Bu
konuyla ilk kez, John le Carre’nin casusluk romanlarında karşılaştım:
SSCB
için ölesiye casusluk yapan İngilizler ve İngiltere için ölesiye casusluk yapan
SSCB’liler birarada: Aynı zaman diliminde.
Burada
bir yamukluk yok mu?
Yıl 1990
gibi idi bunu düşündüğümde.
Bu
konuyu, 2013 gibi Blacklist ele almış:
Eski bir
FBI ajanı, bir nedenle, yeni kriminal / terörist danışmanı olur. Uluslararası
ama. Sonra bir nedenle, kendince en önemli 20 kriminali / casusu yakalamak
için, geriye dönüp, FBI’a teslim olur.
Gerçek
durumda, FBI ve CIA dahil, 19 ABD güvenlik devlet kurumu vardır. Bunların
hepsi, birbirine karşı da çalışır. Yani, bir FB ajaın bir CIA ajanı tarafından
öldürülebilir ve tersi de. Oldu da.
Her
zamanın hegemon-moda-muktedir istihbarat
odağı farklıdır. FBI 1950’lerde, CIA 1970’lerde zirvedeydi. NSA bir süre
CIA’yi solladı ama şimdi o da ekarte gibi. 2018’in hegemonu karda yürüyüp iz
bırakmaz, ne zamanki demode olur, ajanları anılarını ve romanlar yazmaya
başlar. MI 5 ve MI 6 için de bu böyledir. Biz de böylece onların kirli
çamaşırlarını ayıklanmış olarak görürüz. Gerisini okumak da, eleştirmen işi.
2018
gibi; ‘Modern Cihad / Napollonieri’ kitabı okuması üzerinden; terörist, mafya,
kontra-terörist, ÇÜŞ japon kale orjisi
üzerine metinler yazdık.
Le
Carre, bunu ‘Oyunun Sonu’ kitabında eksik açımlar. ÇÜŞ’ler, FBI’yı da, CIA’yi
de, taa 1950’lerde bile kullanıyordu ve manipüle ediyordu. Yani, kendi öldürme
işlerinde bile, onların adamlarını tetikçi olarak kullanıyorlardı.
Bu
ayakçılık durumu, bizim Filistin’de FKÖ tarafından eğitilen solcularımızda,
68’liler de ve 78’lilerde var: 50 yıl sonra bile hala duruma ayamamışlar:
Kendilerinin ayakçı ve peçeteci
olarak kullanıldığına yani.
Sonra
bir otobiyografi okudum: Mehmet Rauf Tamer, eski bir TKP’li. 1949’da
Türkiye’den Bulgaristan’a kaçmış. Salih Acar da, 1950’de Bulgaristan’dan
Türkiye’ye kaçmış. 70 yıllık öyküler bunlar ve gerçek. Kurmaca değil.
Ama en
başta sözünü ettiğim, Le Carre romanı
kahramanları kadar da kurmaca biyografileri
mevcut.
İşte bu
durum, bu son 2 dizide, 2013 ve 2018 momentli olarak açıkça anlatılıyor.
Bu, iyi-kötü kontrastının kaldırıldığı,
1990’lardan beridirki estetiko-politik ilk novum ve yeni moment.
Gerçeğin
simülasyonu olarak roman ve dizi, gerçek öykülerden daha gerçek öyküler
kurguluyor. Ve biz, onlardan yaşamdan
öğrendiğimizden daha çok bilgi ediniyoruz, çünkü genelleme ve denklem kurma olanağımız oluyor.
Altered
Carbon konuyu, daha başta dağıttı ama Blacklist iyi gidiyor.
Yepyeni
bir durum daha var Blacklist’te:
Bir
eylemci / alan adamı, ilk kez kuramcı olup, daha genel denklemler kurup, öznel
/ tüzel / nesnel tüm tarafları (mafyayı, kriminalleri, ÇÜŞ’leri, devleti, suçu,
yasayı, kontra-terörü, terörü) kullanabiliyor.
Makyavelli-Neçayef
özdeşliği, açımlanıyor ilk kez.
Bir
yolla ama. Bir ve yalnız bir yolla. Henüz tüm yolları çatallanan bahçe (ama labirent veya arena değil, karar
ağacı) haritalanmıyor.
Onu da
biz yapıyoruz işte.
(20 Şubat 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder