Bir
kitabın başlığı ‘Görmenin İktidarı’ ama ‘Görülmenin İktidarı’ konusu kitapta
yok.
Görülmenin
iktidarı, en güzel John Berger’in ‘Görme Biçimleri’ kitabında sunulur ilk kez.
Ancak o
hatalı olarak, bunun faturasını patriyarkal kültüre çıkarır, oysa fatura
matriyarkal kültüre çıkarılmalıdır.
Açıkseçik
sav:
Kadınlar
görülme olayını bir iktidar aracı olarak kullanır ve bunun erkeklerle ilintisi
yoktur, çünkü kadınlar en çok birbirlerine görünerek birbirleri üzerinde
iktidar kurmayı denerler ve çook ironik olarak, bunu en çirkin imajlar
üzerinden yaparlar.
Kadın
çantalırın çirkinliği, çağdaş kadın imajının sürekli hegemon olduğu son 50
yılki Batı ve Doğu toplumlarında aynı rezalet
çirkinlikte 50 yıl ısrar gibi, acaibin acaibi bir fenomen silsilesi
durumunda.
Zaten
bizim tezimiz de, kadınların aslen çirkin oldukları, birbirlerine oldukları
gibi, yani çirkin görünmekte beis görmedikleri, bibirleri üzerinde
çirkinlikleri ile iktidar kurdukları, yani en çirkinin en muktedir olduğu gibi
bir panorama bütünü.
Ki bunu
Ömer Seyfettin ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu, annlerin ve kızkardeşlerin,
oğullarını ve abilerine mahalllenin en çirkin, en aptal, en cahil kızını zevce
olarak neden, nasıl seçtiğini yana yakıla anlatırlar, hem de 100 küsur yıl
önceki 3 İstanbul 1915 koşulları için geçerli olarak.
Burada
önemli olan şey, kadının cici kız imajını terkedip, yelloz kadın varlığına
bürünmesidir. O narin kırılıp dökülmeler birden cırlak bir hönkürdemeye kayar.
1 saniye bile sürmez bu.
Bizce bu
kümesteki tavukların birbirini gagalamasının antropomorfik karşılığıdır.
Çinliler ‘bela’ sözcüğünü, ‘aynı çatı altında 2 kadın’ (anne ve eş olarak)
piktogramı ile boşuna dilegetirmedi bilmem kaç bin yıl önce.
Burada,
bunun böyle olmasından çok, bunun böyle olmasının erkekler tarafından inkarı
önemli. Kadınlar, birbirleriyle kalınca veya kadınlar gününde bunu kendi
aralarında açıkça ifade edip, iktidarlarını savunurlar zaten.
Buna
aldırdığımız yok. Bizi için faşizm veya engizisyon ne kadar olumsuzsa, bu da o
kadar olumsuz ama onlar ne kadar olağansa, bu da o kadar olağan, çünkü bu
istatiksel bir asimptot, yani toplum yapısı varacağı yere çoktan varıd ve zaten
bu olgu, tüm kültürel modlarda mevcut, üstelik hem Doğu’da, hem de Batı’da
tez-antitez ikilisi olarak.
Kendi
hesabıma, benim gibi külyutmaz birini bile, 20 dişi olarak, en az 40 yıl
kandırabilmelerini ancak takdir ediyorum. Bunun faturasının yarıdan çoğu bana
yazar şazdı da zaten, yazıyor da zaten, 5 yıldır ayrı olduğun kadının
çirkinliğinin sana hala dayatılmasının zulmü olarak.
Ek
açıklama.
İşte bu,
benim alaturka Lili Marlene
açılımım.
Kafka’yı
bu konuda kaale almam. Ancak Fassbinder’i alırım, onu solladığım 1995’ten 23
yıl sonra bile hala ciddiye alıyorum üstelik.
Ancak
olay, kadına kırbaçla gitmek değil. Onların bu acaip matriyarkal faşizmlerinin panzehirlerini açımlama sorunu bambaşka
bir konu ve onu da ayrıca çalışmak gerekli.
Ben
kadını bilgiyle ve zekayla gittim, gidiyorum, gideceğmi.
Yanılırım,
kazanırım. Fark noke.
Bu erkek
olarak kadınlara karşı tao’mdur.
(25 Şubat 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder