Pazar, Şubat 11, 2018

Altered Carbon: Dizi Konsepti

Dizicilerin de, romanın yazarı Morgan’ın da bunu hedeflediğini hiç mi hiç sanmıyorum.
Son günlerde bu konuyu açımladığım için, rahatlıkla şunu önesürebiliyorum:
Takeshi Kovacs; ÇÜŞ, devlet, mafya, terörist negatif ayırtsızlığının ve eylem benzerliğinin bilincine varabilmeliydi. Çünkü, tüm dizi-roman bunu açımlıyor aslında.
Takeshi, hepsiyle muhatap oldu ama hiçbirine ait veya sahip değil. O bir zorunlu ezeli-ebedi bağsız. Yani, zorunlu özgür biri.
Babası yok, annesini üvey babası öldürmüş, o da üvey babasını öldürmüş. Yani, zorunlu-aile kavramından azat ve muaf. Kızkardeşinden de zaman içinde azatlaşıyor, çünkü kardeşi onu ölüme taşıyor.
Yani, eğer bedensel ve zihinsel sağ kalmayı seçerse, bu dediklerim geçerli olur ki öykü boyunca, o hep özgür bırakıyor kendini. İç ses konuşmaları hep bu çizgide.
Ancak o da, sözünü ettiğim, 1750-2050 arasında geçerli olan bu kuadralektik açmazın (kuadralemma) ayırdında değil, çünkü yazar öyle.
Not: Bu, (tarihte ve gelecekbilimde) gördüğüm ilk gerçek-somut, kuramsal-soyut ve praksis kuadralemma.
Dolayısıyla, yine dizinin izleğinden gidersek, Homo Posterus’un da bu açmazlarla yüzleşeceği kesin.
Burada başlık ölümsüzlük. Daha çok yazılım ölümsüzlük, çünkü bedenler değişebiliyor.
Benim daha önce vurguladığım, ilk ölümsüzlerin bilimle, sanatla, düşünle falan uğraşmayacağı, bu romanın yan konusu aslında.
Ancak, başka bilimkurgu romanlarda anlatılan biçimde, ölümsüzlerin uzayda dolaşması da mümkün. İlla ki neden ki insanları yönetsinler? Yönetmek de bir kölelik.
Dizide / romanda bu da yok: Yönetmek de bir kölelik. En önemlisi, Etienne de Labotie’nin ‘Gönüllü Kulluk Üzerine Söylem’inde de bu yok. Yani bu, aslında 500 yıllık bir gözden kaçan gerçek durumunda. Bu insanların kralı olsan ne olur, diktatörü olsan ne olur, dolar milyarderisi olsan ne olur?:
Kraliçe 2. Elizabeth öyküsü de ortada, Mussolini öyküsü de ortada, Bill Gates öyküsü de ortada: Hepsi bok gibi: Bokkent İstanbul’daki bok gibi. Yani, kendi ürettikleri / neden oldukları bokun içinde yaşıyor onlar da.
İşte dizinin / romanın asıl konsepti bu. Dolaylı olarak gösterdiği bu. Yaşam, ite kaka seni özgür bırakıyorsa, artık hep özgürlüğü seçmen uygundur.
Tıpkı benim gibi…

(11 Şubat 2018)

Hiç yorum yok: