Cuma, Şubat 23, 2018

Salgınlara Doktorların Katkısı


58 yıllık yaşamımın tamamı hastalıklarla dolu geçti. Bunun 55 yılını açıkseçik anımsıyorum. Buradaki en acı anılar, doktorların eliyle hastalıklara itelenmem durumu hakkında idi.
Alaturka doktorlar, bilmez, bilmediğini bilmez insanlar.
Artı:
En yeni bilgisi 30 yıllık.
Kendisine yeni bilgi iletildiğinde, bunu ilkin inkar eder.
Olaya, hep doktor olarak bakar, hasta olarak değil. Ne zaman ki kendisi ağır hasta olur, çok acı çeker, bakış açısı belki değişir, belki değişmez.
Temel tıp kavramlarının ayrımını bilmez. Kendisi mezun olduğunda bu yemini etmiş olmasına karşın, Hipokrat yemini ile Türk yemini arasındaki farkı bilmez örneğin. (Bilene değil, duyana henüz hiç raslamadım.) Deontologlar ve tıp tarihçileri hariç. Ki onların bu konuda yazdığı Türkçe bir kitap var, çoktan yitip gitmiş.
Doktorumuzun en büyük açığı:
İlaçların yan etkilerini ve uzun vadeli etkilerini hiç bilmez. Bu konunu varlığını bile inkar eder.
Türkiye, 1960’larda 4. Dünya ülkesi idi ki hala 3,5.-4. arasında bir yerlerde, 3.’ye çıktı, geri düştü. O koşullarda birçok salgın hastalık vardı. Sonra, ağır ve güçlü ilaçlar kullanıldı. Sonra da, o hastalıklar önce silinip, sonra geri döndü.
Burada WHO’nun da ağır yöntem ve uygulama hataları nedeniyle, 1945-1995 arasındaki 50 yılda Dünya hastalıkları listelemeleri / atlaslamaları feci eksik kaldı. Onu bırakın, temel 50 ölüm nedeni listesi yanlış ve geçersiz. Trafik kazası ve uyuşturucu gibi uygarlıksal nedenler, ölüm nedeni olarak zayıf veya tümüyle geçersiz tanımlı.
Artı, en son Arap Baharı sürecinde görüldü. 1945 sonrasıki savaşçıklar nedeniyleki göçlerdeki (Dünya nüfusunun % 5’i ediyor) mikroorganizma flora / fauna göçleri ve bunların olası etkileri irdelenmedi.
Bu, bir salgınbilim sorunsalı.
Ve TTB daha salgınbilimin ne olduğunu bilmiyor, son açıklamaları bunu gösterdi. Doktorları da öyle. Bizzat doğrudan ve içeriden tanıklık. Örneğin, yeni göçmen Suriyeliler’in neden olduğu ölümler, hiçbir biçimde kayda geçirilmedi ama gözlendi ve susuldu.
Bizim doktorlar virüsbilim de bilmiyorlar.
Onu bırakın, 20 yerine, 500 amino asit olduğunu bile bilmiyorlar.
Virüsbilim, aynı zamanda proteinbilim. Virüslerin tüm etkileri, protein-protein etkilemesi üzerinden ve bu aslında genetiğin alanı.
Diğer bir deyişle, metabolizmanın ve homeostazinin tümüyle sıfırdan tanımlanması gerekiyor artık: Bildiğimiz kaotik / dinamik / katastrofik matematik modeller işin içine katılarak. Çünkü salgınbilim, yalnızca bu matematik modellerle işliyor, olağan istatistikle işlemiyor.
Örneğin, yeni ortaya çıkan her ay grip, gribin sinirleri veya sindirim sistemini ağır etkilemesi durumu, son 4-5 kıştır ağır olarak yaşanırken, doktorlarımız bunu görmezden geldi.
Böylesi bir kendi işlerini yapacaklarına, gidip siyasetle uğraşıyorlar. Siyasetçilerin insanları ölüme yollamasından önce doktorlar, doktorların insanları ölüme yollamasının önüne geçmeliler.
Sorun bu kadar açıkseçik olarak açmazda:
Doktorlarımız hem zeka, hem de bilgi eksikli.
Bilmem kaç yüz bin tane doktor reset edilemez, imha da edilemez. Devredışı bırakılabilir ama. (Bunun casusluk olayındaki istihbarat konusuyla birebir çakışması bir ironi.)
O nedenle biz, salgınbilim konusunda, mümkünse tüm alaturka doktorların devreden çıkarılıp, (eğer varsa) bu işi bilen kadroların dışarıdan getirtilmesi gerektiği kanısındayız.
Grip üzerinden yeni salgın dalgası, Dünya’yı 1350 AB veba salgını katastrofuna benzer bir yıkıma iteliyor çünkü, en geç 2050’de bu olacak, 32 yılımız kaldı pek pek yani. Biz, son 5 yılda Türkiye’de şimdiden binlerce kişinin tanımsız nedenlerle öldüğü savındayız. Bunda da, % 90 doktorların sorumluluğu var, % 10 da halkın / hastanın.
Sokak / alan gözlememiz budur.
Çözüm önerimiz de bellidir.
Ya da:
Tarihin eğitim zayiatı olacak bir kez daha ve biz onu da kayıtlayacağız vakanüvis vakanüvis.
(24 Şubat 2018)

Hiç yorum yok: