Çarşamba, Şubat 28, 2018

Distopyaların Melokomikleşmesi


Diktatörlerin parodileşmesi böyle bir şey. Trump böyle bir şey.
Bu, yinelenen trajedilerin komedileşmesi tanımıyla daha önce de bilinen bir şeydi.
Bu, bilimkurguda Vonnegut’vari absürd komedi veya groteskleştirilmiş şiddet ile de ifade edilmişti.
En başa dönersek:
Ütopya, bir cennet midir veya bir dram mıdır?
Distopya, bir cehennem midir veya bir trajedi midir?
Bunların durum saptamaları da göreli, yanıtlar da göreli.
En basitinden şu:
Herhangi bir yerzamanın hegemon popüler kültürüne göre, diyelim nüfusun % 10’u için ütopya olan bir şey, en az % 10’u için de distopyadır ve tersi de.
Buradaki gibi, % 80 içinse, ne ütopya, ne de distopya vardır veya olamaz ve bizce asıl trajedi de budur: Ölümcül ayırtsızlık, cennete veya cehenneme karşı bile, tektanrılı durumlarda bile. Artı bu, bugünlerdeki fiili Allah – Tanrı / Yehova korkusuzluğuyla da / aldırışsızlığıyla da çakışır.
İlk uzay devleti Asgardia 2015’te kuruldu. 2017’de uzay krallığı oldu. Uzayda bir krallık: İşte bu, melokomik kılınmış bir distopyadır.
Tarihsel göreli çöküş dönemlerinde bu türden olaylar daha çok görülür:
Bir önceki kültürel mod tanım veri tabanı silinirken, yenisi de henüz kurulamadığı için, beyazlar ve siyahlar, ütopyalar ve distopyalar birbirine karışır. Ya da, tez antitezi kılınır, yalnızca fiilen ama. Fikren ise, zaten tezin antitezliği, Doğu diyalektiğinde baştan tanımlıdır.
Bu arada asıl trajedi, AB’nin şu anki momenti gibi, bilimsiz – sanatsız / düşünsüz nolektik durumudur. Not: Nolektik, aslında 0’ın da bir sayı olması üzerinden, poliyalektiğe dahil bir tanımdır genel panoramada.
Bu da, ütopyanın ve distopyanın ortadan kalktığı, nolektik bir durumu imler.
Buradan çıkacak sonuç da şu olur:
Nasıl ki çöküş dönemlerinde, devletlerin sayısı artarken güçleri azalıyorsa; yine aynı çöküş dönemlerinde ütopyaların ve distopyaların sayısı artarken, tanım içleri boşalır ve güçsüzleşir.
Asgardia da, böylesi bir boş-tanımlı ütopyamsı oldu.
Dipnot:
İkircikli ütopya ile boş-tanımlı ütopyamsı, kimi zaman birbirinden ayırdedilemeyecek kadar birbirine benzeyebilir:
Le Guin’in taoist anarşist ikircikli ütopyası ile Delaney’nin anarşist seksist ikircikli ütopyası, birbirine çok yakın durur ama birbirine karşıttır.
Le Guin’in taoist anarşist ikircikli ütopyası ile yine Le Guin’in ‘daima eve dönüş’çü matriyarkal faşizmi de yanyana ve içiçe durur, hatta onda bunlar mozaik genetik ikizdir.
Buradan çıkacak tek sonuç, işin kategorik geometrisinin fraktal olduğudur. Malumunuz, fraktalın fraktal sınırları, yine göreli tanımlı olarak çizilir, yani o sınırları, konturları ve tonlamaları değiştirebilirsiniz kolayca. Veya sizin denetiminiz olmadan onlar kayabilir kendiliğinden tarih ve kültür içinde.
(28 Şubat 2018)

Hiç yorum yok: