Pazar, Ocak 21, 2018

Mahşerin Yeni 4 Atlısı

Biz onları şöyle tanımlıyoruz:
Savaş, kıtlık / kuraklık, salgın, istila / göç.
Eceli devreden çıkarmış oluyoruz.
İstila ve göçü devreye sokmuş oluyoruz.
Kıtlık ve kuraklık, aynı sonuçlu konunun değişik yüzleri.
İstila ve göç, aynı sonuçlu konunun değişik yüzleri.
İstilaya ek olarak; işgal, ilhak, vd var.
Göçün yanında, göçmen ve mülteci gibi, ekonomik ve siyasi / askeri ayrım alanında seyreden bir ayrım da var.
İstila, daha çok askeri bir şey, göç daha çok sivil bir şey.
ABD, Arap Baharı kisvesi ile 3 ülkeyi işgal etti. O ülkelerden milyonlarca göçmen çıktı, her 3 nedenle de ve hangisinin ekonomik, hangisinin askeri, hangisinin politik göçmen olduğu, o denli açıkseçik söylenmeyebilir, ne geçmişte, ne göç sırasında, ne de sonrasında.
Parça parça yerine, bütünsel bakarsak:
İstila göç yaratır, ikisi birlikte Kavimler Göçü dönemi gibi bir şey yaratır. Askerlerin işgali, savaşlar nedeniyle tarihte kayıtlıdır ama yakın zamanlara kadar nüfusu sayımı olmadığı için, sivillerin göçünün niceliği (katılan ve ayrılan insanlar) ve niteliği (daha çok rotaları) tarihte tam atlaslanmamıştır / haritalanmamıştır.
Örneğin, MS 476 Macaristan Hunlar’ı ile MÖ 200 Orta Asya Hunlar’ı arasındaki istila ve göç akışları, hala tam haritalı değil. Elde kopuk kopuk ve kesik kesik kayıtlar var, çünkü tarihte devlet çöküş dönemlerinde yazılı kayıtlarda büyük eksilme görülegelmiş. Artı geçmişte göçer halkların global nüfusa oranı ve kültürel etkisi bugünkünden çok daha yüksekmiş, çünkü istila dalgaları hep onlardan gelmiş. Bunlar da, Vikingler ve Türkler gibi, soğuk ve kıraç topraklardan yola çıkmışlar hep.
Günümüz koşullarında ise açıkseçik kayıtlar var:
Birinci ve kuşak göçmen toplamı, global nüfusun % 4’ü gibi ve bu göçmen nüfusu, Dünya nüfusunun hepi topu % 15’inin hükümranlık alanı bölgelerinde hareketli olmuşlar: ABD, ABD, Arap ülkeleri. Ki bu da yerel olarak % 25 gibi yüksek bir oran çıkabiliyor. Örneğin bugünkü ABD’nin nüfusunun neredeyse tamamı, şu ya da bu kuşak göçmen durumunda: 300 milyon kişiden söz ediliyor. Keza Latin Amerika da öyle.
Çin, hemen hemen iç veya dış göçmen almıyor. Hindistan, geçmiş zamanlarda istilalar nedeniyle, kuzeyde açılan ten rengi türünden bir göçmen dalgalanması yaşamış ama epeyi yüzyıldır bu dalgalar durmuş durumda. Afrika’ya da hiç kimse gitmiyor, 50 bin yıldır tüm kuşakları Afrikalı olan insanlar var yani.
Türkiye gibi bazı bölgeler ise, hem göç alarak, hem de göç vererek, özel bir konum kazanmış durumda. Türkiye 1977-1922, 12 milyonda 3 milyon içe, 3 milyon dışa gibi tarihteki en yüksek oranlı göç toplamlarından birini yaşamış. 1960-1980 arasında ise, o zamanki görelikte % 10’luk bir dışa göç vermesi var. 1990-2015 arasında ise, 10-20 milyon kesin kayıtsız transit göçmen ve 1 milyon eski Doğu Bloku ülkeleri vatandaşı, 3 milyon Arap kalıcı göçmen almış. Aynı dönem için, dönem ortalaması nüfusu 60 milyon kabul edebiliriz ki bu da yine % 10 brüt göç demek olur. 80 yıldır falan süren bir de mevsimsel iç göç var ki o da 80 milyonda 16 milyon gibi bir sayıda şu sıralar. Yani özetlenirse, Türkiye 100 yıllık bir sürede nüfsunun % 100’ünü geçen bir toplam göçe maruz kalmış. Bu; ABD’nin 1700-1900 göç dalgalarına benziyor. Ki zaten önümüzdeki onyıllarda duracağına ilişkin bir eğilim de görünmüyor. Son 2 yılda 80 milyonda 240 bin kişi, yani %o 3 dışa göç oldu örneğin.
İnsan türünün tarihöncesine ve tarihine bakınca, en önemli kültürel topolojik yoğrulmanın bu göçler aracılığıyla kurulduğunu, Dünya Sistemi’nin dinamizminin (ve kaotiğinin de) tümüyle bunlara dayalı olduğunu gözlüyoruz.
Mahşerin diğer 3 atlısı, nüfusa kıyım yaparken, bu nüfusu sağ bırakıp nüfusa metamorfoz yapıyor.
Tarihteki halklardaki tüm ad, dil, din, yer, ırk değişimleri, bu göçlerle olagelmiş. Bazıları da tarihten silinmiş.
Yani 2 tür insan var:
Statik kültürlü insanlar, dinamik kültürlü insanlar.
İstila ve ardılı göç, dinamik kültürlü insanlar üretiyor. Bir önceki kültürel mod başka şeylere dönüştürülerek yok edildiği için, bu da mahşerin bir atlısı oluyor.
Bu metin, Dünya Sistemi modeline bu yöndeki katkı için yazıldı.
Artı not: İstila / göç, ciddi salgın dalgaları yaratabilmiş. Salgın ise, tarihte en yüksek ölümü sağlayan mahşer atlısı. Ancak, toplam salgın ölümleri bilinirken, bunun ne kadırının istila kökenli olduğu pek saptanmamış: örneğin 1. Dünya Savaşı dönemindeki ispanyol gribinin ne kadarının savaş nedeniyle olduğu bile hala belli değil. Ancak, 1350 gibi, Avrupa’nın üçte birini gömen veba salgınının, taa Çin’de başlayıp, 5-10 yılda kademelei kademeli 10 bin kilometre öteye gelmesi durumu var. Aynı veba salgını, Çin’in Dünya denizleri emperyaliziminin önünü psişik / kültürel olarak kesti ama AB için ise tam tersine Dünya denizlerine koloniyalist açılım sağladı ki bu tez-antitez ikilisi, it-çek biçiminde işleyen tarih yayları modelini akla getiriyor.

(18 Ocak 2018)

Hiç yorum yok: