Siyah
kod, kısaca bir hastanenin acil bölümünü kilitleyebilecek acil olaylar ve
durumlar demek. Her tür afet ve problem, kapasite aşımını yaratabilir: Bomba,
fırtına, silahlı katliam, vd, vb…
ABD’liler,
genel durumları şöyle özetlemişler:
“(1) A
deceased person admitted to an ER,
(2) An
emergency situation involving personal threats to safety of one or more persons
in a hospital or other public place, including assaults, confrontations,
hostage situations and threats of personal injury or attack,
(3) Bomb
threat—evacuation due to threat of explosion,
(4) Mass
casualties,
(5)
Personal threat,
(6)
Personnel threat,
(7)
Infant abduction,
(8)
Severe weather alert.”
Özetle:
Kalp krizi, rehine gibi durumlarda hastane içinde birilerinin tehdide maruz
kalması, bomba, kitlesel kayıplar, kişisel saldırı, personele saldırı, çocuk
kaçırma, hava durumu sorunları.
Burada,
zamana ve mekana karşı yarış sözkonusudur.
Türkiye
ve metropolleri, son yıllarda bunlardan epeyine maruz kaldı ama ne yazık ki
hala değil sınavı geçmek, henüz yaşanan
şokta kilitlenmeme durumuna bile varamadı siviller ve profesyoneller.
Çünkü:
Hiçbir
tıbbi personel veya sıradan insan, olağanüstü durumlar için eğitimli değil.
Türk insanının psikolojisi de, ne yazık ki paniklemeye veya şoklanmaya çok
yatkın. Acil durumdaki birini taşırken öldürme durumu, çok yaşanan olaylardan.
Neden
böyle?:
Çünkü
meslekiçi eğitim yok. Çünkü sivil savunma eğitimi yok. Herhangi bir kriz
anında, herhangi bir şey yapabilecek bir kişi bulmak imkansıza yakın veya o
kişi varsa bile, o kişinin tek başına devreye girip de, bir şeyler becermesine
diğer insanlar ve malzeme izin vermiyor.
Bu
türden olaylar çok kayıtlı.
Anımsadıklarım:
Bağdat
Caddesi civarında 2000 başlarındaki bir kafe yangınında, bir garson kaçarken,
engelli birini düşürdü ve onun ölümüne neden oldu. Bu, haber / güvenlik video
kayıtlarında açıkça var ve o kişi yargılanmadı.
Sultanahmet
Meydanı’nda bir rehber, canlı bombayı farketti ve bağırdı. Canlı bomba
panikledi ve bombayı erken patlattı. Ölmeyecek kişiler öldü. Hedef belli ve
kesin değildi. Onların ne olduğu belli olmadı.
Atatürk
Havalimanı’nda bir güvenlik görevlisi, yine bir canlı bombayı durdurmaya çabaladı.
Kendi öldü ve başkalarının da ölümüne ve yaralanmasına neden oldu. Canlı bomba
da öldü.
Burada
soru ve sorun ve sorunsal şu:
Kim ölecek, kim ölmeyecek?
Bunun
uluslararası / nesnel kuralları bellidir. Bunun öznel kuralları değişebilir.
Öncelikle
terkedilmesi gereken ilke, güvenlik öncelikli olanları, örneğin üst düzey
devlet görevlilerini korumayı bırakmak. Sivilleri tehlikeye atmanın hiçbir
anlamı yok. Görevliler de sıradan insanlar ve daha çok yaşamayı falan hak
etmiyorlar.
Ortada 3-5 saldırgan, 1-2 bir şeyler yapabilir kişi ve tehlikeye maruz 100 salak sıradan kişi var. Bu 100
kişinin 10’u, canlı bombadan daha tehlikeli. İnsanlara yardım edeceğiz derken,
durumu tam batırırlar.
İşte siyah kod, bunun üzerinden işletilmeli.
En azından alaturka versiyonda.
Diğer
bir deyişle:
Sivillerin
vereceği zayiat, yıkıcıların vereceği zayiatı aşabilir. Önce bu engellenmeli.
(27 Ocak 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder