Bu kez
felaket yönetimi örneği İsveç’ten:
“İsveç'te
4 milyon 700 bin eve, olası bir savaş durumunda yapılması gerekenleri açıklayan
kitapçıklar gönderileceği açıklandı.
Broşürlerde
"terör saldırısı", siber saldırı ve doğal afetlere hazırlıkla ilgili
bilgiler de yer alacak.
"Yeniden
savaş gelirse" başlıklı broşür, Mayıs ayından itibaren dağıtılacak.
,,,
İsveç
medyası benzer broşürlerin 2. Dünya Savaşı sırasında da dağıtıldığını ancak
broşürlerin basımına 1980'lerde son verildiğini duyurdu.”
Tarih
aslına rücu ediyor veya etti bile.
Ancak,
biz o türden broşürleri Türkiye’de de sivil savunma başlığı altında gördük.
İçinde 50 yıllık geçersizleşmiş bilgiler olurdu.
Savaş
varsa veya olacaksa, nasıl sağ kalınır, onu anlatmak gerekli.
Savaştan
uzaklaşma, uzun mesafe yürüme, suyla en uzun süre idareli kullanımla erzakla ve
dayanma, şu bu gerekli… Talan yapmama, onun yerine bir yerlere 3-5 kutu
konserve sıkıştırma gibi pratik bilgiler gerekli.
Ancak,
bu edim yaklaşım olarak geçerli:
Savaşa
karşı önlem, savaştan önce alınır, savaş başladıktan sonra değil.
Örneğin
TC’nin Afrin Savaşı’nın olacağı, aylar öncesinden belliydi ama savaş çıkınca,
siviller apışıp kaldılar.
Devam:
En kısa
yoldan ülke nasıl terkedilir? Kim öldürülür, kim yaşatılır, vd, vb?
Oysa
durum hep Batou’nun dediği gibi oluyor:
Söylenince
anlamıyorsunuz, durum sıkışınca apışıyorsunuz, savaş çıkınca da kurbanlık koyu
oluyorsunuz…
Afrin
Savaşı’na hoşgeldiniz uçurumdan kendini atan tipli koyunlar sürüsü…
En
güzeli de çıkış meseli:
“İsveç
Sivil İhtiyat Dairesi'nden Christina Andersson, "İklim değişikliği, terör
saldırıları, salgınlar ve bilgi kirliliği gibi daha karmaşık tehditler
altındayız. İnsanlar bunlarla nasıl baş edebileceklerini bilmeli" dedi.”
Yani:
Hoca,
kızını testiyi kırmadan dövse gerek.
Tüm
felaket biçimleri için genel bir idare formu vardır.
İsveç’in
anlayışı da bu tarzmış…
(21 Ocak 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder