manası kalmıyor” diyor.”
Bunu
okura yazacağına, kendi kendine her gün aynada kendi yüzüne söylesin.
Sonrası,
bildiğimiz muallaklık:
“Merhum
Hocamız Nurettin Topçu, “ferdin hürriyeti”ni ve “idarenin davasını” savunur.
Ziya Gökalp’in “fert yok, cemiyet var” anlayışını eleştirir. ‘Emir kulu’
zihniyetine karşı çıkar, “irade hürriyeti”ni esas alır.”
İdarenin
davası varken, ferdin hürriyeti nasıl olamıyor, bunu neden yazmamış?
Son ki:
“En
vahimi, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaktır; böylesi ancak bağnazlık
olur.”
En
vahimi, beynini satmışlıktır. Kölelik-ötesi bir durumdur bu. Sağı da solu da
böyledir bu ülkenin. Aydının göğsünde, ‘Tecavüz Coşkun’ değil, ‘Saten Alin Beni’
yazar.
Ne kadar
sallarsan salla, dona düşer son damla…
Seni
cehalet bile kurtaramamış Akyol Efendi…
(2 Kasım 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder