Bunu
birkaç açıdan ele almak gerekli diye düşünmekteyim:
Sonuçta,
her Türk erkeği askerliğinde zaten silahlı eğitim alıyor. Sonuçta, yetişkin Türk
erkeklerinin yarısı veya çeyreği, kırsal kesimde yaşıyorluk veya av üzerinden
zaten silaha sahip. Buradaki sayı ise, bunun düşük kesirleri düzeyinde. Yani,
dert nicelik değil, belki nitelikte olabilir.
Silahlı
eğitimin niteliği önemli. Bildiğimiz komando eğitimi olamaz bu ki zaten Akıncı
eğitimi tarihçesini de biliyoruz. Bir de, bugün bile hala sağ olan bazı Ülkücü
komandoların zamanında adam boğmayı beceremediğini biliyoruz.
Yani,
öldürmek ciddi ve zor bir zanaattır ve bu iş dinle imanla olmaz, olabilseydi,
imanla önce ahlak olurdu zaten.
Beni
korkutan, silahlı eğitim almışların ayaktakımı olması. Çünkü, Temmuz 2016’da eline
silah verilenler, nüfusun en eğitimsiz ve en lümpen kesimiydi ve o silahlar
hala onlarda. Bunlar ise, o silahları ilkin kendi kapısahiplerine doğrulturlar:
Bir kapıcının yıllarca kazıkladığı küçük burjuvaların paralarını biriktirip,
ilk iş olarak o apartmandan bir daire alması gibi bir şey bu.
Ayrıca,
Mussolini’yi ayaklarından sürüyenlerin bir bölümü, ona oy verenlerdi.
O
ayaktakımına yargılanmazlık garantisi vermek, silah vermekten daha tehlikeli,
en azından AKP başta kaldığı sürece böyle.
O
silahlı ayaktakımı, o silahları ilk iş olarak gıcık kaptıklarına yöneltecek:
Hani, 15 Temmuz 2016 gecesi gaziyim diye geçinenin, aslında amcaoğluyla kavga
etmişliği gibi.
Yine de
zulüm gelecek. Talan ve yağma da gelecek. Silahsızlarken de gelmişti zaten.
Bu
noktada, kalanların bir biçimde kendilerini savunmayı öğrenmeleri gerekiyor
derim, en az 2, en çok 6 ayları var bunun için, Ocak 2018 itibarıyla.
(2 Ocak 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder