Homo
Sapiens deyince, son 50 bin yıllık tarihöncesini ve tarihi anlıyoruz.
Tarih
deyince, 5 bin yıllık yazılı, kentli ve devletli dönemi anlıyoruz.
İnsan
türü, bu dönemde ilki en başta ve ikincisi en sonda olmak üzere, 2 kesin yok
olma tehlikesi yaşadı. İlkini doğa yarattı, ikincisini kendi yarattı.
Doğanın
ve evrimin tarihi, herhangi bir dışsal etki durumunda yok olan türlerin öyküleriyle
dopdolu, çünkü varolan türlerin % 99’u çoktan yok oldu. Aslına bakılırsa,
evrimin olumsuz değil, olumlu yanı, onların yok olmuşluğu; onlar yok olmasaydı,
evrim de olmazdı çünkü.
Bu,
birinci görüngüsel ikilem.
İkincisi
de şu:
Yeryüzü’nde
varolan karbon atomlarının milyonda 999.999’u biyosferde, yani canlılarda
değil. Bunun ana nedenlerinden biri, canlıların evrimindeki bir moment:
Bildiğimiz
deniz kabukluları, bir zamanlar Dünya’nın egemen canlı türüydü. Kabuklarındaki
karbonat atmosferden karbon dioksiti milyonlarca yıl boyunca sürekli çekti. Şu
anda atmosferde eser miktarda bulunun karbon dioksit, bir zamanlar % 70
orandaydı ve canlılar da vardı o zamanlar. Bir de, fotosentez icat oldu, karbon
dioksit oksijene dönüştürüldü.
Bu da
ikinci görüngüsel ikilem.
Yani
diğer deyişle evrim döngüsü, canlıların varlığını sıfıra limitleyecek biçimde
işledi uzun-uzun vadede.
Atmosferde
karbon dioksit oranı epeyi daha düşerse, fotosentez durur ve asıl o zaman tüm
canlılar yok olur.
50 bin
yıl önce de böyle bir doğal dış etken, muhtemelen büyük bir kuraklık ve kıtlık,
insanı son kez Afrika dışına göç etmeye zorladı. Hesaplanabilen birer biyolojik
/ genetik Havva Ana’mız ve Adem Baba’mız var ama Afrika’nın farklı yerlerinde
imliler ve zamanları da ayrı. Yani ilk yok olma tehlikesinde, en az 2 kez böyle
bir popülasyon darboğazı yaşamışız.
Sonuncusunda
ise, nüfus artışı ve türün kendini nükleer silahlarla yok edebilme noktasına
gelindi. Bunun momenti, 1945 Ağustos’taki 2 atom bombası. Panzehiri de, 1957
Sputnik yapay uydusu. Yani, simgesel olarak böylelikle Homo Sapiens, oldu size
homo Posterus (sonraki tür).
Burada
da 2 kez yok olma riski sözkonusu. Demek ki insan türü, çift dikiş geçiyor
sınıfları.
5 bin
yıllık tarih sayılan ertesinde ise, genetiğin yerini kültür aldı ve Sapiens
yine (bu kez başka açıdan) Posterus oldu.
Posterus’un
bazı nitelikleri şunlar:
Yapay
(ikame) zeka ve dış bellek / iç bellek = limit sonsuz, yazılım ölümsüzlük,
donanım ölümsüzlük, uzaya yerleşme.
Yani
diğer bir deyişle, insan türünü yok edemeyen felaketler onu metamorfozluyor.
Sorun,
her kezinde koruyucuyu düzecek 39 Harami bulabilmekte tabii, 38 olmayacak, 40
olmayacak.
Tersine
bakınca da şunu görüyoruz:
Eğer
dengeli ve kalıcı yapılar kurulursa, insan türü hiç değişmeden binlerce yıl aynı
kültürleri sürdürebiliyor. Aborijinler, 50 bin yıl aynı yaşam formatını 2-3 bin
kuşak boyunca sürdürdüler.
Devletlilik
döneminde ise, durum biraz daha farklı:
En uzun
devlet 500 yıl gibi sürüyor. Ortalama devlet ömrü 100 yıl gibi. Devletlerin
sayısı 50 ila 250 arasında gidip geliyor. Ortalamada devletlerin yarısı ila
üçte ikisi yanılmış devlet oluyor. Yani sözkonusu olan geçerli-gerçek durum,
balyoz devlet değil, ıskalayan devlet. Öyle olmasa, kültürel evrim de
olamayabilirdi belki.
Yazı,
tarihin en başından beridir var olsa da, ancak onun son 50 yılında varolan
global nüfusun okuryazarlık oranı yarıyı geçebildi, o da 50 yıl için öyle oldu,
yeniden düşüş başladı çünkü.
Kentlilik
en baştan beridir var olsa da, yine ancak son 50 yılda kentlilik oranı globalce
yarıyı geçti ve yeniden geriye düşeceğine ilişkin önbelirtiler var: İstanbul’un
nüfusu bile, 1917’den sonra ilk kez 2017’de düştü.
Tarihin
diğer bir özelliği olan ordulu savaşlılık, hep baki ama son yüzyıldaki 2 dünya
savaşı, tarihi çok daha küçük ölçekli savaşlara öteledi ve iteledi gibi.
Mahşerin
4 atlısından en yüksek ölüm toplamını sağlayanı savaş değil, salgın. Sonra da
kıtlık geliyor, savaş üçüncü sırada.
Tarihte
yaşadığı kabul edilen 100 milyar kişiden yalnızca 100 bini, yalnızca milyonda
biri, insan türüne metamorfoz ölçeğinde / ölçütünde değişimler getirebilmiş.
Geri kalan nüfus, yalnızca kültür taşıyıcısı olmuş.
Bu 5 bin
yıla bakınca, insan türüne % 50’den fazla performans puanı vermek (4,5’tan 5
ile) mümkün ama daha çoğunu ummak artık mümkün değil. Tür menziline erdi gibi.
Dolayısıyla,
kaos matematiğinin öngördüğü üzere, bu değişiciler ve değişmeyiciler arasında
önce yalpalar, sonra yol çatallanmaları oluştu. Sonuç da ortada:
Sapiens
ve Posterus.
Posterus’u
çıkarabildiği için, Sapiens felaketi aştı denebilir ama kendine yeni ve farklı
türden felaketler yaratıp, kendini de tümüyle yok edemeden varlık çilesini
milyonlarca yıl daha olduğu gibiliğiyle sürdürecek gibi de görünüyor artı
olarak.
O
nedenle biz, felaket değerlendirmesinde % 50 puanı koruyoruz. İsteyen bardak
dolu anlar, isteyen boş. İsteyen felaket anlar, isteyen eksodus. İsteyen
faşizm-engizisyon anlar, isteyen rönesans.
(21 Kasım 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder