Kızıl
Mars’ı epeyi yıl önce okumuştum. Ancak bana hitap etmemişti. Rama türü bir
fazla antropomorfi kokması beni rahatsız etmişti.
Şimdi
yeniden okuyorum. Arada da Asgardia deneyimini yaşamış oldum.
Biri
kurmaca, biri gerçek. Birinde öngörülenler, diğerinden somut koşullarda aynen
yaratıldı.
Peki,
neden?
Ütopyanın
nasıl insanlar gerektirdiğini bilemem (açıkçası bunu düşünmedim ve hiçbir zaman
Platon türü insanlar gerektirdiğini de kabul etmedim), anca feci ironik olarak,
Kızıl Mars’taki kurmaca ve Asgardia’daki reel bireyler tıpatıp aynı davranmış.
Romanın yazarı, Asgardia’yı bilmiyordu. Asgardia vatandaşlarının belki tamamı
Kızıl Mars’ı okumamışlardır ki okusalrdı, belki böyle davranmaktan
kaçınırlardı.
Gerçek
yaşamdaki devrim liderleri, SSCB ve TC örneklerini biliyorum, devrimin
gerçekleştiği koşullardan önce değil tam veya ortalama, hep eksik vatandaşlar
olagelmiş ki devrim gereksinimi de bunu yaratan koşullara isyandan doğuyor
zaten.
Bir tür
şu saptama var yani:
Devrimi
yaratan insanları yaratan koşullar, o devrimcileri eksik insan kılmış;
ütopyaları yaratmayı deneyen insanları yaratan koşullar, o ütopyacıları eksik
insan kılmış.
Bu ilk
durumda TC ve SSCB, ikinci durumda Asgardia için aynen geçerli. (Çin’in
1911-1945 gibiki upuzun devrimi ayrı bir süreç ve içinin koşulları hala tam
bilgileştirilemedi ki bunu 1949 (Bir Cumhuriyeti Yaratmak) ve 1911 Hong Kong
filmlerinde izledik.)
Tabii
bir de, Kızıl Mars’taki bireylerin üstün bireyler olup, en doğru-geçerli
ütopyanın kendi ütopyası olduğunu sanma takıntısı var işin içinde.
Kızıl
Mars’ta Phobos, ana yönetim, çiftlik gibi üçlü bölünme var, devrimlerde genelde
3 adam oluyor (SSCB’de Lenin, Troçki, Stalin; TC’de Atatürk, İnönü, Bayar). Bu
da, geçmişten devralınan ilginç bir triniti
(teslis) geleneği.
Bu süreç
içindeki otonomlaşma, yani uzaycıların Dünya Devleti’nden kopuşu ve
bağımsızlaşması, Kızıl Mars’ta bence epeyi eksik ve yanlış dilgetirilmiş.
Tabii,
burada sorun, Mars’ın bilinen ilk insan kolonisi olacak olması. Ay Üssü de sıraya
kondu ama Mars Üssü hala 2025-2030, oraya yerleşecek ilk insan tarihi olarak 50
yıldır değişmedi. Görünen o ki birden çok (muhtemelen 3) ülke yaklaşık aynı
zamanlarda ilk insanlı uçuşu gerçekleştirecek. Uzaycılık tarihi ilk uzaya çıkış
ve Ay’a gidiş konusunda böyle olduğunu imliyor. SSCB Venüs’ü, ABD Mars’ı
yeğledi ama ABD 2 büyük mekik kazasıyla yarışı Çin’e kaptırdı. Ki burada da 3
ülke var (AB’nin bu yarışa hiç girememişliği, uzaycılığı başlatan onlar iken
feci komik).
Demek ki
neymiş?:
Ütopyacı
x distopyacı çatışmasına gerek yokmuş. Bülüşsünler Mars’ı, herkes ütopyasını
distopyalasın. Benim gibi birileri de, tarafsız gözlemci olarak durumu
kayıtlasın.
Uzaycılığın
ilk 60 yılından sonra bile, hala tüm o yanlışların yapılmak zorunda olmadığını
savunanlardanım. Hataların pahalı bedelleri de beni hiç bağlamıyor. Eğer insan
türü zor ve yavaş öğreniyorsa, bunu öder.
(2 Aralık 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder