Öncelikle
Yenen, Soysal değil.
Yenen,
anne tarafından Alman kökenli.
Her 2’si
de Alman kökenli olan Feyerabend ve Handke’nin her 2’sinin de annesi intihar
eder ve ölür. Her ikisi de şöyle der:
Sonunda.
Sonunda.
Sözcük bu.
Alaturka
Lili Marlene’lerimiz, Yenen için bu sözcüğü kullanacaklarına, abidik gubidik
ağıtlar düzmeyi bir halt sayarlar, 40 küsur yıldır. Oysa Yenen’i gömenler,
biraz da onlardır.
Yenen’in
yaşamını ve eserlerini, yine bir alman kadın, zayıf politik veya apolitik
bulur.
Çünkü:
Alman
kadınlarında, önceden Rosa Luxemburg vardır, Hannah Arendt vardır, sonradan da
Ulrike Meinhof vardır. Birinci ve üçüncü savaş/ım alanında ölmüştür. Arendt
ise, Musevi aforozu yiyebilecek bir Musevi eleştirisi ve özeleştirisi yapmış
bir Musevi’dir aynı zamanda.
Bizimkilerse
melodram takılır hep.
Yaşam ve
politik mücadele bölümü böyle.
Eserlerine
söz söylemiyoruz: Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu ve Tante Rosa hala severek
okuduğumuz kitaplardır.
Aşklarına
söz söylüyoruz ama:
Özdemir
Nutku ile şahsen tanıştım. Parodi gibi adamdı. Hasbel kader tiyatrocu / kuramcı
olmuştu. Erkek olarak tipi de parodi gibi.
Mümtaz
Soysal ise, parodi-ötesi oldu. Bir insan herşeyi bu kadar yalan yanlış
anlayarak abartabilirdi.
Başar
Sabuncu yaşam ufkuma hiç izdüşmedi.
Bu 3
erkek, Yenen’in ünlü aşkları.
Ne yazık
ki bula bula bunları bulmuş.
Erkek
olarak, yazar olarak, entelektüel olarak, Yenen’den de beyhude ve nafile
tipler. Hani, 1. Cumhuriyet’in köküne benzin dökecek veya dinamit koyacak kadar
sakar ve beceriksiz tipler.
Tamam,
olabilen oydu, bulunabilen buydu ama bunlarla da parodi bile olamıyor aşklar,
melokomik oluyor. Mümtaz Soysal’ı aşıktan çok, morg bekçisi rolünde
izleyebiliriz sahnede örneğin.
Eğer,
Yenen’in aykları bu kadar deşifre olmasaydı, kitaplarda anlatılmasaydı, bu
konuya bu kadar derinine girmezdik ama sonuçta bunun yapılması, çıbanın
deşilmesi gerekli.
Aşkı alaturka,
marazi, sentimental faşist olan birinin, eserleri de dejenerasyona kayar, hep
kaydı da zaten.
İşin en
ilginci, acısı, tuhafı; Batan 1. Cumhuriyet’in Malları, 1971’den 1980’a cömbür
cemaat birlikte yol aldılar ama hep mazlum görümünde. Kimsenin aklına da, lan
bunlarda zerrece beyin yok muydu da, hiç ayamadılar duruma?, demek gelmiyor, 47
yıl sonra bile hala.
O
nedenle bizimi tezimiz şu:
Bir
yazar çıkıp da ortalığa aşık olduğunu söylemese gerekir. Oturup yazar ayrı
konu.
Yenen
gibi yapınca, kendisi de Lili Marlene / Maria Braun olmuş oluyor ya da Tante
Rosa. Luxemburg, Arendt, Meinhof değil.
Bunu
notlamak istedik.
Dipnot:
Batıda
ötanazi geleneği var. Atay’ın, Yenen’in (Duygu ve Sevgi olarak duble olarak),
ölümüne hasta olmadan önceki veya sonraki süneçte, ötanazi ve intihar
hakkındaki bilgilerini ve düşüncelerini hiç bilmiyoruz.
Aşklar
kayıtlı ama bunlar değil nedense.
(27 Şubat 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder