Tarihte
böyle çoklu hastalık salgını
olduğundan kuşkulanılan 2 büyük salgın var:
1914
İspanyol gribi ve 1350 Avrupa vebası.
Kuşkulanılıyorlar,
çünkü o zaman kayıtlar eksik tutulmuş.
Tersine
bakarsak, halihazırda da çoklu hastalık salgınları var olsa gerek ama onlar da
dikkate alınmıyor ve kayda geçmiyor olsa gerek. Çünkü, tıp eğitimi global konsensusunda bu kavram / nosyon yok henüz /
hala.
Şubat
2017’de 1 ay ağır grip oldum. Grip aynı zamanda; yarı felç, konuşamama, üstüne
işeme, sıçma, kusma da yaptı. Bu kasları yöneten motor sisteme yönelik
nörolojik bir hastalık demek. Bu hastalık, 1 haftalık gripten sonra, ondan
iyileşemeden geldi ve vurdu.
2 doktor
arkadaşım, hastalığımı gördüler. Ancak, farklı bir virüs arama gereği
duymadılar. Merak bile etmediler.
Demek ki
bu 2 doktor arkadaşım, aynı durumla hastanelerde karşılaşmışlarsa, onları da pas
geçmişlerdir.
Bu
türden durumları; koşut-birleşik
felaketler (açlık, savaş, moral / kültür çöküntüsü, şu bu olarak) izliyor
ve tetikliyor olabilir.
Bu 2 hastalık
ayrı ayrı farklı kültürlerde varken, bizim Suriyeli göçmenler gibi, çok farklı
mikroorganizma / virüs floralarını / faunalarını birleştiriyor / temaslıyor
durumu var ve oldu ki AB vebasında da öyle olduğu sanılıyor, çünkü o veba başka
hiçbir kezinde böyle yayılım göstermemiş.
Buradan
da şu çıkıyor:
Verhulst denklemi üzerinden salgınbilim istatistiği ve Thom’un
katastrof kuramının 7 ana denklemi üzerinden, çok hızlı değişimler
istatistiği izlenmiyor. Ve bizce bu ikisi birleşik bir denklem ve birleşik
denklem çok daha büyük ve çok daha başka
denklemleri de içeriyor.
Örneğin,
kaos matematiğinde zemberek tetiği atma durumu, kesinkes olarak deterministçe
işlemiyor. Yani o zembereğin tetiği, 1 ve yalnızca 1 kereliğine atıyor, artı o
neden, 1 ve yalnız 1 kereliğine o sonucu sonuçsuyor.
Halk
sağlığı, koruyucu hekimlik ve salgınbilim, ne yazık ki politikanın alanında
kalıyor. Çünkü bunlar için, kültürün denetimi gerekiyor. İnsanları tüketimden,
depresyondan koruma yolları var ama bunlar ekonomiyi küçültecek ve hiçbir
politikacı ve işadamı buna izin verdirmiyor. Sonuç da, uyuşturucu baronu milyar
dolarlar kazanırken, tüm aile fertlerinin de uyuşturucudan ölmesi durumu
oluyor. Yani o salgından, o salgını yaratan politikacılar da nasibini alıyor ama
bu da açıkseçik olarak kayda geçmiyor.
Bir
tıbbi vaka var:
Bir
doktor bir özel hastaneye yatıyor ve 2 gün sonra ölüyor. Anlıyorlar ki ölüm
nedeni olan virüs, bir kat yukarıdaki Suriyeli hastalardan gelmiş ve bu kamuya
açıklanmadı, yani kayda geçmedi, sözlü kültürde, dedikoduda kaldı.
Kendi
hastalığımda, hastalığımın virüsünün ne olduğunu buldum. orada eksik kalan /
benim eksik bıraktığım şey, o virüsten hastalanmış biri olarak, kan
analizlerimin kayda geçmemesi. Bendeki o pasif virüs nedeniyle, pekala birinin
ölümüne neden olmuş olabilirim, yakınımdaki ve o hastalık sırasında benimle
temas etmiş olan biri, bir süre sonra öldü çünkü ve ona otopsi yapılmadı.
Demek ki
yapılacak çok şey var. İlki de kayıt tutmak.
Sonra,
yeterince veri tabanı varsa, haritalama yapılır.
En son
da modelleme gelir.
Burada
not: Koruyucu hekimliğin ne kadar işlediği, yani hastalıkların oluşumunu ne
kadar önlediği de kayıtlı değil.
Bir
örnek var tarihte:
Çin,
1980-2010 arasında tüm vatandaşlarına yalnızca 1 çocuk yapma hakkı verdi, çocuk
ölse bile böyleydi hatta.
Bunun
sonucunu kesin hesaplamışlar: O sürede 400 milyon kişi daha az doğmuş. Bu,
Dünya nüfusunun o dönemde % 10 daha eksik kalması demek.
Ancak, o
süreçte ailelerde yalnızca bu nedenle oluşmuş depresyonlar, bağımlılıklar, intiharlar,
cinayetler de oldu. Bunlar, Çin’in resmi politikası yüzünden kayda geçmedi.
Yani,
öncelikle bir:
Koruyucu
hekimlik de, halk sağlığı yönetimi de, bazı felaketleri engellerken, bazı fazladan yeni felaketler yaratır.
Örneğin, Cumhuriyet erken döneminde ilkokul çocuklarında intihar oranı aşırı
artmış (kaynak Niyazi Berkes). Bu da, kültür metamorfozunun olumsuz yan
etkilerinden biri demek.
Diğer
bir deyişle, okuryazarlık, birilerini intihara sürükleyebilir.
Buna
benzer durumlar; Afrika’daki kadın sünneti ve Çin’deki küçük ayak yaratmak için,
çocuk yaştayken kadınların ayak kemiklerinin bir bölümünü kırmak ve yamuk
kaynatmak biçimindeki geleneklerinin hangilerinin, ne kadar, nasıl
engelleneceği ve bunun temel insan haklarına ne kadar aykırı olacağı tartışması
üzerinden yaşandı.
Keza,
toplama kamplarındaki deneyle ve kesip biçmeler olmasaydı, Sobotta Atlası epeyi
eksik kalabilirdi. O bilgilerin kullanılıp kullanılmayacağı da çok tartışıldı.
Şimdi de
ölümsüzlük (yani kafa nakli ve insan klonlama), Papa ve BM tarafından ahlaken
yasaklandı. Ama denendi ve yapıldı bile çoktan ama açık kayıtlara geçmediler.
Oysa,
modelin oluşabilmesi için, belli nicelikte veri birikimi gerekir.
Not:
Aynı verilerden farklı modeller de üretilebilir ki Dünya Sistemi atlası böyledir.
Dönelim
en başa:
Belli
hastalıklar var ve tanımlı. Onların yapacakları ve yapmayacakları var. Bunlar,
belki 1 ve 1 yalnız 1 kereliğine karşılaşıyor, temas ediyor, etkileşiyor. Yine,
belki 1 ve yalnız 1 kereliğine birden çok hastalıklı salgınlar oluşuyor, oluştu
da.
Burada
en eksik alan şu:
Dünya
virüsler atlası, bunların patolojik atlası (yani yapabilecekleri ve yaptıkları
hastalıklar ve tersine ilaç olarak
kullanılabilirlikleri ve bu üzerinde hiç çalışılmamış bir konu, bok nakliyle hastalık iyileştirme bile
düşünüldü ve yapıldı ama bu yapılmadı hala), Dünya insanlarının immünolojik
atlası (özellikle demografik ve bölgesel dağılımı) ve en sonunda 2 makro-makro
listenin mümkün ilintilenme atlası.
Örneğin
HIV virüsünün neden kim üzerinde, nasıl, ne zaman, nerede yalnızca taşıyıcılık
yarattığı sorusu gibi sorular, sorulması akıl edilemeyen önermeler.
Ne yazık
ki tarihte kayıtların aşırı azalacağı
bir çöküş dönemindeyiz. Yani ne yazık ki veri toplanamayacak gibi.
Dolayısıyla
biz bu metni, 200 yıl sonra birileri onu bulur da, okumaya tenezzül eder belki
diye yazdık.
(3 Şubat 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder