Bu
metin, benim için birkaç açıdan şaşırtıcı oldu:
Bir:
Kıvanç, bu bilgilere nasıl sahip olmuş? Son birkaç yılda konuyu içeriden yazan
Aydın Selcen ve Fehim Taştekin, bunu böyle hiç yazmadı.
İki:
Onun TC’yi değillemek için yazdığı metin, savaş taktiği açısından TC’yi haklı
çıkarıyor. Bunu görmemiş mi?
Üç: Beni
haklı çıkaran panorama ise şu: Eğer, gerçekten bu kabileler gerçekten oradaysa,
bu savaş birkaç yüz yıl daha sürer. Örneğin, sözkonusu edilenlerin bir bölümü 3
bin yıldır savaşan halklar olan Orta Asyalılar. Dün şamanlık için, bugün şeriat
için, aynı takıntıyla savaşabilen halklar, sözkonusu edilenler.
Dört:
ABD ve Rusya, bu bilgilerin ne kadarına sahip acaba? Eğer bu bilgiler
geçerliyse, ayvayı koçanıyla yediler demektir. En basitinden o kalıcı sanılan
üsler, bu halklar tarafından habire vurulur ve olay aynen Afganistan kilidine
döner.
Beş:
Bizim
2001 momentli silahsız savaşımız, olmuş sana 2018 momentli tam imhasal,
topyekun, amaçsız- anlamsız-nedensiz
savaş. Bu, Hasan Sabbah döngüsünü veya Cengiz Han dalgasını aşan yıkım gücünde
bir girdap.
Dönelim
başa ve bakalım Kıvanç neler demiş:
“Aileleriyle
birlikte on bin kişiyi bulan nüfuslarıyla Uygurlar, her şeylerini satıp savıp,
terk edip, kimisi TC yardımıyla Suriye’ye gelmiş, buraya yerleşmiş bir kitle.
Ankara ile ilişkileri hep dostça oldu; ne var ki, bildiğiniz El-Kaide’ci ve Taliban’cı
bu insanlar.”
Bu 1
kabile mi, daha çok kabile mi demek, onu yazmamış Kıvanç ama 10 bin kişilik
kabile fazla büyük gibi.
“Bu
bozulmanın bir zamandır inşa edilen zemini de var: Türkiye, HTŞ bünyesindeki
örgüt ve grupların ne kadarını becerebiliyorsa o kadarını oradan kopartıp, daha
sonra masaya oturtulabilir muhalefete katmayı amaçlayan bir örtülü faaliyet de
yürütüyor. Bu, Astana’da Ankara’ya verilmiş görevlerden. Yaklaşık bir buçuk
senedir art arda HTŞ önde gelenlerini hedef alan suikastlar, İHA ve bombalı
araç saldırılarının kimin marifeti olduğu ise hâlâ belirsiz.”
Bizim
tahminimiz, bunun zaten 5 yıldır aşağı yukarı tüm gruplar için ve arasında
olduğu, çünkü hiç olmadık kaynaklar, bunu anımsatan bilgiler veregeldi.
Grupların
kişi sayısı, adı, tuttuğu taraf, neyi savunduğu sürekli değişti ve bunun
100-150 grup kadar olduğu dışında, kesin kayıtlı hiçbir bilgi yok.
“Cihatçılar
arası savaşta da taraf olmaya doğru
Suriye
savaşının devletlerarası platformundaki didişmelerin, Suriye rejimi ile silahlı
muhalifleri arasındaki iç savaş düzleminde cereyan eden boğuşmanın yanı sıra,
üçüncü bir düzlemde de, Ankara artık bir (f)aktör: cihatçılar arası yerel
iktidar mücadelesi.”
Burada
Kıvanç’ı açıkça eleştirebiliriz:
Biz;
Taliban’dan (en son bittiği önesürülen) IŞİD’e dekki onlarca halkalık İslam
terörü silsilesinin / zincirinin, onu yaratıp sürdürenlerden muaf ve azat bir
yıkım süreci olduğu savındayız.
Bu,
zamanında tüm Haçlı Seferi dizisinde de aynen yaşandı. Kimin kime neden
saldırdığı, nereden gelinip, nereye gidildiği bile belli olmadı. Savaş için savaş gibi bir durum oldu.
Neden
böyle oldu peki?
Tüm AB,
400-1500 arasında, 1.100 yıllık bir girdaba girdi; 800, 1200 ve 1350 ile oradan
çıkamadı ve daha derine itildi ve ancak 1500’de yeniden fetih ve sömürgecilik
ile çıkış gelebildi.
İslam
için ne bu kadar zaman, ne bu kadar mekan, ne de bu kadar tarih libidosu var buna yetecek.
TC ise,
emperyalist olacak. Bunu, kendi ülkesini emperyalistlere peşkeş çekenler ve
kendisini besleyen elleri ısıranlar olarak becerecek. Muhafazakarların böyle
becerileri mevcut: İngiltere’de sol-muhafazakar iktidar, eski sömürgesi olan
ABD’ye kendi ülkesini yeni sömürge yaptıydı örneğin.
TC
emperyalist olacağı için, çok acaip rotalardan geçti, geçiyor, geçecek de gibi.
İç savaş, bunların en acaibi değil, çünkü Batı ülkeleri de benzerini yaşamıştı.
Seçim ertelemesi, acaiplerden biri olabilir, meclisteki 5 partinin 5’inin de
savaşı desteklemesi şimdilik en acaibi.
Kıvanç’ta
tarih bilinci ve Dünya Sistemi atlası yok. Parçaları bütündeki yerlerine
oturtamıyor, ağaca bakarken ormanı göremiyor ve görse de dilegetiremez, onun
yerine tersini dilegetirmeye çabalarken düzünü anlatmış.
En son
Kıvanç momenti saptaması şu:
“Heyet
Tahrir el-Şam (HTŞ) örgütü, bir “resmî” açıklama yayımladı ve Ankara’nın,
hâlihazırda Efrin’de YPG’ye karşı savaşa sürdüğü ÖSO’cuları İdlib’e sokarak,
kendisine karşı savaştıracağını ileri sürdü.
Bu tam
da, “ay çok karışık, hiç anlamıyorum”culara haklılık kanıtı oluşturabilecek
cinsten bir durum.”
Anlamayacak
bir şey yok.
Rusya ve
ABD, TC’yi savaşa sokup kullandığını sanıyor; TC ise, cihatçılara öyle
yaptığını sanıyor. Libya’da olup bitenleri hepsi görmezden geliyor: Kimse
kalıcı ve sabit mekanlı iktidar değil orada.
Artı
not:
Biz,
2000’de TC’nin Hizbullah’ı kullanabildiğini falan da sanmıyoruz. Zamanında PKK
için aynısı söylense de, onu da sanmıyoruz. Hepsinin verdiği hasarlar belli.
Burada
en ironik saçmalık:
Satılık-paralı
bir askerin bile herhangi bir anda kimin ve hangi hedef için savaştığı
bellidir. Bu cihatçılarınki ise belli değil. Ülkeyi parçalayamazlar, ülke
kuramazlar, iktidarları kısa ve geçici, savaşçıları ve malzemeleri geçici.
Nükleer kirli silah kullanabilecek zekaları, bilgileri, cesaretleri yok.
E,
noluyor?
Kördöğüşü.
İtiş kakış.
Kıvanç,
böyle bir saçmalığın en ince ayrıntılarını bilgilemiş sürpriz olarak. Bu
bilgileri nasıl aldığını gerçekten merak ettim.
Dipnot:
Bir kişi
hakkındaki bir metnimizde ilk kez, ne olumlu, ne olumsuz, hatta ne de soru kipi
kullanmadık, kullanamadık.
Şimdilik,
‘ne yav bu?’ modundayız.
Ve
duruma hem ağlıyoruz, hem gülüyoruz.
Bu
süreç, gerçekten tarihteki bazı ilk saçmalıklardan oldu, oluyor, olacak gibi.
Sonnot:
Tarihsel
düğüm momenti, Ankara / Gordiom
düğümünün akışkan girdabı olsa da, kesilerek çözülür: Ya savaşanları
çıkarırsın oradan, ya da daha kalabalıkları yığarsın oraya.
(24 Şubat 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder