Pazar, Şubat 25, 2018

Ümit Kıvanç’ın Suriye 24.02.18 Panoraması


Bu metin, benim için birkaç açıdan şaşırtıcı oldu:
Bir: Kıvanç, bu bilgilere nasıl sahip olmuş? Son birkaç yılda konuyu içeriden yazan Aydın Selcen ve Fehim Taştekin, bunu böyle hiç yazmadı.
İki: Onun TC’yi değillemek için yazdığı metin, savaş taktiği açısından TC’yi haklı çıkarıyor. Bunu görmemiş mi?
Üç: Beni haklı çıkaran panorama ise şu: Eğer, gerçekten bu kabileler gerçekten oradaysa, bu savaş birkaç yüz yıl daha sürer. Örneğin, sözkonusu edilenlerin bir bölümü 3 bin yıldır savaşan halklar olan Orta Asyalılar. Dün şamanlık için, bugün şeriat için, aynı takıntıyla savaşabilen halklar, sözkonusu edilenler.
Dört: ABD ve Rusya, bu bilgilerin ne kadarına sahip acaba? Eğer bu bilgiler geçerliyse, ayvayı koçanıyla yediler demektir. En basitinden o kalıcı sanılan üsler, bu halklar tarafından habire vurulur ve olay aynen Afganistan kilidine döner.
Beş:
Bizim 2001 momentli silahsız savaşımız, olmuş sana 2018 momentli tam imhasal, topyekun, amaçsız- anlamsız-nedensiz savaş. Bu, Hasan Sabbah döngüsünü veya Cengiz Han dalgasını aşan yıkım gücünde bir girdap.
Dönelim başa ve bakalım Kıvanç neler demiş:
“Aileleriyle birlikte on bin kişiyi bulan nüfuslarıyla Uygurlar, her şeylerini satıp savıp, terk edip, kimisi TC yardımıyla Suriye’ye gelmiş, buraya yerleşmiş bir kitle. Ankara ile ilişkileri hep dostça oldu; ne var ki, bildiğiniz El-Kaide’ci ve Taliban’cı bu insanlar.”
Bu 1 kabile mi, daha çok kabile mi demek, onu yazmamış Kıvanç ama 10 bin kişilik kabile fazla büyük gibi.
“Bu bozulmanın bir zamandır inşa edilen zemini de var: Türkiye, HTŞ bünyesindeki örgüt ve grupların ne kadarını becerebiliyorsa o kadarını oradan kopartıp, daha sonra masaya oturtulabilir muhalefete katmayı amaçlayan bir örtülü faaliyet de yürütüyor. Bu, Astana’da Ankara’ya verilmiş görevlerden. Yaklaşık bir buçuk senedir art arda HTŞ önde gelenlerini hedef alan suikastlar, İHA ve bombalı araç saldırılarının kimin marifeti olduğu ise hâlâ belirsiz.”
Bizim tahminimiz, bunun zaten 5 yıldır aşağı yukarı tüm gruplar için ve arasında olduğu, çünkü hiç olmadık kaynaklar, bunu anımsatan bilgiler veregeldi.
Grupların kişi sayısı, adı, tuttuğu taraf, neyi savunduğu sürekli değişti ve bunun 100-150 grup kadar olduğu dışında, kesin kayıtlı hiçbir bilgi yok.
Cihatçılar arası savaşta da taraf olmaya doğru
Suriye savaşının devletlerarası platformundaki didişmelerin, Suriye rejimi ile silahlı muhalifleri arasındaki iç savaş düzleminde cereyan eden boğuşmanın yanı sıra, üçüncü bir düzlemde de, Ankara artık bir (f)aktör: cihatçılar arası yerel iktidar mücadelesi.”
Burada Kıvanç’ı açıkça eleştirebiliriz:
Biz; Taliban’dan (en son bittiği önesürülen) IŞİD’e dekki onlarca halkalık İslam terörü silsilesinin / zincirinin, onu yaratıp sürdürenlerden muaf ve azat bir yıkım süreci olduğu savındayız.
Bu, zamanında tüm Haçlı Seferi dizisinde de aynen yaşandı. Kimin kime neden saldırdığı, nereden gelinip, nereye gidildiği bile belli olmadı. Savaş için savaş gibi bir durum oldu.
Neden böyle oldu peki?
Tüm AB, 400-1500 arasında, 1.100 yıllık bir girdaba girdi; 800, 1200 ve 1350 ile oradan çıkamadı ve daha derine itildi ve ancak 1500’de yeniden fetih ve sömürgecilik ile çıkış gelebildi.
İslam için ne bu kadar zaman, ne bu kadar mekan, ne de bu kadar tarih libidosu var buna yetecek.
TC ise, emperyalist olacak. Bunu, kendi ülkesini emperyalistlere peşkeş çekenler ve kendisini besleyen elleri ısıranlar olarak becerecek. Muhafazakarların böyle becerileri mevcut: İngiltere’de sol-muhafazakar iktidar, eski sömürgesi olan ABD’ye kendi ülkesini yeni sömürge yaptıydı örneğin.
TC emperyalist olacağı için, çok acaip rotalardan geçti, geçiyor, geçecek de gibi. İç savaş, bunların en acaibi değil, çünkü Batı ülkeleri de benzerini yaşamıştı. Seçim ertelemesi, acaiplerden biri olabilir, meclisteki 5 partinin 5’inin de savaşı desteklemesi şimdilik en acaibi.
Kıvanç’ta tarih bilinci ve Dünya Sistemi atlası yok. Parçaları bütündeki yerlerine oturtamıyor, ağaca bakarken ormanı göremiyor ve görse de dilegetiremez, onun yerine tersini dilegetirmeye çabalarken düzünü anlatmış.
En son Kıvanç momenti saptaması şu:
“Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) örgütü, bir “resmî” açıklama yayımladı ve Ankara’nın, hâlihazırda Efrin’de YPG’ye karşı savaşa sürdüğü ÖSO’cuları İdlib’e sokarak, kendisine karşı savaştıracağını ileri sürdü.
Bu tam da, “ay çok karışık, hiç anlamıyorum”culara haklılık kanıtı oluşturabilecek cinsten bir durum.”
Anlamayacak bir şey yok.
Rusya ve ABD, TC’yi savaşa sokup kullandığını sanıyor; TC ise, cihatçılara öyle yaptığını sanıyor. Libya’da olup bitenleri hepsi görmezden geliyor: Kimse kalıcı ve sabit mekanlı iktidar değil orada.
Artı not:
Biz, 2000’de TC’nin Hizbullah’ı kullanabildiğini falan da sanmıyoruz. Zamanında PKK için aynısı söylense de, onu da sanmıyoruz. Hepsinin verdiği hasarlar belli.
Burada en ironik saçmalık:
Satılık-paralı bir askerin bile herhangi bir anda kimin ve hangi hedef için savaştığı bellidir. Bu cihatçılarınki ise belli değil. Ülkeyi parçalayamazlar, ülke kuramazlar, iktidarları kısa ve geçici, savaşçıları ve malzemeleri geçici. Nükleer kirli silah kullanabilecek zekaları, bilgileri, cesaretleri yok.
E, noluyor?
Kördöğüşü. İtiş kakış.
Kıvanç, böyle bir saçmalığın en ince ayrıntılarını bilgilemiş sürpriz olarak. Bu bilgileri nasıl aldığını gerçekten merak ettim.
Dipnot:
Bir kişi hakkındaki bir metnimizde ilk kez, ne olumlu, ne olumsuz, hatta ne de soru kipi kullanmadık, kullanamadık.
Şimdilik, ‘ne yav bu?’ modundayız.
Ve duruma hem ağlıyoruz, hem gülüyoruz.
Bu süreç, gerçekten tarihteki bazı ilk saçmalıklardan oldu, oluyor, olacak gibi.
Sonnot:
Tarihsel düğüm momenti, Ankara / Gordiom düğümünün akışkan girdabı olsa da, kesilerek çözülür: Ya savaşanları çıkarırsın oradan, ya da daha kalabalıkları yığarsın oraya.
(24 Şubat 2018)

Hiç yorum yok: