Cumartesi, Ocak 27, 2018

Assassin’s Creed: Estetiko-Politik Yorum

Assassin’s Creed, suikastçının itikadı demek. Dini demek değil, onu vurgulayalım.
Dolayısıyla konuya tersten, itikaddan girelim:
İtikad, bir kişinin bireysel dinsel uygulama ve inançlama / soyutlama / kuramlama yollarıdır. Sanıldığından çok daha fazla çeşitli olabilirler bunlar.
Burada önemli olan şey, imamı / papazı, yani Dünya üzerinde Allah’ın / Tanrı’nın sözcüsünü pas geçip, kendi zihninin içinin sesini dinlemektir, o eğer varsa ya da olabiliyorsa tabii ki.
Suikastçıdaki Assassin ise, Haşhaşin’den geldiği söylenilen bir terim. O da, doğrudan tarihteki Hasan Sabbah demek. Ki zaten oyun da, ilhamını oradan aldığını açıkça söylüyor.
Öncelikle, gerçek tarihsel Hasan Sabbah kişiliğinin kayıtları o denli açıkseçik değil, onu belirtelim. Açıkseçik olan şey, onun bir devlet kurduğu. Ancak, oyun bu çizgide değil: Tüm devletleri değilliyor, Assassin’ler devlet peşinde değil hesapça.
İşte dananın kuyruğu bu noktada kopuyor:
Böylelikle, suikastçı = anarşist, o da = terörist oluyor; Devlet düşmanı, halk düşmanı, şu bu.
Buradaki oyunsal ideolojik / düşünsel iç doğrulama ve akılcılaştırma düzeneği şu:
Washington diktatör olur.
Artı, tüm devletleri aslında derin devletler yönetir.
Suikastçılar, bireysel itikadlarıyla o derin devlete karşı yine derin devletsel yöntemlerle mücadele ederler.
Kontra-teröre karşı kontra-terör gerilla.
O nedenle, baştan kendi ayak oyunuyla tuş oluyor bu noktada.
Artı, bir de neredeyse 5 bin yıllık sürekli bir devleti ve derin devleti ima ediyor ki bu, gerçek Dünya Sistemi değil tabii ki. Bildiğimiz gizli örgüt, komplo teorisi, şu bu kıvamında bir geyikler dizisi.
Oysa, tarihteki tüm derin devletleri hiçbir oligark, monokrat, diktatör, şu bu istediği kadar yönetememiştir. Asıl önemlisi, kendileri yaşarken iş çığırından çıkmıştır:
Lenin yaşarken, Stalin devreye girmiştir. Mao yaşarken, Nixon Çin’e girmiştir. Ki bu ikisi 2 dünya devrimidir, yani tarihteki en büyük 2 sıçrama.
Dolayısıyla oyun burada feci çuvallıyor.
Oysa oyun, şunu yapabilirdi belki:
Washington yerine, Trump’u koyar ve onun parodileştirirdi.
Dolayısıyla ek eleştiri: Oyunda hiç mizah yok. Oysa iktidar tarihleri toplamı, yinelene yinelene komikleşmiş trajediler toplamıdır pek pek.
Yani oyun, bir yanlışın yerine, başka bir yanlışı koyuyor ve doğruyu bulabilmek için, ne doğru soruyu soruyor, ne de bir soru soruyor.
Doğrudan yanıt veriyor oyun. Daha çok direktif de denilebilir: Şunu yap, kurtul, gibi. Bu, ergenler için bir yaklaşım, yetişkinler için değil.
Artı oyun, bildiğimiz siukastçı, terörist, anarşist anlamında, fiili anlamında yani, ne tek kişilik çalışmayı, ne de takım çalışmasını doğru anlatabiliyor.
Yakın tarihsel gerçeklikte ilk sırada Carlos, Unabomber, Halid var.
Arkada Ahçı, İkiz Kuleler çok-çok takımları var.
Var da, var var yani.
Uygulanmış ve başarılı olmuş projeler yerine, uygulanamayacak veya uygulandığında anında çuvallayacak projeler sunuluyor ergenlere.
Asıl amaç bu mu yoksa?
Bizce değil.
Burada, işte asıl estetiko-politik eleştiriye gelmiş oluyoruz böylelikle:
Oyunları yaratan kadrolar var. Son 5-7 yıldır, bunlara bildiğimiz politik kuramcılar da eklendi. Creed gibi hesapça düzen karşıtı, Clancy gibi kesinkes düzen taraftarı beyinler veya ekipler işbaşında bunun için.
Clancy de feci çuvalllıyor ama hiç olmazsa bazı reel projeler üzerinden uygulanabilir bazı kurmaca ön-tasarımlar yaratabildi. Yani onun işleri, gerçek yaşama daha yakın, daha uygulanabilir gibi.
Ek şerh: Biz ABD’nin Narcos projesinin aslında muazzam bir fiyasko olduğu kanısındayız. Uyuşturucu tarihi, bir devletin, bir mafyanın kazanımları sikluslarıyla geçti. Şu an ABD devleti, sonul olarak kazandım diye, egosu şişmekten La Fontaine öküzü gibi patlamak üzere durumda. Global uyuşturucu cirosu düşmüş olabilir ama depresyon ilaçları üzerinden, Dünya uyuşmalar toplamı ivmelenerek artıyor. O uyuşuk ergenler, istenilen tüketiciler olamayacak, olamıyor, olamadı. Napacaksınız? 4. Dünya ülkelerini haritadan sildiğiniz gibi, onları toplama kampına mı koyacaksınız pek sayın Yanki hegemon abilerimiz?
Dönelim düzenle mücadeleye:
Tabii ki devletin kendini koruma ve sürdürme refleksleri var. Tabii ki devlet, vatandaşlarını öldürmekte kendini haklı ve yetkili görüyor. Bunun için, devletin faşist veya engizitör olmasına gerek yok. O kadarını en basit sürüdeki en dandik çoban bile düşünüyor ve uyguluyor zaten.
Dolayısıyla devletin cinayetlerini durdurmanın yolu, en tepedeki birkaç kişiyi öldürmek değil.
Bu hatayı, 19. Yüzyıl sonu anarşistleri işledi: Çar, cumhurbaşkanı, oligark, şu bu öldürdüler. Ne oldu? Devletler daha güçlendi ve daha ezicileşti. Anarşistler de düzlendi, hem de onlarca yıl sıfırlanmacasına kompleta.
O nedenle Creed’deki gibi, oligark temizlemek hiçbir işe yaramıyor. Tarih bunun kanıtıyla doldu taştı.
Haa, asıl soru şu olabilir o zaman:
Bir oyun, gerçeğe uymak zorunda mı, ya da ne kadar uymak zorunda?
Biz, epistemolojik aksiyolog olarak, bilgisayar oyunlarının düşünceye, bilgiyi, doğruya, gerçeğe yönelik simülasyonlar olması taraftarıyız.
Bu konuda, eğitim oyunu olarak yüzlerce örnek var ve işlevleri tümüyle kanıtlandı.
Yani felaket yönetimi için Creed türü oyunlar, oyuncular üzerinden toplu bilisizliği simülasyonlarla eğitebilir. Bu, bir zorunluluk veya görev değil, gönüllü üstlenebilecek bir şey.
Creed, bunu yapmadığı gibi, tam tersi yönde etkilere yönelik oldu çıktı.
Biz, hiç olmazsa bunun durdurulması gerektiğini önesürüyoruz.
Nokta. Es.

(27 Ocak 2018)

Hiç yorum yok: