Salı, Şubat 13, 2018

Batan Cumhuriyet’in Eleştirmenleri

Önnot: Memet Fuat otobiyografileri hakkındaki metnimizden sonra, bu da gerekti.
Bizim bakış açımızda; 1930’lar Nurullah Ataç, 1960’lar Memet Fuat, 1990’lar ise Fethi Naci eleştirmen hegemonyası çizgisi oldu.
Ara nağme: Bugünlerde ise, Semih Gümüş ve Feridun Andaç ikilisi / ikilemi çizgisi hegemon gibi. 2020’ye de öyle gireriz gibi.
Sonuncusu, katılsın veya katılmasın, bu çizgi öznel eleştiri çizgisi.
Hiç gerçekçi olamayan çizgi.
Tarih ve avangard sanat bilinci olmayan çizgi.
Örneğin hiçbir eleştirmen, mektuba, günceye ve onun altdalı olarak rüya güncesine yoğunlaşmadı, Enis Batur hariç; o hem kendi rüyalarını yazdı ve yayınladı, hem başkalarının rüyalarını yayınladı.
Edebiyatı romana, öyküye, şiire indiren çizgi, onlarca yıl boyunca, örneğin polisiyeyi ve bilimkurguyu yok saydı.
Cumhuriyet dönemi oyunlarının derlemesini yapmak da, Metin And’a kaldı o zaman, kendisini bir derlemeci (yani nakilci) olarak niteleyen birine, bir telifçi veya bir eleştirmen olarak değil.
Adnan Benk veya Hüseyin Cöntürk de, öldükten çok sonra yeniden keşfedilebildiler ancak, eleştirmen olarak yani.
Hiçbir eleştirmenimiz, tüm sanat dalları hakkında yazmaya kalkmadı, erken dönem Hasan Bülent Kahraman hariç.
Hiçbir eleştirmenimiz, çizgiroman metni eleştirmeni olamadı. Levent Cantek gibi, çizgiroman eleştirisi derlemecisi biri, kalkıp çizgiroman metni yazınca da, sonuç fiyasko oldu.
Bakın, batmış bir Cumhuriyet’in ardından, onun mezartaşını yazıyoruz.
Mezartaşına salak ve cahil olduğunu yazdırmak, tüm eleştirmenlerimizin üstlendiği bir tuhaflık.
Ellerine verilmiş koskoca bir Cumhuriyet’i batırdıkları da öyle…
Düşünmeden hissederek yazdıkları için böyle oldu bu.
Eleştiri, yazında duygudan çok düşüncenin ağır bastığı nadir alanlardan biridir oysa.
Eleştirmenlerimiz bunu göremeden onyıllarca abuksadılar.
Gümüş ve Andaç nezdinde konuşursak da, hala öyleler…
1923-2023, yüzyıllık rezillik bile değil…
Eleştiri alanında yani…

(12 Şubat 2018)

Hiç yorum yok: