Pazar, Ocak 21, 2018

Taşralılık ve Liberalizm

Birden kafama şu dank etti:
Cumhuriyet’te taşralılık konusuna ilk takan Nurettin Topçu, 0. Liberalizm ve Menderes; ikinci kez takan Tanıl Bora ise, 1. Liberalizm ve Özal dönemi aydınımsısı idiler.
Çünkü:
Her iki durumda da, taşradan, köyden kente göç vardı. Büyükkentler, özellikle İstanbul, bu göçler karşısında büyükköyleşti / büyükkasabalaştı, 1946’da başlatılan ilk gecekonudlaşmadan 72 yıl sonra bile hala böyle.
Cemal Süreyya’nın nezdinde simgeleyebileceğimiz, kahpe / köhne Bizans kültür odağı düşmanlığı da, bir tür taşralılık ve taşraseverlik ama orada azınlıkçılık da var. Oysa asıl taşraseverlik, bildiğimiz ulus-devletçi bir taşraseverlik.
Anlamayacak bir şey yok.
Kasabadan indim şehire, şaşırdım birdenbire.
Yusuf Atılgan için de böyledir bu.
Şerh: Bizce onda ikirciklilik ve muhalefet şerhi vardır taşralılık karşısında.
Ve ek: Mehmet Seyda’ın Hasan Sabri için yazdığı güzelleme öyküdeki dişil taşra, muazzam bir simgedir ve edebiyat tarihçilerimizin gözünden kaçmıştır:
Yarı köy ağası bir kadın, gözüne hapisteki bir solcu aydın erkeği kestirir ve onu kafesler. Sonra da erken ölür.
Melodram değil, tam sınırda durmuş duygusal doz.
İşte o sınır geçilince ama epeyi geçilince, Topçu’nun Taşralı öyküsünün anafikri / özduygusu ortaya çıkıyor:
Aney aney, ben taşralıyım aney aney, alın beni de aranıza aney aney. Aradan 3-5 yıl geçer. Taşralı kentlilere der ki: S.ktirin gidin lan, buralar benim.
İşte bunun nedeni, liberal dalgaların kenti yağmasının taşralılık üzerine izdüşmesidir.
Bunun karşıtı, çarıklı köylüleri Ankara bulvarlarına sokmayan Cumhuriyet aydını elitizmi değildir. Bunun koşutu, Zazaca yazamayan Cemal Süreyya’dır.
Yani:
Bilader, ya taşralısın, ya değilsin; öyle hem ondan az buçuk, hem bundan fiske ekleme, altı kaval üstü Şişhane Tanzimat kafası, 21. Yüzyıl’da jöleli Ali Suavi saçı taşıyan sağ yazar, şu bu olmaz.
Çünkü, bunun da panzehiri mevcut:
Ağasız köyün köy romanı yazarı Baykurt, Almanya’ya gider ve büyükkentli değil, büyükülkeli olur ama o büyükülkenin taşra kentlisi olur: İronilerden ironi beğen, durumu yani.
Sözü bağlayacağımız yer belli:
Taşra demek, sağ ve satılık oylu seçmen deposu demektir. Taşralı demek, satılık entelejensiya demektir. Taşralılık, liberalizm işbirlikçiliği demektir. Kısacası taşralılık, işbirlikçilik demektir.
Sömürge valisi, manda mal müdürü, Düyun-u Umumiye şeysi, vd, vb yani…
Topçu gibiler de, örtülü ödenekli dergicilik ile bir ömür harcamışlardır işte…
Bora gibiler, de, onu 1980 sonrasında direksiyonu aşırı sağa çeken ama sol görünüşlü kisvesindeki yayınevlerinde yapmışlardır.
Yani anlayacağınız hepsi de, devlete başkaldırınca bile, devletten mutasarrıf maaşı bekleyen ve alan kapıkulu zihniyetindeki insanlardır.
Tanzimat’ın 180. yılı kutlu ve mutlu olsun efems…
Bu arada, Osmanlı’nın yanında, 1. Cumhuriyet de sizlere ömür efems…

(18 Ocak 2018)

Hiç yorum yok: