Assassin’s
Creed, suikastçının itikadı demek. Dini demek değil, onu vurgulayalım.
Dolayısıyla
konuya tersten, itikaddan girelim:
İtikad,
bir kişinin bireysel dinsel uygulama ve inançlama / soyutlama / kuramlama
yollarıdır. Sanıldığından çok daha fazla çeşitli olabilirler bunlar.
Burada
önemli olan şey, imamı / papazı, yani Dünya üzerinde Allah’ın / Tanrı’nın
sözcüsünü pas geçip, kendi zihninin içinin
sesini dinlemektir, o eğer varsa ya da olabiliyorsa tabii ki.
Suikastçıdaki
Assassin ise, Haşhaşin’den geldiği söylenilen bir terim. O da, doğrudan tarihteki
Hasan Sabbah demek. Ki zaten oyun da, ilhamını oradan aldığını açıkça söylüyor.
Öncelikle,
gerçek tarihsel Hasan Sabbah kişiliğinin kayıtları o denli açıkseçik değil, onu
belirtelim. Açıkseçik olan şey, onun bir devlet kurduğu. Ancak, oyun bu çizgide
değil: Tüm devletleri değilliyor, Assassin’ler devlet peşinde değil hesapça.
İşte
dananın kuyruğu bu noktada kopuyor:
Böylelikle,
suikastçı = anarşist, o da = terörist oluyor; Devlet düşmanı, halk düşmanı, şu
bu.
Buradaki
oyunsal ideolojik / düşünsel iç doğrulama ve akılcılaştırma düzeneği şu:
Washington
diktatör olur.
Artı,
tüm devletleri aslında derin devletler yönetir.
Suikastçılar,
bireysel itikadlarıyla o derin devlete karşı yine derin devletsel yöntemlerle
mücadele ederler.
Kontra-teröre
karşı kontra-terör gerilla.
O
nedenle, baştan kendi ayak oyunuyla tuş oluyor bu noktada.
Artı,
bir de neredeyse 5 bin yıllık sürekli bir devleti ve derin devleti ima ediyor
ki bu, gerçek Dünya Sistemi değil tabii ki. Bildiğimiz gizli örgüt, komplo
teorisi, şu bu kıvamında bir geyikler dizisi.
Oysa,
tarihteki tüm derin devletleri hiçbir oligark, monokrat, diktatör, şu bu
istediği kadar yönetememiştir. Asıl önemlisi, kendileri yaşarken iş çığırından
çıkmıştır:
Lenin
yaşarken, Stalin devreye girmiştir. Mao yaşarken, Nixon Çin’e girmiştir. Ki bu
ikisi 2 dünya devrimidir, yani tarihteki en büyük 2 sıçrama.
Dolayısıyla
oyun burada feci çuvallıyor.
Oysa
oyun, şunu yapabilirdi belki:
Washington
yerine, Trump’u koyar ve onun parodileştirirdi.
Dolayısıyla
ek eleştiri: Oyunda hiç mizah yok. Oysa iktidar tarihleri toplamı, yinelene
yinelene komikleşmiş trajediler toplamıdır pek pek.
Yani
oyun, bir yanlışın yerine, başka bir
yanlışı koyuyor ve doğruyu bulabilmek için, ne doğru soruyu soruyor, ne de
bir soru soruyor.
Doğrudan
yanıt veriyor oyun. Daha çok direktif de
denilebilir: Şunu yap, kurtul, gibi. Bu, ergenler için bir yaklaşım,
yetişkinler için değil.
Artı
oyun, bildiğimiz siukastçı, terörist, anarşist anlamında, fiili anlamında yani,
ne tek kişilik çalışmayı, ne de takım çalışmasını doğru anlatabiliyor.
Yakın
tarihsel gerçeklikte ilk sırada Carlos, Unabomber, Halid var.
Arkada
Ahçı, İkiz Kuleler çok-çok takımları var.
Var da,
var var yani.
Uygulanmış
ve başarılı olmuş projeler yerine, uygulanamayacak veya uygulandığında anında
çuvallayacak projeler sunuluyor ergenlere.
Asıl
amaç bu mu yoksa?
Bizce
değil.
Burada,
işte asıl estetiko-politik eleştiriye
gelmiş oluyoruz böylelikle:
Oyunları
yaratan kadrolar var. Son 5-7 yıldır, bunlara bildiğimiz politik kuramcılar da
eklendi. Creed gibi hesapça düzen karşıtı, Clancy gibi kesinkes düzen taraftarı
beyinler veya ekipler işbaşında bunun için.
Clancy
de feci çuvalllıyor ama hiç olmazsa bazı reel projeler üzerinden uygulanabilir
bazı kurmaca ön-tasarımlar yaratabildi. Yani onun işleri, gerçek yaşama daha
yakın, daha uygulanabilir gibi.
Ek şerh:
Biz ABD’nin Narcos projesinin aslında muazzam bir fiyasko olduğu kanısındayız.
Uyuşturucu tarihi, bir devletin, bir mafyanın kazanımları sikluslarıyla geçti.
Şu an ABD devleti, sonul olarak kazandım diye, egosu şişmekten La Fontaine
öküzü gibi patlamak üzere durumda. Global uyuşturucu cirosu düşmüş olabilir ama
depresyon ilaçları üzerinden, Dünya
uyuşmalar toplamı ivmelenerek artıyor. O uyuşuk ergenler, istenilen tüketiciler olamayacak, olamıyor,
olamadı. Napacaksınız? 4. Dünya ülkelerini haritadan sildiğiniz gibi, onları
toplama kampına mı koyacaksınız pek sayın Yanki hegemon abilerimiz?
Dönelim
düzenle mücadeleye:
Tabii ki
devletin kendini koruma ve sürdürme refleksleri var. Tabii ki devlet,
vatandaşlarını öldürmekte kendini haklı ve yetkili görüyor. Bunun için, devletin
faşist veya engizitör olmasına gerek yok. O kadarını en basit sürüdeki en
dandik çoban bile düşünüyor ve uyguluyor zaten.
Dolayısıyla
devletin cinayetlerini durdurmanın yolu, en tepedeki birkaç kişiyi öldürmek
değil.
Bu hatayı,
19. Yüzyıl sonu anarşistleri işledi: Çar, cumhurbaşkanı, oligark, şu bu
öldürdüler. Ne oldu? Devletler daha güçlendi ve daha ezicileşti. Anarşistler de
düzlendi, hem de onlarca yıl sıfırlanmacasına
kompleta.
O
nedenle Creed’deki gibi, oligark temizlemek hiçbir işe yaramıyor. Tarih bunun
kanıtıyla doldu taştı.
Haa,
asıl soru şu olabilir o zaman:
Bir oyun,
gerçeğe uymak zorunda mı, ya da ne
kadar uymak zorunda?
Biz,
epistemolojik aksiyolog olarak, bilgisayar oyunlarının düşünceye, bilgiyi,
doğruya, gerçeğe yönelik simülasyonlar olması taraftarıyız.
Bu
konuda, eğitim oyunu olarak yüzlerce örnek var ve işlevleri tümüyle kanıtlandı.
Yani
felaket yönetimi için Creed türü oyunlar, oyuncular üzerinden toplu bilisizliği simülasyonlarla
eğitebilir. Bu, bir zorunluluk veya görev değil, gönüllü üstlenebilecek bir
şey.
Creed,
bunu yapmadığı gibi, tam tersi yönde etkilere yönelik oldu çıktı.
Biz, hiç
olmazsa bunun durdurulması gerektiğini önesürüyoruz.
Nokta.
Es.
(27 Ocak 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder