Salı, Şubat 20, 2018

Batan Cumhuriyet’in Edebiyatını ve Estetiko-Politiğini Yazmak

Başından beridir kuramcıydım. Denemeci ve eleştirmendim aynı zamanda. İkisini birleşik kabul etmiştim, 1984 gibi, tümdengelimselce ‘erkin anlatı’ demiştim ikisine birlikte sayarak.
O zaman Cumhuriyet batmamıştı, henüz batırılmamıştı.
1986 gibi karaladığım ve notladığım Türk Edebiyatı eleştirileri başlıkları var, arada göz atarım. Başından beridir, bütünlük açısından aynı çizgideymişim.
O zaman gençtim, yazarları överdim de. Zamanla karanlık görmekten gözlerimin nuru gitti. Yazarları tamama yakın yerer oldum.
Negasyon zaten, tümel felsefenin birincil düşünce araçlarından birisi. Burada yaptığım da zaten, 1. Cumhuriyet’i batırmayı, edebiyatçılar üzerinden değillemek.
Cumhuriyet kalmalıydı savında değiliz, böyle salak sepet batırılmamalıydı ve bunda yazarların da rolü çok savındayız.
Eleştirmenlerin yazarlardan daha çok okuduğunu yıllardır biliyorum. Bizzat da. Bunun kendine göre avantajları var.
Biraz önce, Muzaffer Buyrukçu’nun ‘Arkası Yarın’ başlıklı güncesinin 1972 tarihli olanlarını okuyordum. Halil İbrahim Bahar adına rasladım.
Bugün onun adını kim anımsıyor? Önemli bir dergiyi çıkardı ve şairdi oysa. Az da olsa, edebiyat tarihimizde yeri var oysa.
İşte, eleştirmenin bir işlevi de, böyle zamandışına ve gündemdışına düşen yazarları bulup, yeniden akla getirmek. Hüseyin Cöntürk için zamanında bu yapıldıydı örneğin ve çok da iyi olduydu.
Bugün için, diyelim Feridun Andaç veya Semih Gümüş, yazar veya eleştirmen olarak, Bahar’dan daha yüksek bir edebiyat düzeyinde değiller. Ancak, onların da metinlerinde Bahar’ın adının anıldığını görmedim. Kıbleleri farklı. Yeniden keşfettikleri yazar da duymadık.
Bahar’ın bugün basılı kitabı yok bildiğim kadarıyla. Ne zaman öldüğünü ben de bilmem. Bildiğim, eğer biri orta dönem Türk Edebiyatı tarihini yazacaksa, onun dergisinin nüshalarını bulup derlemelidir.
Oradaki yazarların kaçının bugün adının anımsandığına bakıp, kendisi için ders de çıkarmalıdır. 40-45 yıl oldu yalnızca. Bahar’ın momenti, 1980’de bitirildi.
1 veya 5 yıllığına beylik kazanmak için, abuk subuk şeyler yazmanın veya yayınlamanın gereği yok yani. Moda olan, demode olur yani.
Cumhuriyet ve edebiyatı, biraz da bu nedenle battı ve batıyor yani.
O nedenle, bunları yazıyoruz yani.
Kayıt ve kanıt olmalı yani.
Dipnot:
Güzel bir raslantı örnek olarak, sözü geçen güncede, Ertuğrul Kürkçü’nün 1972’deki yakalanışının gazete haberi alıntısı var ama sıradan birini boş yere polislere gammazlayan, muhbir vatandaş bir lise İngilizce öğretmeni öyküsüne bizzat tanıklık ettikten hemen sonraki sırada.
Kürkçü bugün hala sağ ve hala Türk solu için hala truva atı. Türk solunu yedi bitirdi, Kürt milliyetçiliğini de batırma arzusunda. HDP’nin Ocak-Şubat 2018’deki iç çekişmelerinde kendisinin parmağının olmamasını hayal bile edemiyoruz.
İşte biz, buna alaturka bir Fassbinder Planı diyoruz:
Hani, Maria Braun yaşatacağım derken, kazara habire birilerini öldürür ya, Kürkçü de öyle.
İkisine de sorsanız, ikisi de zemzem kuyusunda duş almıştır ama.
O nedenle de sanat, epeyi zaman tarihi kündeye getirmiştir.
Eleştiri de öyle.

(18 Şubat 2018)

Hiç yorum yok: