Cavanni,
zamanında bu filmi yaptı. Film, ortalığı birbirine kattı. Cavanni, sapıklığı ve
Nazizm’i yüceltmekle suçlandı. Aradan onyıllar geçti, film hala bir başyapıt.
Cavanni,
toplama kampından sağ çıkan Musevi bir kadının kendisine şöyle dediğini
aktarır:
“Almanlar’ı
en çok şunu ya da bunu yaptıkları için değil, seni kendimi tanımaya
zorladıkları, neden suçlu olduğumu bana gösterdikleri için kınıyorum.”
İşte bu:
Nazizm’in, siyonizmin, küçük burjuvazinin ve küçük adamın ortak yanı bu işte.
‘İnsanın
Anlam Arayışı’ kitabının yazarı, Viktor Frankl da bir anekdot aktarır:
Toplama
kampında onun kollarında ölen bir kadın, kendisinin kendisindeki hataları
görmesini sağladıkları için, Naziler’e teşekkür ettiğini söyler.
Yine
işte bir de bu. Biri bir uç, diğeri diğer uç.
İşte
ben, tam da o noktayı doğrudan yaşadım son günlerde.
Kişisel
hataların aşırı berrakça görülmesini sağlayan zulüm günlerine girdik.
Kimi
hataları görüyor ve ama yine de susuyor, kimi hala inkar kültüne sığınıyor,
ölse bile.
Bir Ölüm
Orucunun Anatomisi ve Toplama Kampı Psikolojisi kitaplarının, yaşamda birebiri
uygulandığı ve geçerli olduğu günler de koşullar da yaşadım şu sıralar. Kadir
Gül’ün Korsakoff Sendromu olurken, aynı zamanda sentimental faşistleşmesini
1994’te izledim / dinledim, bu yıl da ölüm orucuna yatan 2 sevgilinin aynı
süreçlerden geçişini izledim, gerçeği yitirişlerini ve inkarını.
Sonra
Cavanni gibi biri geliyor, sonra Ülkü gibi geliyor, doğruları ifade ediyor ve
dışauruyor. Ve en acımasız biçimde cezalandırılıyorlar: Naziler’den daha beter
biçimde hem de.
O
nedenle Reich, Dinle Küçük Adam’ı yazdı ve o nedenle kafayı yedi.
3
İstanbul, 33 İstanbul; 7 tepe, 77 tepe oldu o kadar… Yıl da 1915 yerine, 2015
oldu, o kadar…
(9 Şubat 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder