Cuma, Şubat 16, 2018

Homo Posterus, Savaşçılık, Poliyalektik

Benim için bu, Homo Sapiens üzerinden de dahil olmak üzere, hep böyle olmuş ama bunu bu biçimde dilegetirmemişim gibi.
Şizofrenim (3 yaş) ve gelecekbilimciliğim (14 yaş) üzerinden, zaten kendimi hep insan-değil olarak tanımladım.
Transhümanizm, posthümanizm, metahümanizm üzerinden bunlar, zaten yaklaşık 20 yıldır global konsensusta yer almakta.
Geriye doğru baktığımızda ise; Batı’da Aristo, mantık üzerinden batılı / analitik diyalektiği, Thucydides, Peloponnes Savaşları üzerinden tarihi ve savaşı yazmış, 2.500 yıl önce. Doğu’da ise, yine aynı döneme ait, Sun Tzu’nun Savaş Sanatı’sı, Sun Bin’in ona şerhi ve Lao Tzu’nun doğulu / sentetik diyalektiği vardı.
Benim için savaşçılık hep poliyalektik olageldi. Çünkü, hep insanı yenmeye çabaladım ve bunun için yaratabildiğim tek mantıksal araç poliyalektik (1990) oldu.
Burada durum, Conan’ın dediği gibi:
Ya sen, ya onlar. Gerisi ayrıntı.
58 yaşımda ve hala sağ olduğuma göre, bu uzun savaş maratonunu ben kazanmışım denebilir belki, denmeyebilir, denemeyebilir de belki.
Ayrıca poliyalektik, mantık savaşında çok önemli bir zihin aracı ve silahı. Diğerleri, hep parçalar olarak işe yarıyor ama poliyalektik, en eksik durumuyla bile, silah olarak çalıştı.
Zaten Aristo dogmasına / paradigmasına veya herhangi başka bir diğerine karşı çıktığında, insanlarla otomatikman savaşa girmişsin demektir. Çünkü, anında seni öldürmeye kalkıyorlar, farklı ve yeni bir söz söylediğin için. Zaman geçince de, o düşünceyi benimseyip, sana satmaya kalkıyorlar.
Ancak, yaşam bitimli ve yaşlılık zihni bitirici. O nedenle bir insanın veya insan-öte’nin sonul yengisi sözkonusu değil. Benim için de değil. Mümkün olduğunca az acı çekerek ölmek, tek dileğim şu sıralar.
Ondan sonrası, bizden önce ölmüş ustalarımızdan öğrendiklerimiz gibi, bizden sonrakilerin de bizden öğrenecekleri demek.

(16 Şubat 2018)

Hiç yorum yok: