Birkaç
noktada birden anlamsızlık var:
İlk % 1
ile son % 1 arasındaki orana bakınca ile ilk % 10 ile son % 10’a bakınca
arasındakinden çok-çok farklı bir panorama görüyoruz. Bu bir. Nicel değişim,
nitel değişim oluyor yani.
Son %
1’dekiler, her zaman, her toplumda, en fakirinde veya en müreffehinde, ekonomik
olarak 0 değerdedir, yani hiçbirşeyleri yoktur. Diyelim büyükkentte çöpten veya
5. Dünya ülkesinde doğadan toplayıcı toplum olarak yaşarlar.
İlk %
1’dekiler ise, her zaman tüm yaşamları boyunca harcayabileceklerinden daha
yüksek ekonomik birikime sahiptirler. Diğer bir deyişle, mal varlıkları ihtiyat
için değil, spekülasyon içindir. Paranın güce ve iktidara dönüşümü ve tersi de,
çok değişken ve tutarsız olur.
Bunun
dışında, ekonomik aktivitede bulunmayan veya rantiye olan bazıları da, o
ekonomik sistemin dışındadır. Keza, belli engelliler de öyle.
Artı, 1.
Dünya’da bile, kadınların belki ancak % 50’si işgücüdür, yani ekonomik etkindir.
Keza, eğitim ortalaması üniversite mezunu olunca, 23 yaşa kadar gençler de
öyle. Emekliler de öyle.
Not:
Emeklilerin ekonomik biriktirmeleri ve onu geriye almalarının doğru dürüst
işlevsel ekonomik denklemini görmedim. Ortalama N sene için, yılda M miktar
birikim, % kaç reel faizli birkitiriyorlar örneğin? Aradaki farkın0 ‘a
eşitlenebilmesi için, böyle bir ayar denklemi gerekir ama ortada yok.
Yani,
nüfusun > % 50’si için, ekonomik denklemler geçersiz ve artı diğeri için de
nicel ve nitel ölçüt ve ölçekler tanımlı değil.
Artı,
Kia gibi teknolojik mucitler de, bu denklemin de dışında. Onun gibilerin
sömürgen olduğunu söyleyebilmek zor. 1 milyar doların hak edildiğini
söyleyebilmek daha da zor.
Bunları
dışarıda bırakınca en rasyonel oran, ilk % 20, son % 20’nin ortalama 2 katını
kazanır biçiminde. Tarihte 1980 gibi, Danimarka ve Doğu Almanya’da bu (en
azından resmen) böyle olmuş.
Bunun
da, işlevsel bir ölçüt olduğundan emin değiliz.
(11 Şubat 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder