Cuma, Ocak 19, 2018

Alev Alatlı ve Dörtlemesi

1990 gibi bu roman dizisi, çoksatar olduydu.
Bir gün dizi elime geçti, oturup, hızlı okudum.
‘Batan Cumhuriyet’in Malları’ dizisi için, çok uygun bir simgeleme olduğunu düşündüğüm bir alternatif / eleştirel okuma izlenimim oluştu:
Eşcinsel ve dünyevi tarikatçı bir kadınla, 1980 sonrasında liboşlaşmış eski solcu bir bol kıllı erkek, İstanbul’un herhangi bir yerindeki arsaları deve etmek için işbirliğine girerler.
Konunun asıl fon öyküsü budur.
Romanda bu ikisi habire konuşurlar ve parlak abuk subuk laflar ederler. Kendilerince, Dünya konjonktürü analizleri yaparlar ama yaptıkları yalnızca çalınan minareye kılıf uydurmaktır.
İnsan-yazar Alatlı’nın negasyonu işte burada devreye giriyor:
İster kurmaca, ister gerçek o tiplemelerle, ister gerçek yaşam, ister roman içinde, gayet işbirliği ve olumlama tutumu içindedir kendisi, hem yazar olarak, hem insan olarak.
Kitabı okuduğum yıllarda dilim henüz tam yırtıklaşmamıştı.
Kitabı okuduktan sonra, tesadüfen ayın zamanda o kitapları okuyan biri, kitaplarla ilgili izlenimimi sordu. Ben de ona, tarikatçı-eşcinsel ikilisini söyledim. Durdu durdu, kendisinin de öyle düşünmüş olduğunu ama bunu bu kadar açıkseçik sözcüklere dökmekten kaçınacağını söyledi.
Şimdi, dilim daha yırtık ve daha açıkseçik.
Eh, İstanbul’un nasıl parsellendiği belli. Eh, dünyevileşen İslam’ın cüzdan ve uçkur üzerinden nasıl engizitörleştiği belli.
O zaman anlatılan öykü, bunun yalnızca 35 yıl öncesi, yani dakka bir gol bir, Özal sahaya girdi momenti: Aşıklar Tepesi gitti gidiyor, saattıımmm, momenti yani. İstanbul, o zaman 3-3,5 milyondu, şimdilerde 18-21 milyon: 6 katı yani. 15 milyonu köyden indirip şehire getirip, kanlarını emip, 5 5’ine de sınıf atlattırıp, apartman diktirme sürecinin ‘32 kısım tekmili birden’inin ilk kısmı idi bu uzun hacimli roman dizisi.
Alatlı, o zamanlar çoksatar olup, geçici olarak ünlü olmuşsa da, asla ve kata bir Ahmet Altan çıkışını yaşamadı. Oysa, yaşıt sayılırlar.
Sonra, erken depar atan çabuk yorulur oldu. Alatlı da yarıştan düştü. Şimdilerde beşinci sınıf / sıralamada akilimsi muamelesi görüyor.
Ancak, 25 yıldır merak eder dururum:
Bu rezilliği yaptığına değdiğini hiç düşünebildi mi, hatalarının sefasını sürebildi mi acaba?
Ahmet Altan’dan onun zamanında yediği hurmaların çekirdeklerini fitil fitil geri çıkardıkları düşünülürse, yanıtın olumsuz olasılığı yüksek diye düşünürüm.

(17 Ocak 2018)

Hiç yorum yok: