Önnot:
Konuyla ilgili BBC haberine yazdığım yorum metninin üzerine, bir de bunun
gerektiğini düşündüm ve yazdım.
HEP’ten
HDP’ye devlet, kendini koruma refleksiyle, kimi bunu epeyi geçerek, Kürtler’e
karşı sürekli atakta bulundu.
Şimdi
bir de o tarihçenin özetine bakayım:
1990
gibi, ANAP gidiciydi. Özal, sağolsun bunu kendi eliyle yapmıştı. Bu da, iktidar
boşluğu demek oldu. Demirel hemen araya daldı.
Taa
1980’den beridir, Özal ve Erbakan, Demirel’in 2 alternatifi olarak, hep yedekte
bulunduruldular.
Özal,
hem AP ile, hem askeri darbeciler ile, hem de tek başına siyaset yaptı.
Erbakan
ise, taa 1960 gibi, Demirel’in başına sarılmış biriydi.
Bu
arada, Erbakan ve Özal da, birbirine 2 karşıt-alternatif kılındılar. Odalar
Birliği’nde veya başbakan olarak. Hepsi de Batı projesi idi, şu ya da bu Batı
ama Batı.
Demirel’in
devletçi-muhafazakar çizgisinden, Özal’ın liberal-muhafazakar çizgisine
geçildi. Erdoğan da onun devamı. O da, Özal gibi rol çalıp, kendisini
getirenlere kafa tuttu. Erbakan, onun iktidarında ev hapsinde öldü.
Dönelim
1990’a:
O zaman
oğul İnönü vardı. Her kim akıl verdiyse, kalktı HEP taifesini meclise soktu.
Bir de kalktı, Demirel’i cumhurbaşkanı yaptırdı, rejim bunalımı çıkmasın diye
hesapça. Sonra da, siyasetteki 10 yılından pişman olarak, kanserden öldü gitti.
Demirel,
2 darbe yemiş olmasına karşın, 1997 darbesine sessiz kaldı. İddiasına göre,
başka 1-2 ufak atağı savuşturdu.
Zayıf
yanı, cumhurbaşkanı olma takıntısıydı. Bu, Özal’ın da başını yedi, Erdoğan’ın
da yiyecek.
Cumhurbaşkanı
olacağım diye, kalktı başımıza Çiller’i sardı. O da, bize tarihimizin en yüksek
enflasyonunu ve en yüksek devalüasyonunu hediye etti.
Yetmedi,
Ağar’ı ve Akşener’i buldu nereden bulduysa. 1993 çizgisinin taşıyıcısı bu ikili
bugün hala iktidarda, şu ya da bu biçimde.
Onların
yarattığı diyebileceğimiz 1993 olayları, PKK’yi aşırı güçlendirdi. TC’nin
demografik yapısını bir daha düzelmemecesine bozdu.
HEP’liler
de salla sırt meclisten alındığında, aynı gidişi besler oldu bu olay.
Sonrasında
bu çizgi, kimi bağımsızlarla, kimi başka partilerle meclise geldi hep. Bilmem kaç
partileri kapatıldı ama o çizgi hala sağ salim.
Bunu da,
sevgili 1. TC çizgisi yarattı.
Tamam,
devletin kendine düşman yaratmak gibi takıntıları da, gereksinimleri de var ama
kalkıp da, bunu bu denli abartmanın gereği yoktu:
Nüfusun
% 10’unun (o zamanlar için 60 milyona 6 milyon) yaşadığı bölgede, 100 bin ölü
ve 3 milyon göçmen yaratmanın hiçbir anlamı yoktu.
Kürt
isyanı, 1. TC’nin bitmesinde doğrudan rol oynayamadı. Onun yerine, taa 1923’ten
beridir musallat dert olan ticanilik çizgisi bu işi başardı. Haa, Demirtaş
namaz kılarak buna az da olsa katkı sağladı ama. Devlet de, ona etmedik eziyet
bırakmadı.
Sonuçta Türkler,
resmen 16 devlet kurmuş hesapça. Bu da 83-84 yıl eder ortalama. 2013’te fiilen
biten 1. TC de 90 yıl sürmüş oldu.
Not: Asıl
devlet ve devletçik sayısı ise, neredeyse 160 civarında. Türkler, devlet
kurmayı da, batırmayı da pek seviyorlar yani.
Eee,
nolcek şimdi?
Kısmetse,
2. TC gelecek amcası…
Bu ticanilerle
ve bu Kürtler’le bu iş epeyi zor amcası…
Ne
devlet türkiyelileşebildi, ne de Kürtler çünkü.
Biz
gelecekbilimci olarak, 2. TC’nin de kısa ömürlü olacağının, kısmetse 4. veya 5.
TC’nin ayakta kalacağını savunuyoruz amcası…
Bu
konuyu yazalı ve yayınlayalı, 10 yılı geçti amcası, isteyen açar bakar
internete…
Dipnot:
Erdoğan,
bu 2 yılı atlatır da, savaşı sürdürüp, seçimleri devreden çıkarırsa, bu 2. TC
öyküsü değişebilir epeyi. Burada kendimize muhalefet şerhimiz olsun.
(11 Şubat 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder