1985-1990
gibi, gündelik yaşamın ve popüler kültürün eleştirmeni olarak Belge’yi usta
saydım. O nedenle, gün gelip, onun kendini bu kadar aşağıya çekeceği, benim de
onu bu denli değilleyeceğim aklıma gelmemişti.
Politikada
değilledim, o ayrı konu. Politik düşüncelirimiz ayrı olabilir ama bu estetik.
Estetikle ilgili epeyi şey öğrenmiştim ondan.
Artık
yaşlanmışı geçmiş oyun dışına düşmüş.
En sona
konabilecek bölümü en başa alıyorum:
“… hayat,
her zaman kendi hakkındaki teorilerden daha geniş ve zengindir.”
Vah vah,
vah vah ki ne vah vah.
Onun en
baştan beridirki hatası şuydu:
Bir
sosyoloji yapıtı, her zaman bir rokmandan daha kapsamlıdır ve insana ilişkin
daha çok, daha gerçekçi, daha geçerli şeyler söyler. Belge ise, romanı daima
sosoyolojik yapıtın önüne koydu. Kendisi edebiyatçı değil, insan bilimci iken
bunu yaptı ve çifte hata eyledi.
Devam:
“Benim
eleştiri tarzım için ilk söylenecek şey eklektik. Bana senin dünya görüşün
nedir falan derlerse, Marksist derim. En azından, en çok Marksizm’den
etkilenmiş bir kişiyim diye kendimi tanımlarım. O hâlde eleştiri yapacağım,
Marksist eleştiri. Marksist eleştiri diye bir şey olduğunu da çok fazla
düşünmüyorum. Marksistler eleştiri yaparlar. Ama Goldmann bir türlü yapar,
Lukács bir türlü yapar, ben de böyle yaparım. Bunların hepsini birden
kapsayacak ya da bazılarını dışarıda bırakıp öbürlerini içine alacak bir
Marksist eleştiri tarzı diye bir şey olduğunu düşünmüyorum.”
Bu da
geçersiz, eksik ve hatalı bir saptamalar dizisi.
Benjamin
gündelik yaşamı, Brecht tiyatroyu, Adorno müziği, Lukacs romanı marksist
marksist eleştirdi. Bunu görmemiş Belge, görememiş.
Artı ama
Bloch, resmi marksist marksist eleştiremedi. Bakınız, kendisinin de
çevirmenleri arasında olduğu Estetik ve Politika.
Artı
Belge, asla ve kata marksist olmadı, olamadı. Bula bula Althusser’i bulduğu
teorisyen diye. Henri Lebevre’i görmedi bile. Bakınız: Marksizm, Alan
Yayınları.
Artı
şunu da görememiş hiç.
Tüm
marksist estetikçiler, 1871’de falan değil, ancak 1930’larda ortaya
çıkabildiler. Bunların hiçbiri SSCB’den değildi. SSCB çizgisi bunları toptan
üslupçu diye dışladı. Hiçbir SSCB’li estetikçi de çıkamadı.
Yani,
bugün marksist estetikçi başusta saydıklarımızın hiçbiri, ana akım marksistleri
tarafından marksist sayılmadı. Adamlar, Eisenstein’ı bile gerçekçi bulmadılar,
o kadar yani.
Bizim
bakış açımızda da bunlar, bildiğimiz burjuva gerçekçileri. Sonuçta, realizmi
de, naturalizmi de, marksistler değil, burjuvalar icat etti. Hala geçerli olan
bir gerçek var: Marx’ın kendisi dahil ana akım marksistlerin hiçbiri sanatı
ciddiye almadı ve hala almazlar da, hangi çizgide olurlarsa olsunlar. Politik
deterministtirler toptan. Bizse, avangard sanat deterministi sayılırız.
Yani
Belge, sanata, avangard sanata ve estetiğe hiç ikna olmadı, olamadı.
Bu
açıdan kendi estetikçiliğini değilledi
kendi kendine.
Devam:
“Bunların
hepsi, meşhur fil fıkrası gibi, edebiyat sanat denen şeyin bir tarafını
tutuyorlar. Biri hortumunu tutmuş hortum gibi diyor, biri ayağını tutmuş sütun
gibi diyor. Filin bütününü anlatmıyor dedikleri ama “Hayır, öyle değil” diyecek
hâlimiz de yok; hortumu da var sonuçta, bacağı da var.2
Öyle
değil. Bütüncül burjuva eleştirisi de var, marksist eleştiri de var.
Onları
aşmış aşkın estetikçiler de var.
Tüm
sanatları birarada eleştirenler de var.
Yani
Belge, belki 30 yıldır sanat kuramlarını izlememiş gibi konuşmuş.
Yani
Mandel, alt-roman dalı sayılan polisiye romanın marksist eleştirisini
yapabilmişse, bu bilimkurgu veya diğer sanat-altı sayılan alanlar için de
böyledir demektir.
Ki
Belge’nin kendisi arabeski, hiç de marksist açıdan irdelemez, tarihsel ve
toplumbilimsel olarak bile irdeleyememiştir. Taşrayı, gecekonduyu,
zenginkonduyu, varoşu açımlayamamıştır ki arabeski bunların içine oturtabilsin,
devamında repe geçebilsin.
Anladığımız
Belge’nin takvimi 1975 gibi istop etmiş.
Onu en açıkseçik
negasyonladığımız nokta da bu.
40 küsur
yıldır tarihin, estetiğin, yaşamın dışında kalmış. Bildiğimiz mumya veya fosil
kendisi. Beyin zombisi.
Diğerleri
gibi.
Aşağı
yukarı tüm yaşlı eleştirmenler gibi.
Evet.
Kuram,
geçmişi ve şimdiyi açımlar. Yetmez, geleceği de açımlar. Gelecekbilimsel estetikçi olarak biz bunu 20 yıldır açıkseçik
olarak yapıyoruz ve yazdıklarımızı yayınlıyoruz.
(12 Şubat 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder