Çarşamba, Şubat 07, 2018

Bir Kez Daha Buyrukçu ve Günceleri

‘Arkası Yarın’ı bilmem kaçıncı kez okuyorum.
Bu kez en çok Cemal Süreya’lı bölümler ilgimi çekti. Onun yazıyla / sözle insan portrelemesi, daha 1969 gibi varmış ve aynı imiş. Ve çok iyiymiş.
Buyrukçu ve Süreya, benim için 2 kel alaka tip. Hala da kafamda yanyana oturmuyorlar. Ama o zaman onlar birbirine uymuş işte.
Birlikte içmişler, sohbet etmişler, Buyrukçu da bunları kağıda geçirmiş. O günceleri de, Türker Acaroğlu gibi birinin daha o zaman anlaması da ayrı bir anekdot durumu. Buyrukçu’nun neyin peşinde olduğunu gayet açıkseçik görmüş ve dilegetirmiş, hem de onun yüzüne.
Aranot: Bu güncelerin yayınlanandan çok daha fazla olduğuna eminim. Ama onlar bir türlü günışığına çıkamadı hala.
Bu bölüm için övgü.
Sonrası ise yergi.
Tüm alaturka yazarlarda olan, melodram dozu, onda da fazlasıyla var. Yeşilçam filmi mi desem, Kemalettin Tuğcu romanı mı desem, onları böyle yapan her neyse, olayı bir kadere bağlamış gibi.
İşte, 1960-1980 arasıki bu alaturka aydın duygusallığının melodram fonunun 1. Cumhuriyet’i batıran bir sentimental proto-faşizm olduğu kanısına vardım: 1. Cumhuriyet bitip de / bitirilip de, ben mezartaşına ağıt yazmaya başladıktan sonra.
Bu yönüyle Buyrukçu da, Batan Cumhuriyet’in Malları’ndan…
Hem de en malından…
Dipnot:
Ülkemin yazarlarının toprağının çok bereketli olduğu gerçeğini bilirim. O nedenle, bunun tam tersini eylemiş en az 1 kişi bulacağıma eminim. Ki zaten bu metin dizisini, onu bulabilmek için bir arayış olarak da yazıyorum, onu önceden tasvir etmek için gibi bir şey yani…

(5 Şubat 2018)

Hiç yorum yok: