Ölümcül
ayırtsızlık içindeki küçük burjuvalarımız, (Afrin’deki) savaşın içinde, toplama
kampında zehirli gaz duşunun kapısında, ölürayak, gerçekleri inkar eden
Museviler gibiler…
Bu
durumda abuk sabuk kavramlar türetebiliyorlar.
Bana
Temmuz 2017’de ‘aşırı gerçekçi’, Ocak 2018’de ‘aptal özgür’ dendi.
Neden
dendi?
Birinci
durum:
Ortada
bir naaş vardı. Benim panik atağım vardı. Yarı evsizliğim vardı. Köyle birlikte
satılan köylü gibiydim, içinde kaldığım bina sahip değiştirmişti. 43 yıllık
lise arkadaşım, boşandığı eşine, benim sığıntı olarak kaldığım evi tazminat
olarak vermişti.
Ölen
kişiyi tanıyordum. Eğer kilo vermezse ve sigarayı bırakmazsa, öleceğini yüzüne
söylemiştim. Böyle söylediğim 3 kişi, biri benden genç erkek kardeşim, biri
lise arkadaşım, biri de bu olmak üzere, vefat etti. 8-9 ay içinde eşit
aralıklarla peşpeşe.
Panik
atağımın nedeni nekrofobi. Fobi değil ama yaşanmış ölümlerden dolayı korku. Öldürecek
bir korku.
Rahmetli
arkadaşım, evde kalp krizi geçirip ölmüş. Lise arkadaşım beni aradı. Cenazeyi
kaldırtmamı istedi. Panik atağım nedeniyle bunu yapamayacağımı, kendisine 2 kez
söylememe karşın, cenazeyi kaldırtmak yine bana düştü. Üstelik, rahmetli
kardeşimin cenazesine bile gitmemiştim, yine panik atak nedeniyle.
Arkadayım
beni arayınca, aklıma doğrudan rahmetlinin öldüğü geldi. Bunu ona söyleyince,
şom ağızlı olduğumu söyledi.
Sonrası
melokomik, yinelene yinelene trajikliğini yitirmiş komiklik.
İnsani ortam
/ manzara şu:
Sivil
polisler, mal sahibi, mahalleli, eski eş, yeni sevgili.
Savcı
gelecekti, gelmedi. Cenaze saatlarca bekledi.
O
sırada, mahalleli polise, polis de mal sahibine maraza çıkardı.
Aynı
kafede, yeni sevgili ve mal sahibi ayrı masalarda oturdu. Beklerken çay kahve
içildi. Bu arada, yeni sevgilinin felaket arkadaşı / eşlikçisi hanım kişi,
benim eski sevgilim çıktı. Fassbinder senaryo yazsa, bu kadarını ayarlayamazdı.
3 saat
bir tiyatro oynandı. Tam Oğuz Atay’lık. Tam ‘Oyunlarla Yaşayan’lık.
Sonra
cenaze kaldırıldı. O sırada ben, yeni sevgiliye cenazenin gideceğini, mümkünse
görmemesini söyledim. Kızdı ve kırıldı.
Aşırı
gerçekçilik deyimi orada çıktı. Yeni sevgili, rahmetlinin oğluna bunu
anlattığında, o da Reha Abi’sinin aşırı gerçekçi olduğunu söylemiş.
Bir
felaket anında aşırı gerçekçi olmak, öyle kalmak, panik atağının zemberek
piminin atmamasına ateist duası ederek, seni oraya yollayana içinden küfürler
ederek böyle kalmak…
Bu arada
rahmetlinin bir arkadaşı, rahmetlinin bir ev birikimini de iz bırakmadan deve
etmiş. Konuya melodram sosu olsun diye.
Yani,
onlarca Fassbinder ayrıntısı vardı.
Birinci
durum buydu.
İkinci
durum ise şu:
Afrin Savaşı’nın
çıktığı gün. Liseli arkadaşların vatsap grubunda durum hakkında yazışıyoruz.
Kasım
2013’te Almanya’ya tüyüp, orada bir Alman’dan çok almanlaşan bir lise arkadaşım,
bana aptal özgürlük (narrenfreiheit) içinde olduğumu yazdı.
Aptal özgürlük…
Söylediğim
savaşın ve terör dalgalarının artık kaçınılmaz olduğuydu.
Buna
dense dense, aşırı gerçekçi denir. Çünkü kendim içim de, hapis, sürgün, mezar
seçeneklerini yazdım. O ise, yurtdışında kıçını sağlama almışken, bana ahkam
kesti.
Ben ise
basit bir yanıt verdim:
Sizlerle
vardığım ateşkes kararını bozdurmayın bana…
Yaşam
beni, iyi-psikopat olarak, somutta
kurmacadan daha kurmaca durumlarla karşı karşıya bıraktı.
İyi ki
Batou gibi örnekleri okumuşum. Batou, GitS 1-2’deki robokop ve adı savaşçı
demek. Bataryadaki bat yani…
Aşırı
gerçekçi, aşırı gerçekçi özgür, aşırı zamandışı / tarihdışı… Aşırı çıplak elle
(Şibumi) öldürme… Silahsız savaş… Öfkesiz
ve nefretsiz cinayet / katliam ki bu, ne seri teröristlerde, ne de seri
katillerde yok.
Aptal
olan ben değilim, asıl aptal ve öldürülecek olan küçük burjuvalar beni öyle
sanıyorlar…
1 tanesi
21 yılda, 21 kez soyulmuş. Öyle diyeyim, siz anlayın…
Eskiden
hırsız insan öldürmezdi, şimdi önce tecavüz edip, sonra bir de öldürüyor. Eğer
az para çıkmışsa, bir de işkence ediyor…
Mülk,
mülklü, mülksüz…
Buradaki
mülk ekonomik değil, politik…
O nedenle
de çözüm askeri…
Trilemmalı triyalektiğin
negasyonu olarak…
Dipnot:
Burada mantıksal asimetri var.
Artı,
bundan güzel 3 x Feneon öykücüğü çıkar.
(22 Ocak 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder