Salı, Ocak 16, 2018

Anti-Martin-Eden

Her ikisi de ABD’li olan, kadın-yazar Lillian Hellmann ve erkek-yazar Dashiel Hammett, bir zamanlar bir çift imişler.
Hellman bir küçük burjuva Musevi, Hammett ise ABDKP üyesi, sokaklarda yaşamış, eskiden (grev kırıcılıkla da uğraşmış bir şirket olan) Pinkerton detektifi bir polisiye roman yazarıdır.
Hammett yaşamı boyunca alışmışlık gereği, bir gün lüks ‘garden party’lerde bol bol yiyip içmekte, üzerine 3 gün aç bilaç kalmaktadır.
Yaşı ilerleyen Hellman bu durumu kaldıramaz ve ondan ayrılır.
Hammett’in durumu, bir Eden durumudur: Sınıf atlamış bir proleter ve bunu yazarlık üzerinden yaşamıştır.
Eden’in yazarı Jack London da bir Eden vakasıdır:
O roman kahramanının yaptığı gibi, dorudan intihar edeceğine, bol alkol tüketip böbrek yetmezliğinden erken ölür.
Eden’ın açmazı, sınıf atlayan bir proleter entelektüel olmaktır…
Benim anti-Martin-Eden olma savım buradan gelir:
Sınıf atlamamış, proleter kalmış ama bir biçimde sağ kalmış bir yazarım.
O nedenle de, bir anti-Martin-Eden olmaktayım.
Ha, bu olumlanır veya olumsuzlanır, o da ayrı konu…
Ben olumluyorum ama…
‘Anti-lik’imi yani…

(11 Ocak 2018)

Hiç yorum yok: