Pazar, Şubat 04, 2018

Felaket Yönetimi: Çoklu Hastalık Salgınbilimi

Tarihte böyle çoklu hastalık salgını olduğundan kuşkulanılan 2 büyük salgın var:
1914 İspanyol gribi ve 1350 Avrupa vebası.
Kuşkulanılıyorlar, çünkü o zaman kayıtlar eksik tutulmuş.
Tersine bakarsak, halihazırda da çoklu hastalık salgınları var olsa gerek ama onlar da dikkate alınmıyor ve kayda geçmiyor olsa gerek. Çünkü, tıp eğitimi global konsensusunda bu kavram / nosyon yok henüz / hala.
Şubat 2017’de 1 ay ağır grip oldum. Grip aynı zamanda; yarı felç, konuşamama, üstüne işeme, sıçma, kusma da yaptı. Bu kasları yöneten motor sisteme yönelik nörolojik bir hastalık demek. Bu hastalık, 1 haftalık gripten sonra, ondan iyileşemeden geldi ve vurdu.
2 doktor arkadaşım, hastalığımı gördüler. Ancak, farklı bir virüs arama gereği duymadılar. Merak bile etmediler.
Demek ki bu 2 doktor arkadaşım, aynı durumla hastanelerde karşılaşmışlarsa, onları da pas geçmişlerdir.
Bu türden durumları; koşut-birleşik felaketler (açlık, savaş, moral / kültür çöküntüsü, şu bu olarak) izliyor ve tetikliyor olabilir.
Bu 2 hastalık ayrı ayrı farklı kültürlerde varken, bizim Suriyeli göçmenler gibi, çok farklı mikroorganizma / virüs floralarını / faunalarını birleştiriyor / temaslıyor durumu var ve oldu ki AB vebasında da öyle olduğu sanılıyor, çünkü o veba başka hiçbir kezinde böyle yayılım göstermemiş.
Buradan da şu çıkıyor:
Verhulst denklemi üzerinden salgınbilim istatistiği ve Thom’un katastrof kuramının 7 ana denklemi üzerinden, çok hızlı değişimler istatistiği izlenmiyor. Ve bizce bu ikisi birleşik bir denklem ve birleşik denklem çok daha büyük ve çok daha başka denklemleri de içeriyor.
Örneğin, kaos matematiğinde zemberek tetiği atma durumu, kesinkes olarak deterministçe işlemiyor. Yani o zembereğin tetiği, 1 ve yalnızca 1 kereliğine atıyor, artı o neden, 1 ve yalnız 1 kereliğine o sonucu sonuçsuyor.
Halk sağlığı, koruyucu hekimlik ve salgınbilim, ne yazık ki politikanın alanında kalıyor. Çünkü bunlar için, kültürün denetimi gerekiyor. İnsanları tüketimden, depresyondan koruma yolları var ama bunlar ekonomiyi küçültecek ve hiçbir politikacı ve işadamı buna izin verdirmiyor. Sonuç da, uyuşturucu baronu milyar dolarlar kazanırken, tüm aile fertlerinin de uyuşturucudan ölmesi durumu oluyor. Yani o salgından, o salgını yaratan politikacılar da nasibini alıyor ama bu da açıkseçik olarak kayda geçmiyor.
Bir tıbbi vaka var:
Bir doktor bir özel hastaneye yatıyor ve 2 gün sonra ölüyor. Anlıyorlar ki ölüm nedeni olan virüs, bir kat yukarıdaki Suriyeli hastalardan gelmiş ve bu kamuya açıklanmadı, yani kayda geçmedi, sözlü kültürde, dedikoduda kaldı.
Kendi hastalığımda, hastalığımın virüsünün ne olduğunu buldum. orada eksik kalan / benim eksik bıraktığım şey, o virüsten hastalanmış biri olarak, kan analizlerimin kayda geçmemesi. Bendeki o pasif virüs nedeniyle, pekala birinin ölümüne neden olmuş olabilirim, yakınımdaki ve o hastalık sırasında benimle temas etmiş olan biri, bir süre sonra öldü çünkü ve ona otopsi yapılmadı.
Demek ki yapılacak çok şey var. İlki de kayıt tutmak.
Sonra, yeterince veri tabanı varsa, haritalama yapılır.
En son da modelleme gelir.
Burada not: Koruyucu hekimliğin ne kadar işlediği, yani hastalıkların oluşumunu ne kadar önlediği de kayıtlı değil.
Bir örnek var tarihte:
Çin, 1980-2010 arasında tüm vatandaşlarına yalnızca 1 çocuk yapma hakkı verdi, çocuk ölse bile böyleydi hatta.
Bunun sonucunu kesin hesaplamışlar: O sürede 400 milyon kişi daha az doğmuş. Bu, Dünya nüfusunun o dönemde % 10 daha eksik kalması demek.
Ancak, o süreçte ailelerde yalnızca bu nedenle oluşmuş depresyonlar, bağımlılıklar, intiharlar, cinayetler de oldu. Bunlar, Çin’in resmi politikası yüzünden kayda geçmedi.
Yani, öncelikle bir:
Koruyucu hekimlik de, halk sağlığı yönetimi de, bazı felaketleri engellerken, bazı fazladan yeni felaketler yaratır. Örneğin, Cumhuriyet erken döneminde ilkokul çocuklarında intihar oranı aşırı artmış (kaynak Niyazi Berkes). Bu da, kültür metamorfozunun olumsuz yan etkilerinden biri demek.
Diğer bir deyişle, okuryazarlık, birilerini intihara sürükleyebilir.
Buna benzer durumlar; Afrika’daki kadın sünneti ve Çin’deki küçük ayak yaratmak için, çocuk yaştayken kadınların ayak kemiklerinin bir bölümünü kırmak ve yamuk kaynatmak biçimindeki geleneklerinin hangilerinin, ne kadar, nasıl engelleneceği ve bunun temel insan haklarına ne kadar aykırı olacağı tartışması üzerinden yaşandı.
Keza, toplama kamplarındaki deneyle ve kesip biçmeler olmasaydı, Sobotta Atlası epeyi eksik kalabilirdi. O bilgilerin kullanılıp kullanılmayacağı da çok tartışıldı.
Şimdi de ölümsüzlük (yani kafa nakli ve insan klonlama), Papa ve BM tarafından ahlaken yasaklandı. Ama denendi ve yapıldı bile çoktan ama açık kayıtlara geçmediler.
Oysa, modelin oluşabilmesi için, belli nicelikte veri birikimi gerekir.
Not: Aynı verilerden farklı modeller de üretilebilir ki Dünya Sistemi atlası böyledir.
Dönelim en başa:
Belli hastalıklar var ve tanımlı. Onların yapacakları ve yapmayacakları var. Bunlar, belki 1 ve 1 yalnız 1 kereliğine karşılaşıyor, temas ediyor, etkileşiyor. Yine, belki 1 ve yalnız 1 kereliğine birden çok hastalıklı salgınlar oluşuyor, oluştu da.
Burada en eksik alan şu:
Dünya virüsler atlası, bunların patolojik atlası (yani yapabilecekleri ve yaptıkları hastalıklar ve tersine ilaç olarak kullanılabilirlikleri ve bu üzerinde hiç çalışılmamış bir konu, bok nakliyle hastalık iyileştirme bile düşünüldü ve yapıldı ama bu yapılmadı hala), Dünya insanlarının immünolojik atlası (özellikle demografik ve bölgesel dağılımı) ve en sonunda 2 makro-makro listenin mümkün ilintilenme atlası.
Örneğin HIV virüsünün neden kim üzerinde, nasıl, ne zaman, nerede yalnızca taşıyıcılık yarattığı sorusu gibi sorular, sorulması akıl edilemeyen önermeler.
Ne yazık ki tarihte kayıtların aşırı azalacağı bir çöküş dönemindeyiz. Yani ne yazık ki veri toplanamayacak gibi.
Dolayısıyla biz bu metni, 200 yıl sonra birileri onu bulur da, okumaya tenezzül eder belki diye yazdık.

(3 Şubat 2018)

Hiç yorum yok: