Diktatörlerin
parodileşmesi böyle bir şey. Trump böyle bir şey.
Bu, yinelenen trajedilerin komedileşmesi
tanımıyla daha önce de bilinen bir şeydi.
Bu,
bilimkurguda Vonnegut’vari absürd komedi
veya groteskleştirilmiş şiddet
ile de ifade edilmişti.
En başa
dönersek:
Ütopya,
bir cennet midir veya bir dram mıdır?
Distopya,
bir cehennem midir veya bir trajedi midir?
Bunların
durum saptamaları da göreli, yanıtlar da göreli.
En
basitinden şu:
Herhangi
bir yerzamanın hegemon popüler kültürüne göre, diyelim nüfusun % 10’u için
ütopya olan bir şey, en az % 10’u için de distopyadır ve tersi de.
Buradaki
gibi, % 80 içinse, ne ütopya, ne de distopya vardır veya olamaz ve bizce asıl
trajedi de budur: Ölümcül ayırtsızlık, cennete veya cehenneme karşı bile,
tektanrılı durumlarda bile. Artı bu, bugünlerdeki fiili Allah – Tanrı / Yehova
korkusuzluğuyla da / aldırışsızlığıyla da çakışır.
İlk uzay
devleti Asgardia 2015’te kuruldu. 2017’de uzay krallığı oldu. Uzayda bir krallık: İşte bu, melokomik
kılınmış bir distopyadır.
Tarihsel göreli çöküş dönemlerinde bu türden olaylar daha çok
görülür:
Bir
önceki kültürel mod tanım veri tabanı
silinirken, yenisi de henüz kurulamadığı için, beyazlar ve siyahlar, ütopyalar
ve distopyalar birbirine karışır. Ya da, tez antitezi kılınır, yalnızca fiilen
ama. Fikren ise, zaten tezin antitezliği, Doğu diyalektiğinde baştan
tanımlıdır.
Bu arada
asıl trajedi, AB’nin şu anki momenti gibi, bilimsiz – sanatsız / düşünsüz nolektik durumudur. Not: Nolektik,
aslında 0’ın da bir sayı olması üzerinden, poliyalektiğe dahil bir tanımdır
genel panoramada.
Bu da,
ütopyanın ve distopyanın ortadan kalktığı, nolektik bir durumu imler.
Buradan
çıkacak sonuç da şu olur:
Nasıl ki
çöküş dönemlerinde, devletlerin sayısı artarken güçleri azalıyorsa; yine aynı
çöküş dönemlerinde ütopyaların ve distopyaların sayısı artarken, tanım içleri
boşalır ve güçsüzleşir.
Asgardia
da, böylesi bir boş-tanımlı ütopyamsı
oldu.
Dipnot:
İkircikli ütopya ile boş-tanımlı ütopyamsı, kimi
zaman birbirinden ayırdedilemeyecek kadar birbirine benzeyebilir:
Le Guin’in taoist anarşist
ikircikli ütopyası
ile Delaney’nin anarşist seksist ikircikli ütopyası, birbirine çok yakın durur
ama birbirine karşıttır.
Le
Guin’in taoist anarşist ikircikli ütopyası ile yine Le Guin’in ‘daima eve
dönüş’çü matriyarkal faşizmi de
yanyana ve içiçe durur, hatta onda bunlar mozaik
genetik ikizdir.
Buradan
çıkacak tek sonuç, işin kategorik
geometrisinin fraktal olduğudur. Malumunuz, fraktalın fraktal sınırları,
yine göreli tanımlı olarak çizilir, yani o sınırları, konturları ve tonlamaları
değiştirebilirsiniz kolayca. Veya sizin denetiminiz olmadan onlar kayabilir
kendiliğinden tarih ve kültür içinde.
(28 Şubat 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder