Cuma, Ocak 26, 2018

Bir Oto-Anarşist Olarak Diğer Anarşistlerle Karşılaştırmalı Otoportrem

Benjamin’i anarşist olamamış veya bunu söylememiş ama limitte anarşizme varmış bir entellektüel sayarım.
Diğer örneklerim ise; Bellegarrigue, Mahno, Neçayef olabilir.
Kendi aralarındaki sınıfsal karşıtlıkları ile Arendt-Goldmann kadın ikilisi, özel bir örnektir benim için.
Kendi anarşizmimde ise, ilk söylemem gereken şey, bana anarşist olduğumu bir marksistin 1977’de / 17 yaşımda söylemesidir.
Arada birçok anarşist kuram kitabı okumuş olsam da, konu hakkında yoğun ve açıkseçik olarak çalışmaya başlamak için ise, 2007 / 47 yaşım gibi, oldukça geç bir tarih verebilirim.
Toplamda da iç ve dış hesaplaşma için, 2008-2017 arası 10 yıl ediyor. Sonuç döküm de bu metin.
Anarşizm üzerine 2 kitap dolacak denli metin yazdım. O nedenle, anarşizm hakkında kuramsal ve edimsel yaklaşımım bellidir diyebilirim. Ancak, diğerleriyle kendimi hiç karşılaştırmamıştım.
Benjamin üzerinden gidersek, Mahno ve Neçayef de, başarısız birer biyografiye sahip. Ben de öyle.
İnsanlar işlerine gelince, benim başarısızlığı seçtiğimi; işlerine gelmeyince, başarısızlığımın kaçınılmazlığını önesürerler.
‘Reha Ülkü Neden Başaramadı?’ metnim, bir fotoğraf sitesinde yazmamın kabulüne neden olmuş, özeleştiri olduğu için, bunu sonradan öğrendim.
Anımsadığım, 1986 veya 1987 Ocak’ta yazdığım gelecek ağacı çatallı otobiyografik kestirimlerimin önemli bir bölümünün, erken ölüm içerdiğidir. Kendim dahil epeyi kişi, benim erken ölümümü tahmin etti ama öyle olmadı.
Bu da, 2007 gibi ve 2017 gibi, biyografimin vitesinin boşa geçmesine neden oldu. Epeyi kez, boş bir gelecek gördüm önümde, kestirilemez bir gelecek. Aslında, şu an için de öyle.
Bunun nedeni, oto-anarşizmim nedeniyle, kendi olağan / normal varlığımı sürekli tehlikelere ve yıkıma sürmemdi. Doğrudan bu riski istemedim, beynimi korumak isterken, yaşamımda sürekli büyük riskler aldım.
Örneğin, Aralık 1987’de üniversiteden mezun olduğumda, mesai yapmayacağımı anladığımda, vites boşa attı. 30 yıllık seyyar kitapçılığım da pek parlak bir öykü değil açıkçası.
Bellegarrigue’nun öyküsünün ortası ve sonu hala belli değil. Benjamin, Mahno, Neçayef ise, oldukça kötü sonlara sahip oldular. Ancak Mahno, 1920’de öldürülebilecekken, 1935’te sürgünde öldü.
İşte burada, benim hapis, sürgün, mezar takınağım devreye giriyor.
Vites boştalık var.
Yaşlılık tasavvursuzluğum var.
25 yılım daha var bir de.
İntihar edemezliğim var bir de.
Yazabildiğim sürece, anarşizm dahil, tüm konulardaki eleştirelliğim ve özeleştirelliğim var bir de.
Bu da, sürekli dışlanmak, aşağılanmak, alay edilmek ve cezalandırılmak demek.
Bu ülkenin en zeki ve en bilgili insanlarından biriyken, sisteme entegre olmadığım için, bu niteliklerim nedeniyle, sürekli ceza gördüm. Ödül ise, hemen hiç görmedim denebilir. Kabul gördüm ama. En az 10 dergide.
Bu aşağılanma, toplumdaki tüm marjinal kesimler için geçerli. Entellektüeller için de geçerli ama entelejensiya için geçerli değil. Onlar uzlaşıyor ve sisteme bir yerlerinden entegre oluyorlar. Gerisi de erken ölüyor.
Bildiğim kadarıyla, tarihte hiç anarşist gelecekbilimci yok. Bu konurda biricik olduğumu ama yakın gelecekte bunun böyleliğinin değişeceğini tahmin ediyorum. Bunu ben görebilir miyim veya görünce tepkim ne olur, onları şimdiden tahmin edemiyorum.
Çünkü artık yaşlıyım ve hiç yaşlı anarşist tiplemesi biyografisi okumadım. (Woodcock’u kaale almadım.)
Bu durumda erken ölen ve kaybedenler klübü üyesi diğerleriyle kendimi karşılaştırıyorum.
Arendt-Goldmann ikilisinde, birini tuttuğum noktalar var, diğerini tuttuğum noktalar var. Arendt’in daha entellektüel olması daha çekici ama Goldman’ın naif davranışçılığı da hoş. Üstelik ikisi de, bu huylarını ağır bedellerle ödemişler. Ben de kendi huylarımı ağır bedellerle ödedim.
Benim için asıl soru şu:
Standart biyografi yerine, astandart nekrografi yaşamak, beni ne yaptı?
Maraziydim, marazi kaldım.
Bu açıdan erken ölen 3 erkek anarşist de, oldukça marazi tiplermiş.
Marazilik mi beni anarşist yaptı, anarşizm mi beni marazi yaptı, orası belirsiz. Bence, diğerleri için de belirsiz.
Bildiğim, bu astandart nekrografiden epeyi süredir kaçmak istediğim ama çıkış yolu olmadığı ya da onu benim göremediğim. Diğerleri için de öyleydi büyük olasılık. Çıkış yolu olmayınca, açmazı sonuna kadar yürüdüler.
Bir de, bir tür büküm yaşıyorluğum var:
Devletin ortadan kalktığı son 4 yıldır gözlemlerim, beni o devleti sürdürme eğilimine sürükledi. Bu ise, bir çelişki gibi.
Uzlaşacak halim yok, beni satın alacak halleri yok.
Beni şu ana kadar öldürmeyen evsizlik, bir noktada filmi koparacak diye tahmin ediyorum.
Sonuçta, Mahno sürgünde, Neçayef hapishanede intihar etmedi.
Kendi filmimin sonunu gerçekten merak ediyorum.
Tarihçeminkini ise, kendi ölümümden az sonrasına kadar, aşağı yukarı kesin olarak tahmin ettim.
Sonuçta, mum dibine ışık veremiyor.
Yine de, yazabildiğim son ana dek, kendi anarşizmimin izleğini notlayacağım.
Bu metin de, onun için yazıldı.

(24 Ocak 2018)

Hiç yorum yok: