Pazar, Ocak 28, 2018

Rus askeri uzmanın iddiası: Türk ordusunun muharebe kabiliyeti düşük

Savaş koşullarında seni müttefiğin eleştirse bir dert, övse bir dert ve tersi de: Bu kez dost mu, düşman mı, herkesin karıştırdığı Rusya’dan bir uzman eleştiri yapmış, eleştiri 26.01.18 tarihli, yani Afrin Savaşı’nın 5. gününde yapılmış, yani durum bir derece olsun belirginleşmişti:
“Bölgedeki YPG mensupları sayısının çeşitli değerlendirmelere göre, 6 bin ile 15 bin kişi arasında olduğunu, seferberlik durumundaysa bu sayının 30 bin kişiye kadar çıkarılabildiğini söyleyen Yevseyev, ÖSO'nun değil de, TSK'nın Afrin'e ilerleyebilmesi için, bu sayının en az 2,5 katı kadar askere sahip olması gerektiğini, fakat böyle bir birliğin oluşturulmadığını vurguladı.”
Verdiği sayılar ve oranlar kesin değil. Bu bir karşı-eleştiri, yani eleştirinin güvenilirliği sarsılmış. Ancak, buradaki 2,5 katı saldırı ordusu oranı, neye göre saptanmış o belli değil. Rusya’nın savaş geleneğinde, tersine oranlarda bile, galibiyet kayıtlı oysa.
“Afrin bölgesindeki dağlık arazide, Türk birliklerinin ilerlemek için kara yollarını kullandıklarını ve bunun ‘akıllıca' olmadığını savunan Yevseyev, "Yolda olan bir askeri birlik, öndeki ve arkadaki araçlar patlatılarak ve konvoydaki araçlar vurularak kolayca durdurulabilir. İlerlemek için kara yolları kullanılmamalı, hiç kimse böyle basit bir şekilde savaşmaz" diye konuştu.”
İlkin: Eğer, vurulmadan yol dışından gidilebiliyorsa, vurulduktan sonra da yol dışından gidilebilir.
Devamında: Türk ordusu önce vurulur, sonra İHA kullanmayı akıl eder, desek, pek geçersiz olmaz gibi.
Ancak, basit biçimde savaşmanın 21. Yüzyıl’da bile hala geçerli olabileceğini de vurgulayalım. Yoksa, kalaşnikofa karşı tatar yayı hala kullanılıyor ve işe yarıyor olmazdı.
Bundan sonraki eleştiri 2 parçalı:
“Hava kuvvetlerinin operasyona destek vermediğine değinen Rus askeri uzman, "Aslında Türk ordusu havadan destek almadan ilerliyor ve bu durum, orada sıkışmasının nedenlerinden biri" dedi. Yevseyev, ayrıca Türk Hava Kuvvetleri'nin bombardıman için çok yüksekten serbest düşüşlü bombalar kullanarak hedefi vurma ihtimalini sıfıra indirmesinin ‘komik' olduğunu söyledi.”
Bildiğimiz kadarıyla, TC ordusunda havada yolunu bulan veya değiştiren türden akıllı bomalar yok. Stratejistin kastettiği, o türden bombalar.
İkinci bölümde ise, eleştiri ayırdına varmaksızın övgü olmuş:
"Bir haftadan az savaşan Türk ordusu orada sıkıştı. Neden mi? Çünkü orada fiilen Türk ordusu yok. Topçu desteği, tank birlikleri desteği var, ilerlemeye çalışan birliklerse aslında ilerleme gücünde olmayan ÖSO."
Devamı da birden çok:
Bir kere, TC karargahının birden çok hedefe ilerlemek gibi bir niyeti olduğunu, kendileri açıkladı. Bu, ilk adımdı.
TC ordusu yerine, ÖSO’yu ceylan olarak önden göndermek, pek o kadar akılsızca bir iş değil.
İşin asıl gidişi bizce şöyle:
TC ordusu, tüm Hatay-Suriye sınırı boyunca, girintili çıkıntılı bir korunmalı bölge oluşturacak gibi. Çünkü oradan doğusunda şimdiye kadar zaten ordu başarısız değildi.  Demek oranın coğrafi / dağlık yapısı, gerilla sızmasına yatkın. Bu kesildi veya kesilecek demektir.
Stratejistin akıl edemediği şey ise, savaşın değil aylara, belki yıllara yayılacak olması.
Bunu o bölge, Rusya, ABD, TC kaldırabilir mi, henüz belli değil.
Yani, ne olacağı orada belli değil ve bunu bu hamle kesinleştirdi.
Bizce, yapılacak en önemli eleştiri bu.
Bizim bildiğimiz, ne AKP’de, ne de CHP’de bu işin altından kalkacak birinin olmadığı. Dolayısıyla, nasıl ki Irak hattı 35 yıl sürdüyse, bu da sürebilir, hem de birçok iktidar değişimi boyunca denebilir.
Şu an yaratılan ve görünen bu gibi…
Dipnot:
Arap Baharı bitti, artık o kesin. Bu, Arap Kışı da değil, bir acaip durum. Kürt-Arap-Türk triellosunun ve 250 milyon nüfusluk savaş alanının ABD’nin ne işine yarayacağını gerçekten merak ediyoruz.
Sorun şu:
Oralar üzerinden artık savaşı, tarihi, geleceği; ne ABD, ne Rusya, ne de AB yönetemiyor durumda. Yönetemediğini ülkelere mal da satamazsın, hatta onları imha bile edemezsin, onların seni imha olasılığı da artar.
Dolayısıyla, savaş sisi herşeyi sakladı. Sonuç, tam olmuş olana kadar, ne olacağı anlaşılamaz kalacak gibi.

(27 Ocak 2018)

Hiç yorum yok: