Çarşamba, Ocak 10, 2018

Nurettin Topçu ve Fırat Mollaer Negasyonu

Kendisinin biyografisi ve eserleri nezdinde 2 soruyu yanıtlayabilmeyi arzuluyoruz:
Bir: 1. TC döneminde sağ, neden bir entellektüel çıkaramadı (entelejensiya değil)?
İki: İsyanın ahlakı olur mu, olmaz mı?
Bu ve bunun benzeri başlıklar üzerinden, Topçu alıntılamalarıyla, onu değilleyeceğiz.
Mollaer ise, tam bir Topçu güzellemesi olan, onu öve öve göklere çıkaran, bu arada tarihsel gerçeklerin bilgilerini epeyi çiğneyen bir kitap yazmış:
Anadolu Sosyalizmine Bir Katkı / Nurettin Topçu Üzerine Yazılar.
(Not: İnternet satışındaki şirketler, lütfen artık kitabın içindekilerini de yazsınlar. Bu bir gelenek oldu.)
Kendisi şu kitabı da yazmış:
Türkiye'de Liberal Muhafazakarlık ve Nurettin Topçu.
Muhafazakar liberal olmadığını, neo-con Yankiler aracılığıyla, 2001’den itibaren, ölülerle, göçmenlerle, batıdaki asgari ücretin 60’ta 1’ine çalıştırılan emekçi kölelerle, son 38 yıldır doğrudan gördük. Onun, alaturka ayakları da sırasıyla; Özal-ANAP, Çiller-DYP, AKP-Erdoğan oldu. 1. Tc bitti, 1,5 trilyon dolar borç birikti, 1,5 trilyon israfa gitti, 1,5 trilyon KİT satıldı ve karşılığı alınamadı (en son 0 girdiyle TT).
Sağ entelejensiya da, bunu yardımcısı, destekçisi ve aracısı olarak akillik oynadı.
Mollaer, Topçu güzellemesiyle kendisini baştan bu konuma indirgemiş.
Zaten; bu lümpen küçük-taşralı burjuvalık, emperyalistlerle anti-komünizm kisvesi üzerinden işbirliği ve bundan nemalanma, akillik üzerinden bal tutup parmağını yalama gibi davranışlarla Türk Sağı; 70 küsur yıllık çokpartili yaşamımızın tamamına yakınını sağ partilerle geçirmemizi sağlayan bir dezenformanculuk taşımış oldular. Hile bile değil, kötülüğün hası olan davranışlar sergilediler: En hafifi, yukarıda ekonomik biçimde açımlanan, vatanını satmadır.
Gelelim isyan ahlakına:
İsyanın ahlakı olmaz:
Çünkü ahlakı ve hukuku, mülk sahipleri, hegemonlar, yönetenler, şu bu yapar. Bu, Hammurabi Yasaları’ndan beridir böyledir. En çok da Roma Hukuku için öyledir.
Asi, eğer gerekiyorsa kendi ahlakını kendi inşa eder. Gerekmiyorsa, durumun gerektirdiği biçimde, bildiğini okur.
Diyelim Roma, diyelim Hannibal, Spartacus, Attila için bakalım buna:
Neden Roma’yı diğer ikisi değil de, Atilla yıkabilmiştir?:
Barbardır da, ondan. Uygarların hukuğuna uymaz da, ondan. Hegemonların hukuğuna uymaz da, ondan.
Hannibal, Roma’ya girip orayı dağıtmayı reddettiği için; Spartacus, köle komününün oylamasına uyup, kendi stratejisinin önerdiği biçimde, kuzeye / dağa / İsviçre tarafına da değil de, güneye, denize / Sicilya tarafına gitmiştir. Orada onu işbirlikçiler satmışlardır ve ordusu kıyıma uğramıştır.
O nedenle, binlerce yıldır asiler dağlara çıkarlar.
İsyanda kazanamayacaksan, beklersin.
İsyanda savaş baltası topraktan çıktı mı, dost ateşi de olabilir, kuruların yanında yaşlar da yanabilir ama birileri, epeyi birileri ölür hep.
O nedenle Aleviler, 68’li / 78’li solcular gibi, dayak yedikçe, kendini daha haklı hisseden mürit mantığı taşımak yanlıştır.
Sun Tzu’dan Makyavelli’ye x Neçayef’e kadar tüm kuramcılar için savaş kuramı, kazanılmak için uygulanır, yenilmek için değil.
O nedenle; Bedreddin fiilen yanlıştır, Pir Sultan (padişah yerine, şaha bağlandığı için) fiilen yanlıştır.
Yenilmek, bazılarına güzel gelebilir. Beckett bunun güzellemesini şöyle yapar:
Yine denedim, yine yenildim; olsun, daha iyi yenildim, daha güzel yenildim.
Yürü be Cartegana, kim tutar seni? Sen bu kafayla, ancak at sucuğu olabilirsin. Öyle de oldun zaten.
Bugün Carlos sağ ise, ahlaksız olduğu içindir.
Ulrike Meinhof, tüm kuramlarında haklıyken, yenilip öldüğü için, uygulamasında yanlıştır.
Mollaer, bu pasif yenilmenin altyapısını kuruyor kitap boyunca:
Asileri asimile etmeye çabalıyor baştan…

(9 Ocak 2018)

Hiç yorum yok: