Kendisinin
biyografisi ve eserleri nezdinde 2 soruyu yanıtlayabilmeyi arzuluyoruz:
Bir: 1.
TC döneminde sağ, neden bir entellektüel çıkaramadı (entelejensiya değil)?
İki: İsyanın
ahlakı olur mu, olmaz mı?
Bu ve
bunun benzeri başlıklar üzerinden, Topçu alıntılamalarıyla, onu değilleyeceğiz.
Mollaer
ise, tam bir Topçu güzellemesi olan, onu öve öve göklere çıkaran, bu arada
tarihsel gerçeklerin bilgilerini epeyi çiğneyen bir kitap yazmış:
Anadolu
Sosyalizmine Bir Katkı / Nurettin Topçu Üzerine Yazılar.
(Not: İnternet
satışındaki şirketler, lütfen artık kitabın içindekilerini de yazsınlar. Bu bir
gelenek oldu.)
Kendisi
şu kitabı da yazmış:
Türkiye'de
Liberal Muhafazakarlık ve Nurettin Topçu.
Muhafazakar
liberal olmadığını, neo-con Yankiler aracılığıyla, 2001’den itibaren, ölülerle,
göçmenlerle, batıdaki asgari ücretin 60’ta 1’ine çalıştırılan emekçi kölelerle,
son 38 yıldır doğrudan gördük. Onun, alaturka ayakları da sırasıyla; Özal-ANAP,
Çiller-DYP, AKP-Erdoğan oldu. 1. Tc bitti, 1,5 trilyon dolar borç birikti, 1,5
trilyon israfa gitti, 1,5 trilyon KİT satıldı ve karşılığı alınamadı (en son 0
girdiyle TT).
Sağ
entelejensiya da, bunu yardımcısı, destekçisi ve aracısı olarak akillik oynadı.
Mollaer,
Topçu güzellemesiyle kendisini baştan bu konuma indirgemiş.
Zaten;
bu lümpen küçük-taşralı burjuvalık, emperyalistlerle anti-komünizm kisvesi
üzerinden işbirliği ve bundan nemalanma, akillik üzerinden bal tutup parmağını
yalama gibi davranışlarla Türk Sağı; 70 küsur yıllık çokpartili yaşamımızın
tamamına yakınını sağ partilerle geçirmemizi sağlayan bir dezenformanculuk
taşımış oldular. Hile bile değil, kötülüğün hası olan davranışlar sergilediler:
En hafifi, yukarıda ekonomik biçimde açımlanan, vatanını satmadır.
Gelelim
isyan ahlakına:
İsyanın
ahlakı olmaz:
Çünkü
ahlakı ve hukuku, mülk sahipleri, hegemonlar, yönetenler, şu bu yapar. Bu,
Hammurabi Yasaları’ndan beridir böyledir. En çok da Roma Hukuku için öyledir.
Asi,
eğer gerekiyorsa kendi ahlakını kendi inşa eder. Gerekmiyorsa, durumun
gerektirdiği biçimde, bildiğini okur.
Diyelim
Roma, diyelim Hannibal, Spartacus, Attila için bakalım buna:
Neden
Roma’yı diğer ikisi değil de, Atilla yıkabilmiştir?:
Barbardır
da, ondan. Uygarların hukuğuna uymaz da, ondan. Hegemonların hukuğuna uymaz da,
ondan.
Hannibal,
Roma’ya girip orayı dağıtmayı reddettiği için; Spartacus, köle komününün
oylamasına uyup, kendi stratejisinin önerdiği biçimde, kuzeye / dağa / İsviçre
tarafına da değil de, güneye, denize / Sicilya tarafına gitmiştir. Orada onu
işbirlikçiler satmışlardır ve ordusu kıyıma uğramıştır.
O
nedenle, binlerce yıldır asiler dağlara çıkarlar.
İsyanda
kazanamayacaksan, beklersin.
İsyanda
savaş baltası topraktan çıktı mı, dost ateşi de olabilir, kuruların yanında
yaşlar da yanabilir ama birileri, epeyi birileri ölür hep.
O
nedenle Aleviler, 68’li / 78’li solcular gibi, dayak yedikçe, kendini daha
haklı hisseden mürit mantığı taşımak yanlıştır.
Sun Tzu’dan
Makyavelli’ye x Neçayef’e kadar tüm kuramcılar için savaş kuramı, kazanılmak
için uygulanır, yenilmek için değil.
O
nedenle; Bedreddin fiilen yanlıştır, Pir Sultan (padişah yerine, şaha
bağlandığı için) fiilen yanlıştır.
Yenilmek,
bazılarına güzel gelebilir. Beckett bunun güzellemesini şöyle yapar:
Yine
denedim, yine yenildim; olsun, daha iyi yenildim, daha güzel yenildim.
Yürü be
Cartegana, kim tutar seni? Sen bu kafayla, ancak at sucuğu olabilirsin. Öyle de oldun zaten.
Bugün
Carlos sağ ise, ahlaksız olduğu içindir.
Ulrike
Meinhof, tüm kuramlarında haklıyken, yenilip öldüğü için, uygulamasında
yanlıştır.
Mollaer,
bu pasif yenilmenin altyapısını kuruyor kitap boyunca:
Asileri
asimile etmeye çabalıyor baştan…
(9 Ocak 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder