Pazar, Şubat 25, 2018

Görerek İktidar, Görülerek İktidar


Bir kitabın başlığı ‘Görmenin İktidarı’ ama ‘Görülmenin İktidarı’ konusu kitapta yok.
Görülmenin iktidarı, en güzel John Berger’in ‘Görme Biçimleri’ kitabında sunulur ilk kez.
Ancak o hatalı olarak, bunun faturasını patriyarkal kültüre çıkarır, oysa fatura matriyarkal kültüre çıkarılmalıdır.
Açıkseçik sav:
Kadınlar görülme olayını bir iktidar aracı olarak kullanır ve bunun erkeklerle ilintisi yoktur, çünkü kadınlar en çok birbirlerine görünerek birbirleri üzerinde iktidar kurmayı denerler ve çook ironik olarak, bunu en çirkin imajlar üzerinden yaparlar.
Kadın çantalırın çirkinliği, çağdaş kadın imajının sürekli hegemon olduğu son 50 yılki Batı ve Doğu toplumlarında aynı rezalet çirkinlikte 50 yıl ısrar gibi, acaibin acaibi bir fenomen silsilesi durumunda.
Zaten bizim tezimiz de, kadınların aslen çirkin oldukları, birbirlerine oldukları gibi, yani çirkin görünmekte beis görmedikleri, bibirleri üzerinde çirkinlikleri ile iktidar kurdukları, yani en çirkinin en muktedir olduğu gibi bir panorama bütünü.
Ki bunu Ömer Seyfettin ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu, annlerin ve kızkardeşlerin, oğullarını ve abilerine mahalllenin en çirkin, en aptal, en cahil kızını zevce olarak neden, nasıl seçtiğini yana yakıla anlatırlar, hem de 100 küsur yıl önceki 3 İstanbul 1915 koşulları için geçerli olarak.
Burada önemli olan şey, kadının cici kız imajını terkedip, yelloz kadın varlığına bürünmesidir. O narin kırılıp dökülmeler birden cırlak bir hönkürdemeye kayar. 1 saniye bile sürmez bu.
Bizce bu kümesteki tavukların birbirini gagalamasının antropomorfik karşılığıdır. Çinliler ‘bela’ sözcüğünü, ‘aynı çatı altında 2 kadın’ (anne ve eş olarak) piktogramı ile boşuna dilegetirmedi bilmem kaç bin yıl önce.
Burada, bunun böyle olmasından çok, bunun böyle olmasının erkekler tarafından inkarı önemli. Kadınlar, birbirleriyle kalınca veya kadınlar gününde bunu kendi aralarında açıkça ifade edip, iktidarlarını savunurlar zaten.
Buna aldırdığımız yok. Bizi için faşizm veya engizisyon ne kadar olumsuzsa, bu da o kadar olumsuz ama onlar ne kadar olağansa, bu da o kadar olağan, çünkü bu istatiksel bir asimptot, yani toplum yapısı varacağı yere çoktan varıd ve zaten bu olgu, tüm kültürel modlarda mevcut, üstelik hem Doğu’da, hem de Batı’da tez-antitez ikilisi olarak.
Kendi hesabıma, benim gibi külyutmaz birini bile, 20 dişi olarak, en az 40 yıl kandırabilmelerini ancak takdir ediyorum. Bunun faturasının yarıdan çoğu bana yazar şazdı da zaten, yazıyor da zaten, 5 yıldır ayrı olduğun kadının çirkinliğinin sana hala dayatılmasının zulmü olarak.
Ek açıklama.
İşte bu, benim alaturka Lili Marlene açılımım.
Kafka’yı bu konuda kaale almam. Ancak Fassbinder’i alırım, onu solladığım 1995’ten 23 yıl sonra bile hala ciddiye alıyorum üstelik.
Ancak olay, kadına kırbaçla gitmek değil. Onların bu acaip matriyarkal faşizmlerinin panzehirlerini açımlama sorunu bambaşka bir konu ve onu da ayrıca çalışmak gerekli.
Ben kadını bilgiyle ve zekayla gittim, gidiyorum, gideceğmi.
Yanılırım, kazanırım. Fark noke.
Bu erkek olarak kadınlara karşı tao’mdur.
(25 Şubat 2018)

Hiç yorum yok: