Benjamin’i
anarşist olamamış veya bunu söylememiş ama limitte anarşizme varmış bir entellektüel
sayarım.
Diğer
örneklerim ise; Bellegarrigue, Mahno, Neçayef olabilir.
Kendi
aralarındaki sınıfsal karşıtlıkları ile Arendt-Goldmann kadın ikilisi, özel bir
örnektir benim için.
Kendi
anarşizmimde ise, ilk söylemem gereken şey, bana anarşist olduğumu bir
marksistin 1977’de / 17 yaşımda söylemesidir.
Arada
birçok anarşist kuram kitabı okumuş olsam da, konu hakkında yoğun ve açıkseçik
olarak çalışmaya başlamak için ise, 2007 / 47 yaşım gibi, oldukça geç bir tarih
verebilirim.
Toplamda
da iç ve dış hesaplaşma için, 2008-2017 arası 10 yıl ediyor. Sonuç döküm de bu
metin.
Anarşizm
üzerine 2 kitap dolacak denli metin yazdım. O nedenle, anarşizm hakkında
kuramsal ve edimsel yaklaşımım bellidir diyebilirim. Ancak, diğerleriyle
kendimi hiç karşılaştırmamıştım.
Benjamin
üzerinden gidersek, Mahno ve Neçayef de, başarısız birer biyografiye sahip. Ben
de öyle.
İnsanlar
işlerine gelince, benim başarısızlığı seçtiğimi; işlerine gelmeyince,
başarısızlığımın kaçınılmazlığını önesürerler.
‘Reha
Ülkü Neden Başaramadı?’ metnim, bir fotoğraf sitesinde yazmamın kabulüne neden
olmuş, özeleştiri olduğu için, bunu sonradan öğrendim.
Anımsadığım,
1986 veya 1987 Ocak’ta yazdığım gelecek ağacı çatallı otobiyografik
kestirimlerimin önemli bir bölümünün, erken ölüm içerdiğidir. Kendim dahil
epeyi kişi, benim erken ölümümü tahmin etti ama öyle olmadı.
Bu da,
2007 gibi ve 2017 gibi, biyografimin vitesinin boşa geçmesine neden oldu. Epeyi
kez, boş bir gelecek gördüm önümde, kestirilemez bir gelecek. Aslında, şu an
için de öyle.
Bunun
nedeni, oto-anarşizmim nedeniyle, kendi olağan / normal varlığımı sürekli
tehlikelere ve yıkıma sürmemdi. Doğrudan bu riski istemedim, beynimi korumak
isterken, yaşamımda sürekli büyük riskler aldım.
Örneğin,
Aralık 1987’de üniversiteden mezun olduğumda, mesai yapmayacağımı anladığımda,
vites boşa attı. 30 yıllık seyyar kitapçılığım da pek parlak bir öykü değil
açıkçası.
Bellegarrigue’nun
öyküsünün ortası ve sonu hala belli değil. Benjamin, Mahno, Neçayef ise,
oldukça kötü sonlara sahip oldular. Ancak Mahno, 1920’de öldürülebilecekken,
1935’te sürgünde öldü.
İşte
burada, benim hapis, sürgün, mezar takınağım devreye giriyor.
Vites
boştalık var.
Yaşlılık
tasavvursuzluğum var.
25 yılım
daha var bir de.
İntihar
edemezliğim var bir de.
Yazabildiğim
sürece, anarşizm dahil, tüm konulardaki eleştirelliğim ve özeleştirelliğim var
bir de.
Bu da,
sürekli dışlanmak, aşağılanmak, alay edilmek ve cezalandırılmak demek.
Bu
ülkenin en zeki ve en bilgili insanlarından biriyken, sisteme entegre olmadığım
için, bu niteliklerim nedeniyle, sürekli ceza gördüm. Ödül ise, hemen hiç
görmedim denebilir. Kabul gördüm ama. En az 10 dergide.
Bu
aşağılanma, toplumdaki tüm marjinal kesimler için geçerli. Entellektüeller için
de geçerli ama entelejensiya için geçerli değil. Onlar uzlaşıyor ve sisteme bir
yerlerinden entegre oluyorlar. Gerisi de erken ölüyor.
Bildiğim
kadarıyla, tarihte hiç anarşist
gelecekbilimci yok. Bu konurda biricik olduğumu ama yakın gelecekte bunun
böyleliğinin değişeceğini tahmin ediyorum. Bunu ben görebilir miyim veya
görünce tepkim ne olur, onları şimdiden tahmin edemiyorum.
Çünkü
artık yaşlıyım ve hiç yaşlı anarşist
tiplemesi biyografisi okumadım. (Woodcock’u kaale almadım.)
Bu
durumda erken ölen ve kaybedenler klübü üyesi diğerleriyle kendimi
karşılaştırıyorum.
Arendt-Goldmann
ikilisinde, birini tuttuğum noktalar var, diğerini tuttuğum noktalar var.
Arendt’in daha entellektüel olması daha çekici ama Goldman’ın naif
davranışçılığı da hoş. Üstelik ikisi de, bu huylarını ağır bedellerle
ödemişler. Ben de kendi huylarımı ağır bedellerle ödedim.
Benim
için asıl soru şu:
Standart
biyografi yerine, astandart nekrografi yaşamak, beni ne yaptı?
Maraziydim,
marazi kaldım.
Bu
açıdan erken ölen 3 erkek anarşist de, oldukça marazi tiplermiş.
Marazilik
mi beni anarşist yaptı, anarşizm mi beni marazi yaptı, orası belirsiz. Bence,
diğerleri için de belirsiz.
Bildiğim,
bu astandart nekrografiden epeyi süredir kaçmak istediğim ama çıkış yolu
olmadığı ya da onu benim göremediğim. Diğerleri için de öyleydi büyük olasılık.
Çıkış yolu olmayınca, açmazı sonuna kadar yürüdüler.
Bir de,
bir tür büküm yaşıyorluğum var:
Devletin
ortadan kalktığı son 4 yıldır gözlemlerim, beni o devleti sürdürme eğilimine
sürükledi. Bu ise, bir çelişki gibi.
Uzlaşacak
halim yok, beni satın alacak halleri yok.
Beni şu
ana kadar öldürmeyen evsizlik, bir noktada filmi koparacak diye tahmin
ediyorum.
Sonuçta,
Mahno sürgünde, Neçayef hapishanede intihar etmedi.
Kendi
filmimin sonunu gerçekten merak ediyorum.
Tarihçeminkini
ise, kendi ölümümden az sonrasına kadar, aşağı yukarı kesin olarak tahmin
ettim.
Sonuçta,
mum dibine ışık veremiyor.
Yine de,
yazabildiğim son ana dek, kendi anarşizmimin izleğini notlayacağım.
Bu metin
de, onun için yazıldı.
(24 Ocak 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder