Teknoloji
uygarlığı geliştirmez, teknoloji insanları daha zeki ve bilgili yapmaz, hatta
kimi tersine daha aptal ve daha cahil kılar, internet gibi.
Bu,
tarihte de böyleydi.
Biz;
alaturka tekno-liberal denince, aklımıza Tuna Bekleviç gibi, bunu kullanıp
iktidarda bir yerlere varan, oportünist kişileri anlıyoruz. Kendisi, bu yoldan
AKP milletvekili olmuş idi. NTV’de yayınlanan bir programda sunucu idi.
Üniversite öğrencilerini kullanırdı bunun için. Bir tekno-liberal e-grup da
kurmuş idi. 2002 gibi.
Tekno-liberaller
kurtuluşun teknolojide olduğunu savunurken, tekno-anarşistler de teknoloji
üzerinden gelen yıkımı kullanarak özgürlüğe ulaşmak gibi, kulağa oldukça ters
gelen bir yöntem önerirler. Bir zamanlar da reel sosyalistler, proleteryada kaybedecek zincir bile kalmayınca,
kapitalizmin çökeceğini savunurdu ama onun yerine işçi sınıfı Fransa’da 1968’de
yeni araba modeli alabilmek için grev yaptı, bugün ise (2008-2018’de) yine
Fransa’da emekliliği ve haftada 45 saat mesaiyi yitirmek üzere.
Sağ anarşistler
diyebileceğimiz Heinlein gibiler de, bu ters yöntemi önerirler. Bir tür Hitler yıkımı anarşizmi gibi bir şey
yani. Yalnızca bunu teknoloji ile yapmayı önerirler.
Her
dönemin kültürel hayali, yani
ütopyası ve distopyası kendi tanımları ile sınırlı. Kimse kalkıp da, 5
milenyumluk teknoloji tarihine ve bunun asıl tarih üzerine etkilerine bakmıyor.
Gerçekte teknoloji; bilim, sanat, düşün üçlüsü; iktisat, siyaset ve askeriye
üçlüsünün tersine, çok süreksiz zirveler ve tarihsel kesintililikler /
süreksizlikler gösterir. Yani, ilk üçlüde hegemonlar ve hegemonsuzluklar
birbirini izlerken, bilim zirveleri tarihte hepi topu 3 tanedir: MÖ 300 Antik
Yunan, MS 1100 ön Asya, MS 1600 AB. Gerisi, çok aşağıda yer alır. 2000’den
beridir de, bu üçleme yeniden inişe geçti, yakında yeniden çukur olurlar, hem
de uzun bir süre için: Yeni Orta Çağ bu
demek zaten.
Teknolojide
de böyle süreksizlikler var:
Su
değirmenleri, AB’de bin küsur yıl boyunca 3-4 kez yaygın kullanılmış ama sonra
unutulmuştur.
Tam
tersine, Müslüman İbn-i Sina’nın tıp kitabı, Hristiyan Avrupa’da 900 yıl
neredeyse kutsal kitap olmuştur. Çünkü, ikamesi oluşturulamamıştır.
Biz,
1945-2015 arasındaki proto-2.
Sanayileşme’nin aşırı teknolojiperver
gidişatının da süreksizleşeceğini savunuyoruz. Bu gidişin insanlığa zarar
verdiğini ama bunun çevre gibi takıntılı konularda değil, epistemik eksilme biçiminde tezahür ettiğini düşünüyoruz.
Yani,
robotlaşma 0 mesai ile ütopya da olabilir veya 10 milyonlarca işsiz ve halk
isyanı demek ve distopya da olabilir. İkincisi daha çok olagelmiş, şimdilerde
de öyle olmakta.
Ölümsüzlük
artık mümkün ama ilk ölümsüzlerin ulvi
işler yapmayıp, bildiğimiz tıkın, iç
bade, sev güzel, tokmakla’da takılıp kalmaları daha olası.
O
nedenle, 2000-2020 Dünya’sında anti-tekno
bir anarşizm öneriyoruz. Bu, ‘hacker’
manifestosu demek değil. İnternet kurallarının epeyini değillemek demek.
Buna ‘hacker’ manifestosunun epeyi maddesi de dahil. Bunları metinlerimizde
yaptık ve yayınladık zaten.
1980-2015
neo-global neo-liberalizmi, zaten tekno-liberal idi, tanım eşleniği olarak. 100
dolarlık akıllı telefonları, milyarlarca adet olarak bin dolara kakaladılar. 1
trilyon dolarlık şirketler oluştu ve bunlar tarımdaki kımıl zararlısı denli tarihe zararlı. 2 milyar kişi aç
karnına yaşıyor onların sayesinde (bu aynı zamanda, o telefonları kullanan o
açların da sorumluluğunda). Asgari ücret, 2.000 yerine, 25 dolar oldu. Haftalık
mesai 40 yerine, 80 saat oldu. Gates iyilik etse ne olur? Onyıllarca haksız
rekabetle, işlemeyen programları yine öyle fahiş fiyatlarla Dünya’ya sattı. Kimse
de onları yargılamadı, oysa ekonomik
faşist Krupp gibi yargılanmaları gerekirdi.
O
nedenle, ya teknolojiden belli biçimde uzak durulacak, ya da o teknoloji biraz
imha edilecek demektir.
İşte
Wikileaks, bunu rasyonel yoldan eylediği için, kendilerini destekliyoruz ama önce hırsız, sonra polis olan ‘hacker’ları desteklemiyoruz.
Bu konu,
burada bitmez, çünkü başlamadı bile…
(25 Ocak 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder