Salı, Şubat 20, 2018

Edebiyat Tarihine Yeniden Yeniden Başlamak

1 ırmakta 1 kere değil, 0 kere yıkanılabileceği savında olanlardanız: Çünkü siz yıkanırken, ırmak ve siz değişirsiniz.
O nedenle, hem edebiyat tarihi, hem de tarih, 1 kere bile birebir aynen yazılamaz bizce. Özellikle de vakanüvis olarak, en azıdan başta, vakıa aynı ama rivayet muhtelif olarak.
Model, aynı ve kabaca sabit kalabilir ama.
Ancak, bu sabit modelde bile, bir dönemin tarihçesi ve edebiyat tarihçesi yeniden yeniden okunup, yeniden yeniden yazılabilir.
Eleştirmen olarak siz değişirsiniz çünkü. Tarih değişir çünkü. Sanat tarihi değişir çünkü. Bunlara bakış açısı değişebilir çünkü.
Örneğin eğer 1986 gibi biz, ‘Batan Cumhuriyet’in Malları’ diye bir Türk Edebiyatı estetiko-politiği yazsaydık, insanlar bize bir yerleriyle gülerdi, şimdi bile yine gülenler olacak ama bu kez tarihsel veri tabanı buna uygun durumda.
Bizim yaptığımız ise, derisiz veya çıplak derili bir ruh olarak, yani bir sanatçı olarak, tıpkı Kafka gibi, tıpkı Fassbinder gibi, gelmekte olanı, gelmekte olan felaketi önceden hissedenlerdeniz.
Ve aynı zamanda önceden yazanlardanız.
Eğer, felaketi olmadan yazarsak, bu gelecekbilim oluyor. Eğer felaketi olduğu sırada veya olduktan sonra yazarsak, bu felaket yönetimi oluyor. 2015-2020 arasında son 2 şıkta seyrediyoruz, batan geminin budalaları arasında, hunili deli kamuflajlı olarak.
Böylelikle, zamanında hiç göze batmamış bazı yazarların yazdıklarından, tarihin ve sanatın gayrıresmi izleklerini çiziyoruz.
Buyrukçu-Kürkçü metnimiz öyle bir örnekti örneğin.
Edebiyat tarihinde, bizim savımızdaki gibi değil, 30 yıl, kimi yüzyıllarca 0 değerli eser yazılıyor uzun süre.
Halk Edebiyatı dediğimiz şeyde, 999 yılda 9 kişi / başyapıt eser belki var, belki yok.
Divan Edebiyatı dediğimiz şeyde ise, hiçbirşey yok.
Seyahatnamelerimiz var hiç olmazsa ama.
1100-1900 arasını kastediyoruz.
1840-2020 arasında ise, çok değil 30 yıl sonra, şimdiki önemli sayılan eser sayısı epeyi elenecek: Avrupa klasiklerinin, modern klasikler karşısında elenmesi gibi.
Biz, 2020-2050 arasında da, polisiye, bilimkurgu türü edebiyatımızın olamayacağını baştan kabul ediyoruz, 1930-2020 arasında olmadığını kabul ettiğimiz gibi.
Ama rüyalar var.
Ama günceler var.
Ama otobiyorafiler var.
Ve hiçbiri kurmaca alanında değil.
Bu, çok önemli bizce.
Tıpkı, tüm tarihte en önemli sayılan kitapların hiçbirinin kurmaca olmaması gibi.
Ancak, bugün ve geçmişte kurmaca hep en çok okundu.
Ama boş okundu.
2 milyar Agatha Christie romanı, kimi nereye taşıdı?
2016’da satılan 300 bin Elif Şafak romanı, kimi nereye taşıdı?
Yabancı dillerde satılan 1 milyon Orhan Pamuk romanı, kimi nereye taşıdı?
Not 1: O. P.’un kitapları hakkında yazılan eleştiri derlemelerindeki safsatalar, bizi gülsek mi, ağlasak mı, durumunda bıraktı hep.
Not 2: Leyla Erbil’in yazarlığının 50. yılı derlemesindeki safsatalar, bizi küfretme noktasında bıraktı. Hani, gümrah ustası Can Yücel’den beter küfretme noktasında hem de.
Bugün Mehmet Seyda kitapları yok ortalıkta, Reşat Enis yıllarca olmadı.
Biz bunları yeniden yeniden okuyacak ve yeniden yeniden yorumlayacağız.
Batan Cumhuriyet’in ağıdını yakmak için, bir görevdir bu üzerimize alındığımız…
Sanatsız toplum, AKP toplumu oluyor işte.
Onlara yamanmış liberal demokrat geçinen roman yazarları utansınlar. İçeriye atılmış olsalar da, utansınlar. Hatta daha çok utansınlar.

(19 Şubat 2018)

Hiç yorum yok: