Pazar, Kasım 26, 2017

Felaket Değerlendirmesi: Homo Sapiens ve Tarih(öncesi)

Homo Sapiens deyince, son 50 bin yıllık tarihöncesini ve tarihi anlıyoruz.
Tarih deyince, 5 bin yıllık yazılı, kentli ve devletli dönemi anlıyoruz.
İnsan türü, bu dönemde ilki en başta ve ikincisi en sonda olmak üzere, 2 kesin yok olma tehlikesi yaşadı. İlkini doğa yarattı, ikincisini kendi yarattı.
Doğanın ve evrimin tarihi, herhangi bir dışsal etki durumunda yok olan türlerin öyküleriyle dopdolu, çünkü varolan türlerin % 99’u çoktan yok oldu. Aslına bakılırsa, evrimin olumsuz değil, olumlu yanı, onların yok olmuşluğu; onlar yok olmasaydı, evrim de olmazdı çünkü.
Bu, birinci görüngüsel ikilem.
İkincisi de şu:
Yeryüzü’nde varolan karbon atomlarının milyonda 999.999’u biyosferde, yani canlılarda değil. Bunun ana nedenlerinden biri, canlıların evrimindeki bir moment:
Bildiğimiz deniz kabukluları, bir zamanlar Dünya’nın egemen canlı türüydü. Kabuklarındaki karbonat atmosferden karbon dioksiti milyonlarca yıl boyunca sürekli çekti. Şu anda atmosferde eser miktarda bulunun karbon dioksit, bir zamanlar % 70 orandaydı ve canlılar da vardı o zamanlar. Bir de, fotosentez icat oldu, karbon dioksit oksijene dönüştürüldü.
Bu da ikinci görüngüsel ikilem.
Yani diğer deyişle evrim döngüsü, canlıların varlığını sıfıra limitleyecek biçimde işledi uzun-uzun vadede.
Atmosferde karbon dioksit oranı epeyi daha düşerse, fotosentez durur ve asıl o zaman tüm canlılar yok olur.
50 bin yıl önce de böyle bir doğal dış etken, muhtemelen büyük bir kuraklık ve kıtlık, insanı son kez Afrika dışına göç etmeye zorladı. Hesaplanabilen birer biyolojik / genetik Havva Ana’mız ve Adem Baba’mız var ama Afrika’nın farklı yerlerinde imliler ve zamanları da ayrı. Yani ilk yok olma tehlikesinde, en az 2 kez böyle bir popülasyon darboğazı yaşamışız.
Sonuncusunda ise, nüfus artışı ve türün kendini nükleer silahlarla yok edebilme noktasına gelindi. Bunun momenti, 1945 Ağustos’taki 2 atom bombası. Panzehiri de, 1957 Sputnik yapay uydusu. Yani, simgesel olarak böylelikle Homo Sapiens, oldu size homo Posterus (sonraki tür).
Burada da 2 kez yok olma riski sözkonusu. Demek ki insan türü, çift dikiş geçiyor sınıfları.
5 bin yıllık tarih sayılan ertesinde ise, genetiğin yerini kültür aldı ve Sapiens yine (bu kez başka açıdan) Posterus oldu.
Posterus’un bazı nitelikleri şunlar:
Yapay (ikame) zeka ve dış bellek / iç bellek = limit sonsuz, yazılım ölümsüzlük, donanım ölümsüzlük, uzaya yerleşme.
Yani diğer bir deyişle, insan türünü yok edemeyen felaketler onu metamorfozluyor.
Sorun, her kezinde koruyucuyu düzecek 39 Harami bulabilmekte tabii, 38 olmayacak, 40 olmayacak.
Tersine bakınca da şunu görüyoruz:
Eğer dengeli ve kalıcı yapılar kurulursa, insan türü hiç değişmeden binlerce yıl aynı kültürleri sürdürebiliyor. Aborijinler, 50 bin yıl aynı yaşam formatını 2-3 bin kuşak boyunca sürdürdüler.
Devletlilik döneminde ise, durum biraz daha farklı:
En uzun devlet 500 yıl gibi sürüyor. Ortalama devlet ömrü 100 yıl gibi. Devletlerin sayısı 50 ila 250 arasında gidip geliyor. Ortalamada devletlerin yarısı ila üçte ikisi yanılmış devlet oluyor. Yani sözkonusu olan geçerli-gerçek durum, balyoz devlet değil, ıskalayan devlet. Öyle olmasa, kültürel evrim de olamayabilirdi belki.
Yazı, tarihin en başından beridir var olsa da, ancak onun son 50 yılında varolan global nüfusun okuryazarlık oranı yarıyı geçebildi, o da 50 yıl için öyle oldu, yeniden düşüş başladı çünkü.
Kentlilik en baştan beridir var olsa da, yine ancak son 50 yılda kentlilik oranı globalce yarıyı geçti ve yeniden geriye düşeceğine ilişkin önbelirtiler var: İstanbul’un nüfusu bile, 1917’den sonra ilk kez 2017’de düştü.
Tarihin diğer bir özelliği olan ordulu savaşlılık, hep baki ama son yüzyıldaki 2 dünya savaşı, tarihi çok daha küçük ölçekli savaşlara öteledi ve iteledi gibi.
Mahşerin 4 atlısından en yüksek ölüm toplamını sağlayanı savaş değil, salgın. Sonra da kıtlık geliyor, savaş üçüncü sırada.
Tarihte yaşadığı kabul edilen 100 milyar kişiden yalnızca 100 bini, yalnızca milyonda biri, insan türüne metamorfoz ölçeğinde / ölçütünde değişimler getirebilmiş. Geri kalan nüfus, yalnızca kültür taşıyıcısı olmuş.
Bu 5 bin yıla bakınca, insan türüne % 50’den fazla performans puanı vermek (4,5’tan 5 ile) mümkün ama daha çoğunu ummak artık mümkün değil. Tür menziline erdi gibi.
Dolayısıyla, kaos matematiğinin öngördüğü üzere, bu değişiciler ve değişmeyiciler arasında önce yalpalar, sonra yol çatallanmaları oluştu. Sonuç da ortada:
Sapiens ve Posterus.
Posterus’u çıkarabildiği için, Sapiens felaketi aştı denebilir ama kendine yeni ve farklı türden felaketler yaratıp, kendini de tümüyle yok edemeden varlık çilesini milyonlarca yıl daha olduğu gibiliğiyle sürdürecek gibi de görünüyor artı olarak.
O nedenle biz, felaket değerlendirmesinde % 50 puanı koruyoruz. İsteyen bardak dolu anlar, isteyen boş. İsteyen felaket anlar, isteyen eksodus. İsteyen faşizm-engizisyon anlar, isteyen rönesans.

(21 Kasım 2017)

Hiç yorum yok: