1990
gibi bu roman dizisi, çoksatar olduydu.
Bir gün
dizi elime geçti, oturup, hızlı okudum.
‘Batan
Cumhuriyet’in Malları’ dizisi için, çok uygun bir simgeleme olduğunu düşündüğüm
bir alternatif / eleştirel okuma izlenimim oluştu:
Eşcinsel
ve dünyevi tarikatçı bir kadınla, 1980 sonrasında liboşlaşmış eski solcu bir
bol kıllı erkek, İstanbul’un herhangi bir yerindeki arsaları deve etmek için
işbirliğine girerler.
Konunun
asıl fon öyküsü budur.
Romanda
bu ikisi habire konuşurlar ve parlak abuk subuk laflar ederler. Kendilerince,
Dünya konjonktürü analizleri yaparlar ama yaptıkları yalnızca çalınan minareye
kılıf uydurmaktır.
İnsan-yazar
Alatlı’nın negasyonu işte burada devreye giriyor:
İster
kurmaca, ister gerçek o tiplemelerle, ister gerçek yaşam, ister roman içinde,
gayet işbirliği ve olumlama tutumu içindedir kendisi, hem yazar olarak, hem
insan olarak.
Kitabı
okuduğum yıllarda dilim henüz tam yırtıklaşmamıştı.
Kitabı
okuduktan sonra, tesadüfen ayın zamanda o kitapları okuyan biri, kitaplarla
ilgili izlenimimi sordu. Ben de ona, tarikatçı-eşcinsel ikilisini söyledim.
Durdu durdu, kendisinin de öyle düşünmüş olduğunu ama bunu bu kadar açıkseçik
sözcüklere dökmekten kaçınacağını söyledi.
Şimdi,
dilim daha yırtık ve daha açıkseçik.
Eh,
İstanbul’un nasıl parsellendiği belli. Eh, dünyevileşen İslam’ın cüzdan ve
uçkur üzerinden nasıl engizitörleştiği belli.
O zaman
anlatılan öykü, bunun yalnızca 35 yıl öncesi, yani dakka bir gol bir, Özal
sahaya girdi momenti: Aşıklar Tepesi gitti gidiyor, saattıımmm, momenti yani.
İstanbul, o zaman 3-3,5 milyondu, şimdilerde 18-21 milyon: 6 katı yani. 15
milyonu köyden indirip şehire getirip, kanlarını emip, 5 5’ine de sınıf
atlattırıp, apartman diktirme sürecinin ‘32 kısım tekmili birden’inin ilk kısmı
idi bu uzun hacimli roman dizisi.
Alatlı,
o zamanlar çoksatar olup, geçici olarak ünlü olmuşsa da, asla ve kata bir Ahmet
Altan çıkışını yaşamadı. Oysa, yaşıt sayılırlar.
Sonra,
erken depar atan çabuk yorulur oldu. Alatlı da yarıştan düştü. Şimdilerde
beşinci sınıf / sıralamada akilimsi muamelesi görüyor.
Ancak,
25 yıldır merak eder dururum:
Bu
rezilliği yaptığına değdiğini hiç düşünebildi mi, hatalarının sefasını
sürebildi mi acaba?
Ahmet
Altan’dan onun zamanında yediği hurmaların çekirdeklerini fitil fitil geri
çıkardıkları düşünülürse, yanıtın olumsuz olasılığı yüksek diye düşünürüm.
(17 Ocak 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder