Alıntılardaki
düşünceleri öne süren kişi, SETA’dan Murat Yeşiltaş. Bu kurum da sağ odaklar
tarafından finanse ediliyor. Soros gibilerin finanse etmeyi tercih edeceği
türden bir sağ bu. Bir tür sol sayılan Açık Toplum’un antitezini de kendi
eliyle kurmak gibi. ABD (CIA, Savunma Bakanlığı, şu bu) bile, komünizmin
sorunlarını araştırmaları finanse etmişti zamanında, onun gibi yani.
Gelelim
analize, alıntı ve yorum gidecek:
“PKK,
2011'in hemen akabinde rejimle yaptıkları anlaşma ile Afrin'i ele geçirmiş
ardından bu bölgeyi 2013 yılında kanton ilan etmişti.
2014
tarihinden bu yana bölgeyi aralarından PKK'nın üst düzey yöneticilerinin de
olduğu bir kadro tarafından idare ediliyordu.
SDG'nin
önemli isimlerinden biri olan Talal Silo'nun de ifade ettiği gibi, PKK'nın
Kandil Dağı kadrosundan Halil Tefdem, Hacı Ahmet Hudro, Mahmut Berhudan gibi
isimler, Afrin'i idare ediyorlardı.”
Bu,
devletin resmi tezi zaten. Pas geçelim.
“Öte
yandan, PKK Afrin merkezi bölgeyi, Türkiye'ye yönelik saldırılarında bir üs
olarak kullanıyordu. Bu nedenle, Afrin harekatının Türkiye'nin terörizmle
mücadelesi açısından stratejik bir önemi var.
Bölgedeki
Afrin-Amanos bağlantısı, PKK'nın Akdeniz bölgesine yönelik yaptığı saldırılar
açısından, büyük önem arz ediyordu.”
Ancak bu
durum, 1993’ten beridir geçerli. AKP’nin bu konuda 15 yıldır neden bir şey
yapmadığını ama şimdi yaptığını da açıklamıyor.
Akdeniz
çıkışı ise; Kürtler’i açıkça destekleyen İsrail ve Güney Kıbrıs üçgeni demek.
Dikkatleri çekeriz: Lübnan’ı 50 yıldır ele geçiremediler. Yeni askeri sac ayakları arıyorlar yani. Her 2 taraf da yani.
“PKK bu
aşamada, Afrin'in bazı bölgelerine arazi koşullarını da kullanarak TSK ve ÖSO
unsurlarını durdurabileceğini düşünse de, Türkiye'nin askeri harekatı müşterek
güç unsurlarıyla eş zamanlı yapıyor olması ve aradaki sayısal uçurum dikkate
alındığında bu durumun gerçekleşme olasılığı son derece düşüktür.
Bu
bakımdan, PKK'nın kırsalda araziyi elde tutması pek mümkün olamayacaktır.
Bu
nedenle PKK'nın asıl savunmayı yerleşim yerlerine çekerek, çatışmayı meskun
mahalde vereceği değerlendirilmektedir.”
Eh,
komsi komsa.
Sur’u
pek elde tutamadılar ama. Bu, akılda tutulmalı.
“Türkiye,
Fırat Kalkanı Harekatı'nın ardından Suriye'deki fiili askeri hareketliliğini
PKK'nın Suriye'nin kuzeyindeki etkinliğini mimimize etmek ve ortada vadede
PKK'yı bütün Suriye'de "topraksızlaştırmak" için yeni bir boyuta
taşımış durumda.”
Kuzeydoğu
Suriye’nin 5 yıllık durumunu göz önüne alırsak, buna ne Rusya’nın, ne de
ABD’nin izin vermeyeceği belli. AKP’nin böyle bir amacı olduğu kesin değil. Artı,
bunun olabilmesi için, Barzani’nin aradan çıkarılması, yani TC tarafından
terkedilmesi gerekli. Yoksa Barzani, daha önce yaptığı gibi, PKK ile işbirliği
yapar.
TC ise,
hala (her 2 tarafın da sonradan inkar edeceği biçimde, örtük ve küçük parçalı
olarak) olası-olalı-olanaklı
PKK-IŞİD işbirliğine ayamadı. (Muhtemel, mümkün ama imkanı kesin tanımlı değil,
imkan seçenekli.)
Yine TC,
hem IŞİD’i vurup, hem onunla işbirliği yapabilir. Sanki yaptı bile gibi.
Bu
durumda ABD ve Rusya, aynı şu andaki gibi apışıp kalır.
“BM
anlaşmasının 51'inci maddesi bağlamındaki "meşru müdafaa" maddesine
atıf yapıldı.”
İşte bu
doğru ama bu, TC’nin hem NATO, hem de BM ile çatışması demek. Uluslararası
camia da, bu sıralar ülkeyi pek sevmiyor gibi.
“Bu
nedenle PKK'nın asıl savunmayı yerleşim yerlerine çekerek, çatışmayı meskun
mahalde vereceği değerlendirilmektedir.
Buradaki
çatışmaların daha çetin geçeceğini, özellikle PKK'nın sahip olduğu imkan ve
kapasite dikkate alındığında söylenebilir.”
Bu da çokparçalı
kentler demek, Idlib’de de aynı durum var. TC de buna razı. Bunu öngörmemiş
olmasını ise pek beklemiyoruz. Tamam, TC ordusu epeyi beceriksizdir ama düz
salak değildir çok şükür.
Düz
salaklık rolü, bu kez 4 Kürt odağına birden düştü. Adamlar henüz referandumu
geçemediler. Plak orada takılıp kaldı.
Dolayısıyla
bizim tezimiz şu:
Ortalık
bol toz duman, sonuç yok, tepişme çok.
Dost
ateşi zararlı, düşman ateşi yararlı gibi trajikomiklikler,vd, vb…Yeni savaşlar
da, uygun kuram üretilene dek, yeni salaklıklar demek zaten…
Düşünün
ki koskoca ABD bile, hala silahsız savaşı
kavrayamadı.
TC de,
Kıbrıs’a 1974’te girip, oradan 44 yıldır (çıkmamayı değil) çıkamamayı
kavrayamadı.
En rezil
rüsva notumuz şu:
CHP,
savaşı destekledi. Artık, sosyal
demokrat emperyalist iktidar olabilirler. (Şaşı bak şaşır, fransız
sosyalist başkan babamız Hollande öyle oluyor da, Kılıçdaroğlu neden olamasın?) ABD ve hempaları onlara icazet
verecektir. O nedenle önümüzdeki 1 yılda Kılıçdaroğlu’nun yurtdışı hareketleri
dikkatle izlenmelidir. Avrupa solu, onu savaş desteği nedeniyle yuhladı
örneğin.
Çıkış:
Geleceği
kimse belirleyemeyecek.
Tarihin
çöküş dönemlerinde böyle olur zaten.
TC’nin
emperyalist olması dert değil, bizim erkek kedi henüz yeterince şaapılmamış
gibi, şaapmayı beceremiyor daha.
Ceddin
deden, neslin baban.
2 adım
ileri, 1 adım geri.
Biz çok
komiğiz yav…
(18 Ocak 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder