Tarih,
genelde düalizmlerden ve diyalektiklerden ibaret.
Yani,
herhangi bir yerzamanın ruhunda milyonlarca insan, aralarındaki onlarca
demografik ikilemi unutup, yalnızca 2 tez-antitez göreli darlığına sıkışıp, it
dalaşına veya uzun idrarlamaya takılıp kalıyor.
Türkiye
2002-2018 ve 80 milyon kişi için bu, AKP ve gerisi biçiminde.
Bizans’ta
bu kırmızılar-yeşiller biçiminde.
Soğuk
Savaş Döneminde bu, ABD x SSCB biçiminde.
İçindeyken
tek somut gerçek bu imiş gibi gelir, dışına çıkınca durumun saçmalığına güler
geçeriz.
ABD,
SSCB’yi yıktı da ne oldu?
Kendisi
için bile, daha kötü oldu.
Bunun
gibi.
Felaket
yönetimi bakış açısından, bu ikileme insanların gömülüp kalmasını önleme, yani
onların aptallığını ve cahilliğini engelleme yolu henüz bulunamadı. Ancak,
durumun kilitlenmesi veya yıkımın kaçınılmazlaşması engellenebilir gibi, o da
bir dereceye kadar.
Tarihi
insanlar yaparlar ve / ama yaptıklarını bilmezler.
1800-2000
arasında 1. Dünya / Batı / AB-ABD, vd-vb, tarihi ve kültürü yükseltti.
2000-2200 arasında da inişe kilitledi.
Yeni
ikilemler; barbarlık-uygarlık, İslam-Hristiyanlık, Doğu-Batı, 1. x 3. Dünya
oldu…
Ekonomik globalleşme, en çok % 50’den sonra
gerilemeye başladı. Global okuryazarlık,
en çok % 50’den sonra gerilemeye başladı. Global
kentleşme, belki % 60 oldu ama artık gerileme aşamasında, İstanbul yeni
dönemde ilk kez 2016’da nüfus eksiltti örneğin. Üretim sayılan (global GSH)
üçte bire düşecek, reel karşılığı da bu zaten.
Bu da,
1980-2015 arasında dayatılan ikilemlerin tasfiyesi ama geçici bir süre için
yeni ikilemlerin konamaması ve paradigmatik
vakum demek olacak / oldu bile.
Paradigmatik
vakum; ailenin erimesi, paranı ve uçkurun muhafazakarlığı tuş etmesi, Allah
korkusunun bile kalmaması gibi durumlar mevcut. Böyle durumlarda sürü,
uçurumdan aşağı topluca atlıyor. Şu anda 7 milyarın 4 milyara düşmesi, zararlı
değil, yararlı bir durum olacak.
Tersi
durumda; açlık, susuzluk, enerjisizlik / soğuk, o kıyımı / yıkımı
getirebilecek.
Yıkım /
kıyım kaçınılmazsa, felaket yönetimi şöyle işler:
İlk ne kurtarılacak ve / veya ilk ne yok edilecek?
İşte
bunların karşıtlığı, ütopya-distopya
karşıtlığı çizgisiyle aynı ilerliyor.
Ancak;
barbarlık uygarlığın işlevlerini üstlendi, uygarlık da barbarlığın işlevlerini
üstlendi.
Bu,
diyalektik konsensus açısından epistemikçe yok sayılan ve inkar edilen bir
durum ama hep böyle olagelmiş: Roma ertesi barbarların, Romalılar’ın yazıya
geçirmediği Roma Hukuku’nu yazıya geçirmesi gibi. Uygar ABD’nin uygarlığı yıkıp
fermentasyona sokması gibi.
Doğru
olan şey, gelecekbilimsel felaket yönetiminin
çoğunluk yaptığı gibi yani:
En
iyisi, hiçbirşey yapmamak veya düzeltici epsilon müdahalelerle yetinmek. Geriye
kalanı ise vakanüvislik, yüksek çözünürlüklü tarih kaydı.
Bizim
yaptığımız da, tam budur…
Dipnot:
Ütopya-distopya
karşıtlığı, her ikisinin de ayrı ayrı kendisini çözündürmesi ile ortadan
kalkabilir. İmlediğimiz durum buydu.
Örneğin:
Homo Sapiens için ütopya-distopya ikilemi vardır ama Homo Posterus için yoktur.
Homo Posterus da, proto-form olarak, 1945’ten beridir fiilen kayıtlı.
(25 Ocak 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder