Bu
bilimkurgu roman boyunca, insanlar / insan türü, göreli yakın gelecekte, 21.
Yüzyıl’ın ikinci yarısında Mars’ı kolonileştirir.
İlk
gönderilen 100 kişinin genetik tedaviyle yaşamları uzatılır, bunun yöntemini de
kendi içlerinden bir ekip yapar. (Ölümsüzlük problematiğini pas geçiyoruz.)
Dolayısıyla
olaylar, bunların yaşam dilimi içinde, göreli çok çok kısa sürede, maksimum 35
yılda gelişir: Bir ütopya olan Mars, bir distopyaya, yani cehenneme çevrilir.
Bunun
böyle olmasını isteyen ilk 100’den biri de vardır, çokuluslu şirket
yöneticilerinden de. (Karşıtların işbirliği ve eşdüşünceliliği konusunu pas
geçiyoruz.)
Bizi
ilgilendiren konu, uzaycılık üzerinden
distopyalar yaratmak ve bir ütopyanın
insanlarca nasıl distopya kılındığını açımlamak. (Bunun nasıl tersine
çevrileceğini de, başka bir metin konusu olarak yine pas geçiyoruz.)
Roman
1993 momentli.
İlk uzay
devleti reel Asgardia 2015 momentli.
Asgardia,
bir ütopya olarak başlatılıp, çok değil 3 ayda, insanlar tarafından bir
distopya kılındı. (Bu konuyu ayrı bir kitapta, İngilizce Türkçe metinler
toplamı olarak açımladık.)
Bu;
neden böyle oldu hep, oluyor, olacak?
Öncelikle
insanlar; sakar, cahil, aptal, vd. Ancak kendilerini; becerikli, bilgili, zeki
sanıyorlar. Aradaki fark da, ütopyayla distopya arasındaki farkı yaratıyor.
Ya
insanlar kendilerini yükseltgeyecekler, ya da ütopyalar kurmayacaklar kafalarında:
Çözüm
bu…
Ütopyalar
hep kurulduğuna göre, seçim yoktur, demektir.
Kuramsal
ütopyaları, uygulamalı ütopyalara yükseltgemekle, insanları becerikliliğe,
bilgililiğe, zekiliğe yükseltgemek, aynı pratikleri gerektiriyor zaten:
Felaketi
mucizeye dönüştürme pratiklerini…
(9-10 Ocak 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder