Pazar, Şubat 04, 2018

Happy! 1. Sezon 8. Bölüm: Final

O ne özdeyişti te be yav:
“Aynı bokun farklı (sınıflarını / ) katmanlarını keşfedip duruyorum.”
Tıpkı, benim yaptığım gibi…
Farklı sınıfların aynı boku yemesini izleyip duruyorum, tam 55 yıldır…
Bok dediğim, 1. Cumhuriyet’in yok edilmesi herzesi ve/ya boku…
Aynı, popüler kültürün bok olup, tarihin de bok yönüne akması gibi…
Boku ve popüler kültürü izleyince, tarihi de izlemiş vee: Çıkış yolunu / eksodusu görmüş oluyorsun. İzleyebilirsin veya izlemeyebilirsin, ayrı konu.
İşte bunu; ne Benjamin, ne Adorno, ne Lukas, ne de Brecht anlayabildi.
Adorno, o zamanki caz bokunu izleseydi, 1960’larda gelindiğinde, o bok cazdan etno-caz üzerinden Dünya Müziği safkanlığının ve özel örnek olarak da Piazzolla tango-cazı’nın yaratıldığını izleyebilirdi.
Benjamin, pasajların semantik izleğini izleseydi, bir komünistin neden gökdeleni icat ettiğini ve aynı komünistin nasıl olup da, Rosa’nın mezarını inşa ettiğini izlerdi.
Lukas ise, ne O. Henry’yi, ne de Jack London’ı izlek seçebildi. Veya Poe’yu, veya Shelley’i, veya Verne’i, veya Doyle’u…
Boku yeyip de, ondan zehirlenmemek için, 3 önkoşul var:
Bir: Makul bir sırayla ve miktarda yiyerek, ona karşı bağışıklık kazanmak. Tıpkı bir zehirle yapılacağı gibi.
İki: Onu deşifre etmeyi ve damıtmayı birlikte yapabilmek.
Üç: O yerzanlardaki tüm popüler kültür ürünlerini çalışabilmek ve tüketebilmek: Arabesk varsa, rep de vardır gibi; bilimkurgu varsa, porno da vardır gibi.
‘Happy1’de bu, 3 popüler kültür klişesi tüketilerek ve metamorfozlanarak yapılıyor:
Bir: Kitle iletişim araçları, iki: çocukluğun saflığı ve masalsılığı ki buradan ilginç bir fantastik janrı altalanı icat ediliyor ki bu Tim Burton’unkuni çok yakın ama onun kadar kara değil, daha çok komik, kara-komik, üç: iyi-kötü mücadelesi.
Ve bokun adına, açıkça bok deniyor.
Ne boktu ama.
Bitmedi devamı var ama.

(4 Ocak 2018)

Hiç yorum yok: