Çarşamba, Şubat 28, 2018

Sevgi Yenen’in Beyhude ve Nafile Aşkları ve Yaşamı


Öncelikle Yenen, Soysal değil.
Yenen, anne tarafından Alman kökenli.
Her 2’si de Alman kökenli olan Feyerabend ve Handke’nin her 2’sinin de annesi intihar eder ve ölür. Her ikisi de şöyle der:
Sonunda.
Sonunda. Sözcük bu.
Alaturka Lili Marlene’lerimiz, Yenen için bu sözcüğü kullanacaklarına, abidik gubidik ağıtlar düzmeyi bir halt sayarlar, 40 küsur yıldır. Oysa Yenen’i gömenler, biraz da onlardır.
Yenen’in yaşamını ve eserlerini, yine bir alman kadın, zayıf politik veya apolitik bulur.
Çünkü:
Alman kadınlarında, önceden Rosa Luxemburg vardır, Hannah Arendt vardır, sonradan da Ulrike Meinhof vardır. Birinci ve üçüncü savaş/ım alanında ölmüştür. Arendt ise, Musevi aforozu yiyebilecek bir Musevi eleştirisi ve özeleştirisi yapmış bir Musevi’dir aynı zamanda.
Bizimkilerse melodram takılır hep.
Yaşam ve politik mücadele bölümü böyle.
Eserlerine söz söylemiyoruz: Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu ve Tante Rosa hala severek okuduğumuz kitaplardır.
Aşklarına söz söylüyoruz ama:
Özdemir Nutku ile şahsen tanıştım. Parodi gibi adamdı. Hasbel kader tiyatrocu / kuramcı olmuştu. Erkek olarak tipi de parodi gibi.
Mümtaz Soysal ise, parodi-ötesi oldu. Bir insan herşeyi bu kadar yalan yanlış anlayarak abartabilirdi.
Başar Sabuncu yaşam ufkuma hiç izdüşmedi.
Bu 3 erkek, Yenen’in ünlü aşkları.
Ne yazık ki bula bula bunları bulmuş.
Erkek olarak, yazar olarak, entelektüel olarak, Yenen’den de beyhude ve nafile tipler. Hani, 1. Cumhuriyet’in köküne benzin dökecek veya dinamit koyacak kadar sakar ve beceriksiz tipler.
Tamam, olabilen oydu, bulunabilen buydu ama bunlarla da parodi bile olamıyor aşklar, melokomik oluyor. Mümtaz Soysal’ı aşıktan çok, morg bekçisi rolünde izleyebiliriz sahnede örneğin.
Eğer, Yenen’in aykları bu kadar deşifre olmasaydı, kitaplarda anlatılmasaydı, bu konuya bu kadar derinine girmezdik ama sonuçta bunun yapılması, çıbanın deşilmesi gerekli.
Aşkı alaturka, marazi, sentimental faşist olan birinin, eserleri de dejenerasyona kayar, hep kaydı da zaten.
İşin en ilginci, acısı, tuhafı; Batan 1. Cumhuriyet’in Malları, 1971’den 1980’a cömbür cemaat birlikte yol aldılar ama hep mazlum görümünde. Kimsenin aklına da, lan bunlarda zerrece beyin yok muydu da, hiç ayamadılar duruma?, demek gelmiyor, 47 yıl sonra bile hala.
O nedenle bizimi tezimiz şu:
Bir yazar çıkıp da ortalığa aşık olduğunu söylemese gerekir. Oturup yazar ayrı konu.
Yenen gibi yapınca, kendisi de Lili Marlene / Maria Braun olmuş oluyor ya da Tante Rosa. Luxemburg, Arendt, Meinhof değil.
Bunu notlamak istedik.
Dipnot:
Batıda ötanazi geleneği var. Atay’ın, Yenen’in (Duygu ve Sevgi olarak duble olarak), ölümüne hasta olmadan önceki veya sonraki süneçte, ötanazi ve intihar hakkındaki bilgilerini ve düşüncelerini hiç bilmiyoruz.
Aşklar kayıtlı ama bunlar değil nedense.
(27 Şubat 2018)

Hiç yorum yok: